Nevzat ARSLAN
Ahmet Deniz
Anası buna gebe kalır.
Kadıncağız genç kızlığında gittiği,
kasabanın yazlık sinemasında
Tarık Akan ve Deniz Gökçer’in başrol oynadığı
“Aşkların en güzeli” filminde kararını vermişti.
Çocuğu olursa adını “Deniz” koyacaktı.
Bunu duyan kocası göbeğini kaşımaya başlar.
“Yok, yok oğlan olursa babamın adını, Amet koyacağım.”
Ahmet Deniz olur böylece…
Ahmet delikanlı olmuştur.
Arkadaş çevresinde atıp tutmaya başlar.
Yazlık sinema anısını,
Dedesinin adını,
bir yana bırakır.
Ailesinin sol görüşlü olduğunu söyler, durur.
Deniz Gezmiş'ten dolayı,
“Deniz koydular adımı” filan ayaklarındadır...
Ama yaşamında hep birilerine kuyruk olur.
Zevat ve zerzevatlara yalaklık peşinde,
Böylece bir baltaya sap olma amacında,
Artist gibi giyinerek, etrafa küçümser bakışlarla acı da olsa
Devrimcilik moduna geçer,
Bildiğiniz salon sosyalisti yani.
Zevat takımına yalakalık yapayım derken…
Bir anda ortalığı birbirine katar.
Yaptığı densizlikler örtbas edilir.
Yiğitçe yanlış anlaşıldığını söyler.
Kahramanca özrünü diler.
Devrimcilikten dem vurup da,
Yanındaki kızı devirmeye kalkışmak
Devrimcilikle karıştırılmamalı.
Değil mi ya!
Eee el âlemin bir ar, namusu var.
Ahmet Deniz bulunur, “Neredesin yiğidim…”
Ahmet’in paçası tutuşur,
Bir kez daha,
Yiğitçe yanlış anlaşıldığını söyler.
Kahramanca özrünü diler.
Bir 6 Mayıs Günü…
Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in katledilmelerinin yıl dönümü.
Ahmet Deniz de ortaya çıkmış, grand tuvalet,
Sol yumruğu havada devrim nöbeti tutmaktadır.
Oysaki gözünü kırpmadan ölüme meydan okuyarak ipe giden devrimci gençlerin Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in ayağındaki botlarının çamuru bile olamayacaktı...
***
Fikir ile zikir uyuşmalıdır.
Ağzından çıkan ile hareketler arasında uçurum ve tutarsızlık var ise,
dürüstlükten ve hele bir de idealistlikten söz edilebilir mi?
Sorun burada…
Asıl olan;
Deniz olabilmektir, densizlerden değil,
İnanan olabilmektir, kananlardan değil,
Aslan olabilmektir, çakallardan değil…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.