Ramazan TÜLÜ
Abuzer vergisi
2019 yılında TİS görüşmelerinin yapılması esnasında, Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile bir araya gelmişti. Atalay, mikrofonların kapalı zannedip "Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle" demişti. Atalay'ın bu sözleri kamuoyunda özellikle emekten yana tutum sergileyen kesimlerce büyük tepki çekmişti.
Yani bundan beş yıl önce Türk-İş Başkanı yüzde 15 zam istemi ile oturduğu masada yüzde 8'e imza atmayı "Uzasa işi karıştıracağız, iş daha çok uzayacak" sözleriyle açıklaması. Ülkede emeği ile geçinenlerin, insan onur ve şerefine yakışacak şekilde yaşaması için, alın terinin sömürülmemesi ve emeğinin karşılığını alabilme hakkının önünde skandal bir olay değil miydi de bu adam hala bu ülkede emeği temsilen o masalarda söz sahibi oluyor.
Olur elbette…
Sermaye ve emeğin ulusal gelirden aldığı miktarların istikrarlı bir şekilde emek aleyhine sermaye lehine çarpıtılması ile oluşan gelir adaletsizliği…
Bu anlayışın egemen olduğu sistemlerde Ergün ATALAY gibi “Sendika ağalarının” söz sahibi olmasına şaşırmamak gerek.
Asgari Ücret Tespit Komisyonuna işçi kesimini temsilen katılan emeğin haklarını savunan bu zat-ı muhterem son oturuma yani rakamın belirlendiği oturuma katılmamış ve 2024 yılı Temmuz ayında ara zam yapılmadığı halde 2025 yılı için rakamla 22104 TL yazı ile ve büyük harflerle koskocaman “YİRMİİKİBİNYÜZDÖRT TÜRK LİRASI” olmuş.
Bozdur bozdur harca, harca harca bitmez misali..
Ergün ATALAY toplantıya katılsa ve hararetli bir şekilde emek haklarını savunsa ve açıklanan rakama itiraz etseydi sonuç değişir miydi?
Hiç sanmam, MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı, Varlık Yönetimi programına 2Aralık 2024 tarihinde katılarak asgari ücrete yapılacak yüksek artışın enflasyon hedeflerine zarar verebileceği uyarısında bulunarak "Yüzde 25'in üzerindeki bir artış doğru bir yaklaşım değil." şeklinde konuşmuştu.
Buna karşın ATALAY’ın katılmadığı Asgari Ücret Tespit Komisyonuna katılıp % 30 Asgari ücrete zam yapmayı uygun gören İşveren ve Hükümet temsilcilerini de takdir etmek gerekiyor. Müslüman İş adamı %25 geçmesin deyip uyardığı halde asgari ücrete %30 zam yaptılar.
Asgari ücrete yapılan zam ve devletin 2025 yılı için artırması kesin olan vergi, harç, idari para cezalarından oluşacak kamu gelirlerine yapılacak zamlar ile TÜİK’in açıklayacağı enflasyon verileri ile bizlerin serbest piyasada yaşadığımız reel veriler arasındaki uçurumu düşününce aklıma bir fıkra geldi.
Burada anlatmam, okuyanlarda bir nebze tebessüm yaratacaktır, sanırım;
Tarihin birinde (zamanın behrinde) bir devlette üretim kısıtlı, harcamalar ve israf ise çok fazla olduğu için bütçe tamtakır hale gelmiş.
Kral kara kara düşünürken, yaverlerini toplayıp bu işin nasıl düzeleceğini, ne yapmalarını gerektiğini sormuş onlardan akıl üretmelerini istemiş.
Yaverler “Salma salalım vergileri artıralım efendim” dediyse de kral “Neye vergi koyacağız tüm vergileri koyduk ve topluyoruz yine de yetmiyor!” diye serzenişte bulununca
Başyaver (yani baş yalaka) ortaya atılarak;
“Efendim adı ‘Abuzer’ olanlardan bir akça vergi alalım” demiş.
Bir diğeri de hemen; “Efendim ‘Başı kel’ olanlardan da birer akçe alalım” demiş.
Üçüncü yaver düşünmüş ve “Efendim karısından korkan ‘kılıbıklardan’ da birer akçe toplayalım” demiş.
Kral, başkaca neye vergi koysak acaba diye sorunca;
Dördüncü yaver de uzunca bir süre düşünüp “Efendim, ‘horoz satan’lardan da birer akçe alalım” demiş.
Kral çaresiz bu önerileri kabul edip hemen ferman yayınlanmasını istemiş ve bu kalemlerde vergiler alınmasını gerektiren ferman yürürlüğe girmiş.
Kralın sarayında nasıl yaşadığı ve çektiği iktisadi sıkıntılardan bihaber olan yönetilenler içinde, bir dağ köyünde eşi ile birlikte kendi elleri ile ürettikleri üç beş tavuk, bir keçi ve evlerinin önüne ektikleri sebze ve yeşilliklerle geçinen ama oldukça mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşayan yaşlı bir çift yaşıyormuş.
Karısının bir dediğini iki etmeyen ve onu çok seven Abuzer’e karısı; “Evde un tuz, şeker ve makarna bitti. Kasabada bu gün Pazar kuruluyor. Şu çilli horozumuzu tut götür pazarda sat, un, tuz, şeker ve makarna al getir” der.
Adamcağız sabahın olduğunu haber veren ve tavuklarına da kocalık yapan horozu çaresiz yakalayıp alıp pazara gider. Horozu besili ve gösterişli olduğu için, pazarda ilk gören müşteri almak ister ve kaç para diye sorar, Dört akçe olduğunu duyunca hiç fiyat kırdırmayıp hemen dört akçeyi peşin olarak ödeyip horozu alır. Adam aldığı bu dört akçeyle birer akçelik un, tuz, şeker ve makarna alma hayalini kurup gıda çarşısına doğru yöneldiğinde yolu bir zabıta tarafından kesilir.
“Öde bakalım bir akçe vergi, pazarda horoz satmışsın” der.
“Horoz satmanın da vergisi mi olurmuş” diye adam itiraz etmiş ve zabıta ile tartışmaya başlamışlar. Etraflarını meraklı kalabalık sarmış herkes olup bitene bakarken, kalabalığın içinden adamı tanıyan ve adını bilen biri “Abuzer Efendi uzatma ver bir akçeyi kurtul zabıtadan!” deyince.
Zabıta, “Vay, demek senin adın ABUZER, bir akçe daha vereceksin” demiş.
İyice sinirleri bozulan Abuzer efendi, zabıta ile tartışmadan öteye boğuşmaya başlamış ve boğuşurken başından şapkası yere düşmesin mi. Başının kel olduğunu gören zabıta “Aha senin başında kelmiş bir akçe de kel olduğun için vereceksin!” demiş.
İyice keyfi kaçan ve zabıtadan kurtulan kişi yerden şapkasını da alıp kaçmaya başlamış ve tabii arkasından da zabıta …
En sonunda yakalanıp yere düşen adamcağız, zabıtaya: “Evimde un, tuz, şeker. makarna bitti. yok, bu parayla onları alacaktım, ben şimdi eve dönünce hanıma ne diyeceğim” diye yakınınca, Zabıta; “ Vay sen birde hanımından korkuyorsun haa, yani kılıbıksın, o halde bir akçe de kılıbık olduğun için vereceksin” demiş ve cebindeki dört akçeyi de tahsil etmiş kralın emri üzerine.
Horoz satıp ihtiyaçlarını alamayan Abuzer’in yaşadıklarını yaşamayacağımız, refah içinde mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yeni yıl temenni ediyorum, okuyanlarıma…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.