Zıtlar ikilem değil, hayatın senfonisi...
Ak, karayla bilinir; birbirinin hamisi
Ne derler, “Her şey zıddıyla bilinir...”
Mesela, ‘karanlık olmazsa ışık bilinmez’
Şu hayatta varlığın kıymetini/ anlamını neyle biliriz?
‘yokluğu tadanlar…’ sıkıntılara ve ezalara katlananlar…
“Nimete şükür…” hayatı tefekkürdür.
Bir dörtlüğümüzde şöyle diyoruz;
“Parça bütünde güzel,
Hakka esaret güzel
Dertlere şifa veren,
Hazreti Furkan güzel!”
Hz. Mevlana, “Zıtların uyumundan hayat doğar.
Zıtların çatışması ölümdür!” der.
Zıtlardan, dersler alacağız… Kıssalar çıkaracağız…
Zıtlarla, tefekkürü öğreneceğiz
William Blake, “Zıtlar olmazsa gelişme olmaz!”
İnsanoğlunun varlığı için, “çekicilik ve iticilik..”
“Akıl ve enerji” “Sevgi ve nefret…”
Gerçekte birbirlerini tamamlıyor…
Bir şiirimizde, ‘yüzlerden’ bahsederiz
“Yüz var; siyah, Beyaz, Sarı
Toprağın nişanı yüz…
Yüz var, hayatı boyar;
Kışı bahar, baharı kış eder yüz…
Yüz var; başak gibi dolgun…
Yüz var; çoraklaşmış, ölgün…
Yüz var, melek misali…
Yüz var, çölü yeşerten…
Yüz var, milim şaşmaz…
Hakikat anlatır, yüz!”
Zıtlardan bizler dersler alacağız…
Bernard Shaw, “insanları akla kara diye ayıramazsın!
Çünkü iyilikleri de kötülükleri de karmakarışıktır.”
Yolculuğumuz nedir; ‘birleme, derleme, toparlama, bütünleşme…’
Lao Tzu, “İnsanlar, basiret gözü ile bakabilseler,
Aralarında zıddiyet olan mevcudatın her birinin bir işe yaradığını görürlerdi!”
Kâinatta, ‘anlamsız bir zerre bile yoktur’
Hayatta hiçbir şey de, ‘tesadüfi…’ değildir.
Herakleitos, “Zıtlar arasındaki çelişki bütün varlıkların temelidir!”
Lord Byron, “Fazilet ile rezalet, acı ile tatlı, sevinç ile gözyaşı iç içedir.”
Bir anda, ‘ölümü’ ve ‘dirilişi’ yaşıyorsunuz!
Hayatın senfonisi…
Victor Hugo, “Yüksek ve alçak birbirini oluşturur!”
Goethe, “İnsan davranışlarında denge ne yazık ki,
Yalnız zıtlıklar sayesinde sağlanabilir!”
İsra Suresi 29. Ayette şöyle buyrulur;
“Elini boynuna bağlı kılma (cimri olma)
Ve büsbütün de onu açıp israf etme ki,
Sonra kınanmış olursun ve eli boş açıkta kalırsın.”
Sözlükte cimri, “eli sıkı, hasis, kısmık, nekes, pinti, sıkı, varyemez!”
Sözlükte israf; “gereksiz harcama, gereksiz tüketim, savurganlık, tutumsuzluk!”
Cimri ve İsraf, birbirinin zıddı gibi görünen iki kavram…
Bizim inancımız, ‘orta yolu’ tercih ediyor.
Gece ve Gündüz, ‘birbirinin zıddı…’ gibi gözlemlenir!
Ama gerçekte birbirini tamamlar…
Furkan Suresi 47. Ayette şöyle buyrulur;
“Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan,
Gündüzü de dağılıp çalışma (zamanı) yapan odur!”
Geliniz, ‘zıtları da birlikte tefekkür edelim’
Goethe, “Aynı olan bizi rahat bırakır, ama bizi üretken yapan zıtlıklardır!”
Farklılıklara bizler, ‘zıtlıkları çözümleyerek’ gidebiliriz!
Namık Kemal, “Bârika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar”
Bugünkü diller, “Hakikat güneşi, fikirlerin çatışmasından doğar!”
İmam-ı Şafii, “Benzerler arasındaki sürtüşme,
Zıtlar arasındakinden daha şiddetlidir…”
Siyaseti, ‘tek kanatlı…’ olarak düşünemezsiniz!
Mutlaka, ‘iki kanadı…’ olacaktır.
“Farklılıklar, zenginliğimizdir!” diyoruz, artık!
O sebepledir ki, “zıtlıklar problem değil, güç doğurmalıdır!”
İskender Pala ne diyecekler;
“Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır.
Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz.
Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi;
Toprak da rüzgârın görevini yerine getiremez.
Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken,
Kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? İşte her şeyin bir zıddı vardır.”
Her insan, ‘kendi hissesine düşeni…’ payını almalıdır.
“Zorluk ve kolaylık birbirini tamamlar.
Uzun ve kısa birbirini meydana getirir
Ses ve gürültü birbirine eşlik eder”
Bir şiirimizde ne diyoruz;
“İki kavram; Özenmek ve kıskanmak
Birinde güzeli hayırla anmak
Dağlar gibi sabit, içinde ahenk
Diğerinde nefsini sultan sanmak…”
Kâh karanlıkta Kâh aydınlıkta
Bir minval üzere Kâinat yüzmekte
Kâh kısalmakta, kâh uzanmakta
Gölgeler adım adım sahibiyle gezmekte
Kâh soğumakta Kâh ısınmakta
Ölüp-dirilen kâinat mahşeri çizmekte
Gece ve gündüz, siyah ve beyaz;
Bir saç örgüsü birbirine sarılmış!”
Zıtlar ikilem değil, hayatın senfonisi...
Ak, karayla bilinir; birbirinin hamisi