30.Nisan.2022 Pazar günü muhtelif tv haberlerinde ve sosyal medyada ülkemiz için çok önemli (!) sayılabilecek bir haber paylaşılıyordu.
Diyarbakır’da kalıntıları bulunduğu söylenen Doğu Roma İmparatorluğu’ndan kalan Zerzevan Kalesi’nin “2020 Unesco Dünya Mirası Geçici Listesi”ne girdiği bildiriliyordu.
Kültür Bakanlığı yetkililerinin yaptığı açıklamaya göre, burada yer alan Pers-Doğu Roma inancı kalıntısı Mithras Tapınağı ile birlikte bu mekân ülkemizde önemli bir turizm çekim alanı olarak öne çıkıyor.
Bu Kale’de yer alan Tapınak yanında son zamanlarda başta Sayın Kültür Bakanı ve Bakan Yardımcıları olmak üzere, üst düzey idarecilerin iltifatıyla burada yer aldığı ifade edilen “Vaftiz Kovası”nın da içinde yer aldığı müze açılışı gerçekleştirildi.
Her ne kadar ölü medeniyetleri diriltmek anlamına gelse de insanlığa dair bu mirasa gösterilen alaka, acaba millî birlik ve beraberliğimize büyük katkılar sağlayacak olan tarihî değerlerimiz için de vaki midir?
Mithras Tapınağı’ndan 1895’te İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne götürülen vaftiz kovası, şüphesiz ki Hristiyan kültür dünyası için önemlidir.
Herkesin değerlerine ve kutsallarına saygımız var ama bin yıldır İslam yurdu olan bu ülkede, bu vaftiz kovasına gösterilen iltifat ve alaka acaba, Anadolu’nun fethi, Türk vatanı olması ve Haçlılara karşı mücadele eden Selçuklu kültür mirasına gösteriliyor mu?
Roma’nın esrarengiz hale getirilen dinî inançlarına ait bir yapı olan Mithras Tapınağı’nın bugün ülkemizde cemaati var mıdır, bilinmez. Ama, bu topraklarda zihninde ve ruhunda İslam ve Türk şuurunu yaşatan bir milletin olduğu şüphesizdir.
Selçuklular, Rum ülkesini “Türkiye” yapan, İslam yurdu eyleyen ve her din ve kültürden insan için bir adalet nizamı kuran zihnin ve milletin devletidir.
Gerek Büyük Selçuklu gerekse Anadolu Selçukluları, mahiyet itibarıyla bugün Türkiye’de yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran milletin atalarıdır.
Bu bakımdan, Selçuklulara dair değerlerin maddi-manevi mirasın devletimiz ve hususiyle Kültür Bakanlığımız tarafından dikkatle takibi ecdada vefanın tabii bir gereğidir. Bu topraklarda inkişaf eden Türk İslam kültür ve medeniyeti “vefa”ya büyük değer atfetmiştir.
Son zamanlarda, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, Devletimizin bütün katlarında, özellikle “Selçuklu” vurgusu yapılmaktadır. Ayrıca, arka arkaya çekilen dizlerle de millî şuur harekete geçirilmekte ve tarihî hatıralar canlandırılmaktadır.
Türkiye’yi bize vatan ve İslam yurdu yapanların ve Haçlılara karşı savunanların mirasının Mithras Tapınağı ve vaftiz kovası kadar değeri olmalıdır.
Bütün tarihi kaynaklarca da sabittir ki, Türkiye Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan’ın mezarı, Diyarbakır / Silvan (Meyyafarikin) ilçesindedir. Son elli, altmış yılın ihmalleri neticesinde türbesi yıkılan ve kaybolan bu büyük Sultan’ın mezarının bulunması için Diyarbakır’ımızın değerli Valisi Sayın Münir Karaloğlu ve Dicle Ünv. Rektörü Prof. Dr. Sayın Mehmet Karakoç’un gösterdikleri yüksek irade her türlü takdirin fevkindedir.
Dicle Ünv. bünyesinde oluşturulan “Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Kılıç Arslan’ın Mezarını Tespit Komisyonu” Başkanı Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sayın Ahmet Tanyıldız, Komisyon üyeleri Prof. Dr. Sayın İrfan Yıldız, Doç Dr. Sayın Oktay Bozan, Doç Dr. Sayın Aytaç Coşku ve Dr. Öğretim Üyesi Sayın M. Salih Erpolat bölgede yaptıkları çok titiz çalışmalar ve incelemeler neticesinde 16.10.2020 tarihinde;
“Tarihî kayıtlar, araştırma eserleri, hatıralar ve bizzat görgü tanıklarının şahit oldukları kitabe dikkate alındığında, Sultan I. Kılıçarslan’a ait mezarın, tarihî Silvan surlarının dışında, Beşat Kapısı’nın karşısındaki orta çeşme (kaniya navin)’de olduğu kanaatini taşımaktayız.” diyerek raporlarını Rektörlüğe ve Valiliğe teslim etmişlerdir.
Bütün bilim insanlarının ittifakla kabul ettiği gerçeğe rağmen, Kültür Bakanlığı’nın Diyarbakır Silvan’daki bu mezarın üzerine bir türbe “Kubbet üs Sultan” yapılması konusunda gösterdiği isteksizliği anlamak mümkün değildir.
Bu isteksizliğin sebebi; bu türbenin İslam mirası olması mı? Bu mezarda yatanın Türk Hakanı olması mı? Haçlılara karşı çarpışmış olması mı? Kahraman askerleriyle beraber Haçlılara karşı göğsünü siper etmiş olması mı? Bunların hiçbirini düşünmek bile istemiyoruz.
Bürokratik bazı mülahazaların ilmî ve tarihî gerçekleri boğmaya çalışması görüntüsü veren değerlendirmeler ne ile alakalıdır?
Selçuklu mirasının ülkemizdeki çok önemli bir şahsiyetinin Diyarbakır’da türbe mezarının yer alması, millî birlik ve beraberliğimiz açısından mahzurlu mu telakki edilmektedir? Hangi gerekçe ile bu yapılmaktadır?
Diyarbakır Silvan’da yaşayan halkımızın değer dünyasında Roma ve Mithras kültürü var da biz mi bilmiyoruz?
Bu bakımdan Dicle Üniversitesi’nde en son 15.10.2021-18.10.2021 tarihleri arasında düzenlenen ve yüzlerce bilim insanının katıldığı “Uluslararası Silvan ve Sultan I. Kılıçarslan” konulu bilgi şöleninde(*) sunulan tebliğlerle ilim aleminin ve tarihî gerçeklerin bir kere daha gösterdiği hakikatin hayırlı sonuçlarını akamete uğratmanın bölgeye ve ülkemize ne faydası vardır?
Zerzevan Kalesi, kazı ve restorasyonlarla yeniden ihya edilip buradaki Mithras Tapınağı bir insanlık mirası olarak alaka görüp burada yer alan bir vaftiz kovası iltifata mazhar olurken Türkiye Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan’a bir türbe ihyası ile hatırasına saygı göstermek şerefinden mahrum kalmak ısrarı nedendir?
Sayın Cumhurbaşkanı’nın 9 Temmuz 2021 tarihinde Diyarbakır ziyareti esnası sırasında yaptığı konuşmada:
“Evet, işte kadim şehri, Hazreti Ömer’den selam alan, Hazreti Ömer’e selam gönderen bu şehri, toprakları üzerinde 10 peygamberin, 500 sahabenin mezarı olan bu şehri, Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ün fethine giderken feyz aldığı bu şehri, Sultan Alparslan’ın Malazgirt’e giderken surları önünde dua ettiği bu şehri, haçlı ordularını defalarca bozguna uğratan, Sultan I. Kılıçarslan’ın medfun olduğu bu şehri, nice alimlere, gönül sultanlarına, sanatçılara, edebiyatçılara ev sahipliği yapan bu şehri, velhasıl ezelden beri bizim olan ve inşallah da ebede kadar da bizim kalacak bu şehri tüm kalbimle selamlıyorum.” sözlerini Kültür Bakanlığı daha ne kadar zaman duymamazlıktan gelecek ve Sayın Cumhurbaşkanı’nı tekzip eder gibi ilgisizliğini daha ne kadar devam ettirecek?
Kültür Bakanlığımızı bu konuda göreve ve bu toprakların Türk-İslam mirasına vefa göstermeye davet ediyoruz.
İran kökenli Roma’da yaygınlaşan “Mitraizmin” gördüğü iltifat ve itibar yanında mezarına bu ülkenin yerli ve millî insanlarından vefa ve hamiyet bekleyen I. Kılıçarslan’dan bunu sakınmak, sudan sebeplerin arkasına sığınmak tarihe, millete ve devlete hesabı verilemeyecek bir mesuliyeti de ilgililerinin omuzuna yüklemektedir.
Mezarlar, bir vatının “tapu senedi” hükmündedir. Ölüm hayatın fiziki yönünü sonlandırsa bile şahsiyete dair hatıralar ölenin ardında kalanların hafızalarında geleceğe taşınır.
Büyük Türk tarihçisi Hüseyin Nihal Atsız Bey;
“Bir millet yalnız bir insan yığını; bir vatan yalnız kuru bir toprak değildir. Milleti ve vatanı, millet ve vatan yapan şey hatıralar, izler, eserlerdir. Bunun için ecdadın eserleri mukaddestir. Türbelere, mezarlara bunun için saygı gösterilir.” demektedir.
Yine mezarlar, büyük mefkûre ve hareketlerin vatan üstündeki sonsuzluk abideleridirler. İnsanlar, “ana” hükmündeki vatanın üstünde yaşayıp zamanı gelince ana kucağında sonsuzluk uykusuna varırlar.
Nurettin Topçu, “Büyük mezarların üstünde büyük vatanlar vardır. Büyük ölüleri olmayan milletler ebedi olamazlar. Üzerinde büyük ruhların gezindiği topraklarda ebedi hayat ağacı yeşerir, gerçek hayat, geçek saadet tadılır.” sözleriyle bu hakikati veciz bir şekilde ifade etmektedir.
(*) Bu bilgi şöleninde, bizim de “Kayıp Sultan Mezarlarından Vatana” başlığı ile sunduğumuz tebliğimiz ve sunulan bütün tebliğler, yaklaşık 1700 sayfa, büyük boy iki cilt halinde “Sultanlar Şehri Silvan” adıyla yayımlandı. Sonçağ Akademi Yayınevi, 1.Baskı, 2021, Ankara.