Değerli okurlar, inanın akşamlar haber dinlemek istemiyoruz. Çünkü her gün şehit cenazeleri geliyor, yüreğimiz sızlıyor.
Bizler halkını ve ülkesini seven bir yurttaşlar olarak yüreğimiz yanıyor. Bizim yüreğimiz yanıyor da ya ateşin düştüğü ocaklardaki analar, babalar eş ve çocuklar ne durumdalar. Onlar bu gencecik evlatlarının yok olmasına
Nasıl tahammül ediyorlar.
Oğlunun cenazesinde hiç ağlamayan gözyaşlarını yüreğine akıtan bir anne oğlunun definden dört gün sonra bu acıyla yaşanamayacağını anlarak kalp kirizi geçirerek o da evladının yanına defnedildi.
Hani analar ağlamasın diye sözde çözüm süreci başlatan hükümet şimdi bırakın anaların ağlamasını analar
Gencecik evlatlarını toprağa verince dayanamayıp ölüyorlar.
Her gün bu kadar şehit verilmesinin tek sorumlusu PKK ile çözüm süreci diyerek ve valilere de aman dokunmayın diyen bu hükümetin suçu.
Yollar kevgire dönerken her adımda onca bomba yerleştirilirken güvenlik güçlerinin geçmemesi için hendekler kazılırken valiler emniyet müdürleri ve diğer yetkililer ne yapıyorlardı.
Asker bunları bilerek valilerden yetki verilmesini istiyor valilerde “ Aman dokunmayın” diyerek göz yumdular.
Sonunda PKK dağdan şehre indi.
Ama olan bu gencecik vatan evlatlarına oluyor.
Bu müzakere sürecinin taraflarından birisi silahı, terörü kullananlar ile onun siyasi yandaşlarıdır. Müzakerenin diğer tarafı ise, AKP iktidarıdır.
AKP iktidarı bu müzakereden ne beklediğini açıkladı. Nedir beklenen? “Silahların bırakılması, anaların gözyaşının dinmesi, Türk bayrağına sarılmış tabutların köylerimize, kasabalarımıza artık gelmemesi.”Buraya kadar iyi ama PKK bekleyişi ise Türk milletini ayırmaktır. Etnik temelde milleti ayrıştırmaktır.
PKK’ya bu hedefi verenler de çoğu kere yurtdışındaki merkezlerdir.
Çünkü onların hedefi de, Ortadoğu coğrafyasını yeniden şekillendirmektir. Şimdi geldiğimiz noktada Türkiye etnik temelde ayrıştırılmak isteniyor.
İktidar bu tuzağa düşmüştür. İktidar bu tuzağın içine bilerek girmiştir.
Şu bir gerçektir ki iktidar Türkiye’yi etnik ayrışmaya götürmek isteyenlere alet olmaktadır…
Deniz Baykal aynı yıl 12 Ekim 2009’da Başbakan Erdoğan’a yazdığı mektupta şöyle diyor:
“Bütün bunlar ‘Açılım Politikası’nın gerçek hedefinin, bölgede yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın temel sorunlarının çözümü olmadığını, milli bir ayrışma peşinde koşan terör örgütünün siyasal amaçlarına yönelik bir açılımla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Ülke kan gölüne dönmüşken AKP hükümetinin derdi yeni anayasa ve başkanlık sistemidir. Anadolu’da borçtan batmak üzere olduğu halde zevk-u sefa içinde yaşayanlar için söylenen güzel bir laf vardır;
“Nasılsa borç bini aştı, artık ödemek mümkün değil, bundan böyle her gün keklik kızartması…”
Bizim durumumuzda böyle!
Her gün şehitler veriyoruz, ne sorumlu olan AKP iktidarının, ne muhalefet partilerinin, ne de Türk Milletinin umurunda! Ölen yavrular sanki bu ülkenin çocukları değilmiş, vatan savunmasında değil de pavyonda kavga edip ölmüşler gibi kimsenin umurunda değil! Ateş sadece düştüğü yeri yakıyor…
Davutoğlu, “Es selamünaleyküm deyin terör biter” diyor, muhalefet partileri ise her Salı günü konuşmakla işlerini yaptıklarını zannediyorlar olan geleceğimizin güvencesi gençlerimize ve canımız vatanımıza oluyor…
Herkesin felsefi görüşü, dinsel inancı farklı olabilir. Bunlardan ötürü insanlar arasına ayrılık, düşmanlık yaratılmasına izin verilmez. Hükümetlerin görevi halkı bir arada barış ve kardeşlik içinde yaşatması.
Hükümetlerin yapması gereken ayırım zalimlerle mazlumlar, sömürenlerle sömürülenler arasında olmalı.
Yöneticiler her zaman dürüst olmalı yolsuzluk ve vurgunculuk yapanlara fırsat vermemeli.
Eğer Sayın Başbakanın dediği gibi selam vermekle bu iş çözülecekse her gün binlerce selam verelim.
Hükümetlerin taşıdığı bütün olumlu davranışların kaynağı, esasını emekçi halkın oluşturduğu millettir. Çalışkanlık, hakseverlik, cesaret, yurtseverlik, bilgelik, doğruluk kaynağı halktır. Senin görevin milletteki bu özellikleri özümsemek ve bunları beslemektir.
Facebook’daki bir habere oldukça bozuldum ve olanca gücümle beddua ettim.
Hoca bozuntusu Kadir Mısırlıoğlu denen kendisini bilmez bakın ne diyor.
“Eğer vurulup ölen asker sırt üstü düşerse Müslüman, yüz üstü düşerse kâfir olur” diyor.
Şimdi bizim haince arkadan vurulup şehit olan askerlerimiz kafir mi.?
Düşünceye bakar mısınız yazıklar olsun bu dini bu duruma düşürenlere
Bu cahile ben pek bir şey diyemedim.
Bunu okuyucularıma bırakıyorum.