20 / 9 / 2016 Tarihinde 71. Birleşmiş Milletler genel kurulu yapıldı. Bahsini yapacağım konuşma, Cumhurbaşkanımızın konuşmasıdır.
Cumhurbaşkanımızın deyimi ile, “21. yüz yılın ilk çeyreğinde, insan oğlu, bilimin, teknolojinin, zirvesinde bulunurken, , Ortadoğu da, Suriye ve Filistin de çocukların, kadınların, insanların hunharca öldürüldüğünü ve B.M. buna seyirci kaldığını söyledi.
Sadece Suriye de 600 000 insanın canına kıyıldığını, 12 Milyon insanın yerinden, yurdundan olduğunu, bunların 2 700 000 kişisinin ülkemizde olduğunu, ayrıca 300 000 ıraklı sığınmacının da ülkemizde olduğunu vurguladı.
B.M. vat ettiği 3 milyar dolar desteğinden, ülkemize sadece 525 milyon dolarlık kısmının gerçekleşmesine rağmen; Türkiye Cumhuriyetinin sadece 2015 yılında, geri kalmış ülkelere, 4 Milyar dolarlık yardımda bulunduğunu söyledi.
Mülteciler için, Faturalı devlet harcamamızın 12 Milyar 500 milyon dolar olduğunu, sivil toplum kuruluşlarımızla, belediyelerimizin de aynı miktarda para harcadığını, söyledi.
Yani, Türkiye’nin mültecilere harcadığı paranın 25 Milyar dolara ulaştığını söyledi.
Buraya dikkatinizi çekeyim, satır arasında, “25 milyarlık harcamamızın karşısında, vereceğiniz 3 milyar doların lafı bile edilmez, bizim buna da ihtiyacımız yok” anlamında bir konuşma yaptı.
“Siz sözlerinizi tutmadınız, dürüst değilsiniz.” diye haykırdı. O devletlerin yöneticilerine, tabiri caiz ise, adam olmadıklarını söyledi.
Diğer yandan, hiç sesi çıkmayan ve genel kurulda konu mankeni gibi oturup kalkıp giden, diğer katılımcı, geçici üye statüsündeki, devletlerin idarecilerine de, “ Siyasetçi omurgalı olur. Sizler de biraz omurgalı olunuz” dedi.
En önemlisi de B.M. in beş daimi üyesinin, üçünün Avrupa’dan birinin Asya’dan birinin de ABD olduğunu, diğer 15 geçici üyenin hiçbir şekilde sözünün geçmediğini, anlatarak, bir çözüm yolu da gösterdi. Tüm üyelerin daimi üye olmasın gerektiğini, demokrasinin, insan haklarının ve uluslar arası hukukun bunu gerektirdiğini anlattı. Yetmedi, İki yılda bir, dönüşümlü olarak yönetilmesi gerektiğini söyledi.
24 Ağustosta Gaziantep’te 14 yaşında bir çocuğun, düğüne canlı bomba olarak patlatılmasının ardından 56 kişinin öldüğünü, yüze yakın vatandaşımızın yaralandığını bunun üzerine, Fırat kalkanı harekâtıyla, Azez’den, Fırat’ın doğusuna kadar güvenli koridorun oluşturulduğunu bunun kalıcı hale getirileceğini anlattı.
İsrail ile düzelen ilişkilerin Filistin’in güvenliği için kullanılacağını anlattı.
Sonuç,
Benim anladığım kadarı ile, “siz 5 ülke artık, Bir-leş-miş Milletler olarak istediğinizi yapamayacaksınız. Yirmi ülkenin yirmisi de, ya daimi üye olacaklar. Ya da ben 6. ülke olarak, onların hamiliğine soyundum haberiniz olsun” dedi.
İçinizden bazıları da, “dese ne olur, demese ne olur” diyorsunuz, biliyorum. Ama sizlerde şunu iyi biliniz ki, son 15 Temmuz, Fetö darbecilerlerine, darbe yapan, bir Millet’in Cumhurbaşkanı olarak, gerekeni en iyi şekilde söylediğine ve söylediklerine de yapabilmesi için; Tüm Üniversitelerin, akademisyenlerinin, toplum bilimcilerinin, Uluslar arası siyasetçilerinin, hepsinin bu konuda, nelerin yapılabileceğine, bilimsel araştırmalar yapıp, toplumumuzun o seviyede bilinçlendirilmesine ihtiyacımız var. Çünkü bu uluslar arası barış davası, sadece, Cumhurbaşkanımızın davası değildir. Tüm ülkemizin davasıdır.