Babalar günü geliyor ya, her babalar günü mutlaka babamı anmak için yazmak isterim, üzerinden beş yıl geçmiş olsa da. Düşünüyorum da her şey masal gibi geliyor. Yaşanmış ve bitmiş olduğuna inanmak zor gibi. Yıllarca bir arada anneyle babayla yaşamak gibi bir şansım oldu benim. Bir de ailenin en büyük çocuğu olmak, onlarla daha çok zamanım geçmiş olduğunu gösteriyor değil mi? En çok benim annem babam, en uzun benim annem babam oldular. Keşke daha yaşasalardı. İnsan bir şeyleri yaşıyorken hep öyle kalacağını bitmeyeceğini zannediyor. Oysa zaman öyle geçiyor öyle acımasız davranıyor ki bir bakıyorsunuz gerçekler kapı gibi duruyor karşınızda ve duvara çarpar gibi başınızı vurunca anlıyorsunuz neyin ne kadar gerçek olduğunu. Bazen annesiz babasız büyüyen insanların ne kadar şanssız ve ne kadar büyük bir boşluk içinde olduğunu düşünürüm ve çok üzülürüm onlar için. Bir gün annemin öldüğünde yine ben yana yakıla ağlıyorken oğlum bana’’ anne sen kaç yaşındasın ve anneni yeni kaybettin. Hiç annesiz babasız büyüyen insanlar var biliyor musun?’’ birdenbire şaşırmış hak vermiştim. Ama sonra tekrar bunu düşündüğüm de bunun benim için alışkanlık olduğunu ben anneyle babayla yaşamaya alışmış biri olarak, haklı da olarak bunu özleyecek ve daha çok üzülecektim bu üzüntüm de gayet normaldi. Evet insanların hayatında alışkanlıklar çok önemli yer teşkil ediyor tabii sevgi de.
Bazen düşünüyorum; insanlar aynı yerde, aynı yaşta, aynı alıştığı insanlarla hep öyle yaşayabilselerdi nasıl olurdu? Dondurulmuş hayatlar gibi. Olmazdı tabii, başkalarının yaşama hakkını almış, yok etmiş olurduk bunların hepsi geçen zamanlarla, özlemekle ilgili. İşte bu yüzden her sene ben aklım erdikçe (yaşlanınca başımıza bir şey gelmezse) anama, babama yazmaya devam edeceğim galiba. Çünkü onları, yazarak andıkça sanki onlarla konuşuyorum. Onların bunları duyduklarını, hissettiklerini düşünüyorum ve bu beni müthiş rahatlatıyor, onlarla iletişim kuruyor muşum gibi oluyor.
Bu işin, beni en mutlu eden tarafı nedir biliyor musunuz? Babam; hem dürüst bir ticaret adamı olmandan hem de üç dönem oniki sene muhtarlık yapmış olmandan dolayı seni zaten tanımayan yoktu. Düzgün, uysal, olumlu bir insan olman da ayrıca sevilmende en etken nedendi. Kimseyi kırmaz, kıramaz, her gelene elinden gelen yardımı yapmaya çalışırdın. Sabırlıydın. Çok güzel sohbetler ederdin. Muhabbeti sevilen, sayılan insandın. Çok sevenin vardı. Keşke seninle daha çok sohbet edebilseydim. En güzel tarafı soyadımı duyunca her kim olursa ‘’ biz hüseyin amcayı çok severdik’’ diye sevgiyle, sitayişle seni anan insanların olması. Bir kişi de hakkında olumsuz bir şey söyleseydi ya! Sessiz, uysal herkesle geçinen uyumlu bir insandın. Kadınlara kıymet verir, saygı duyar, kadın şiddetine, şiddetle karşı çıkar tepki verirdin. Bir insanın bu kadar çok seveni olunca bu durum en çok geride kalan evlatlarını mutlu ediyor. Bir insanın babasının bu kadar seviliyor olması hatırlı olması bir evlat için çok büyük bir onur.
Hayat böyle de geçiyor. Hatıralarla, geçmişimizi anarak, güzel günlerimizi, bazen de üzüntülü geçen zamanlarımızı düşünerek. Bir varmış bir yokmuş; hayat aslında gerçekten bir masal gibi. Bugün var olanlar yarın yok oluyor. Hatıralara karışıyor.
Babam benim ülkemdi orada at koşturuyordum. Şimdi küçücük sınırlar içinde kimsesizim. Keşke hayata yeniden format atabilseydik. Her şey, tüm yaşadıklarımız, hatıralarımız, hepiniz geri gelebilir miydiniz?
TÜM BABALARIN BABALAR GÜNÜNÜ SEVGİYLE SAYGIYLA ÖLENLERE RAHMET GÖNDEREREK KUTLUYORUM…