2001 Yılı Polis Haftası Kutlaması Etkinliği’nde Aydın İli Liseler Arası Kompozisyon Yarışması’nda Aydın İl birincisi olan kızım Zeynep Aksüt’ün kahraman Türk Polisine Armağanıdır.’
Aradan onbeş-onaltı yıl geçse de bu bayrak,bu vatan için yapılan görev aynı.Sadece bayrağı taşıyan nöbetçi polis kardeşlerimiz değişti.79 milyonun gönlünü fetheden kahraman,yiğit kardeşlerim…Yıllar öncesi yazılan bu güzel yazıyı şimdi sizinle paylaşmak istedim…
BARIŞ GÜVERCİNLERİ
Onlar bizlerin ‘’can’’nöbetçisidir. Kör kurşunun ucunda gezen ecelin, kötülüklerin azrailidir. Huzuru kendi benliğine kavuşturan ruhlardır. Sürgün olmuş özgürlüğün azat oluşudur; barışla gelen adalet…Sessiz bir iletişimin sonunda varılan görüş birliğidir;onlara duyulan güven…
Hayatta en zor şey sorumluluk almaktır. Hele başkalarının sorumluluğunu üstlenmek, o en zor olanın sınırlarını zorlama anlamındadır. Birinin güvenini kazanma, güvenliğini sağlama yükümlülüğü ağır bir görevdir. Çaba, emek, uğraş, alınteri ve yastığa başımızı koyduğumuzdaki huzurun ismi POLİSTİR.
Kafamızda yaratılmaya çalışılan imaj sahneleri her çocuğun hayalini kurduğu polis olma isteğinden daha az masumdur. Gerçek olan; gecesini gündüzüne katarak, hiçbir art niyet gözetmeksizin bizim için uğraşanların yaptıklarıdır.
Sınırda verilen mücadelelerin içeride, daha içerilerde destekçisidir polisler. Onlar adaletin barış güvercinleridir. Adaletin onlara verdiği yetkilere dayanarak herhangi bir sorunla karşılaştığımızda başvuracağımız ilk adrestir onlar… Farkına varamadığımız gizli dostların bilinmeyen isimlerinin kavramlaştığı kelime ‘’POLİSLİKTİR.’’Irk, din, dil, gözetmeden yardım çağrısında bulunan herkese dört elle sarılarak, yardımcı olmaya çalışırlar.
Günümüzde karşı karşıya kaldığımız birçok sorunla mücadelelerimizde bizlerin yanında ilk olarak polisler yer alır. Onlar; mesleklerine yüreklerini, gönüllerini hatta canlarını vermiş mert insanlardır. Lacivertin formada asilleştiği günden beri polisler; gece yıldızları saran –lacivert-gökyüzü gibi her yerdedirler. Korku, panik, isyan anında, her şeylerini ortaya koyarak savaşmaktadırlar. Aldıkları sorumluluğun bilincinde olduklarını yaptıkları her davranışa yansıtarak, güvenin nasıl kazanılacağını gösterirler bizlere…
Demirin usta ellerde şekillenmesinden sonra –doktorun iğnesi- gibi onların ellerine de bizleri korkutan, ürküten bir şey musallat oldu. O şey üç harften oluşuyordu, fakat kendisi yazılışı kadar kolay değildi. Biraz da can acıtıyordu. Her darbede, darbeyi alandan çok polislerin canı yanıyordu sanki. Çünkü zordu bir insanın canını yakmak; zorunda kalınarak, istenmeyerek de olsa…
Polislerin adına çizilen portrede, gökyüzünde kara bulutların dolaştığının farkındayız. Oysa onlar yağmur bulutlarıdır. Yağdıkça; herkesin yüreğindeki yangını söndüren… Söylenen sözlerle, yazılan şiirlerle hakları ödenmeyecek halk kahramanları onlar. Yiğitliğin, farklı farklı kafalarda tek yorumlanışıdır polisler.
Mum ışığı içine saklanan karanlığın korkusudur ecel. Huzurun aydınlığa doğan günde, o son mum ışığının rüzgâra kapılışıdır zafer. Bu böyle bir zafer ki adaletin savunucularının yiğit yürekleri ile tarihe yazdıkları destanın asıl ismi. Özgürlük; barış güvercinlerinin kanat çırpışında gizli. Tutulan her can nöbetinden bizlere zafer haberleri getiren…