Ramazan Ergün hoca, doğduğu yer olan Antalya ili Yazır kasabasından olup, öğretmenliğinin son demlerini Aydın ilinde geçirir. Ne de olsa görev yaptığı, doyduğu yer olarak düşünse gerek “Aydın’ı Aydınlatanlar” adlı ilk eserinden sonra aynı isimli kitabının daha geniş bir şekilde, emek verilerek yapılan araştırma ile ikinci baskısını hazırlamıştır. Ramazan Ergün Hocanın eserinden Bizim küçük kasabanın da medrese görmüş, erenleri olduğunu satırlarından okuduk.
**
Medrese tahsili genelde 7 yıllık bir eğitim süresini kapsamaktadır. Sonrasında kısa bir kurs ve sınav yapılır. Sınavı geçen kişiye “Efendi” unvanı verilir, saygı duyulur. Efendi olan kişilerin mezar taşları da genellikle sarık şeklinde yapılır. Efendiler medresede ders vermeye haiz kimselerdir. Karaçakal Yörüklerinin son beyi Bekir Beyin çok sevdiği oğlu Ömer, medrese tahsili sonrasında Aydın’da sınavda başarısız olur. Sorulan ise; ”Kocası evde olmayan bir kadın evine ne ile bağlıdır?” şeklinde bir sorudur. Cevabını bildiği halde “Nikâhı ile bağlıdır” diyeceği yerde, Hafız Ömer mağrurlanır. Sonuçta kahrından ince hastalığa yakalanarak veremden vefat eder. Nitekim baba-oğul Donduran mezarlığında birlikte yatmaktadırlar.
**
Bizim köyden İsmail (Esgin) Hoca da Hafız Ömer ile sınava girer ve efendiliği kazanır. Tam beş yıl boyunca Kır Camii yakınındaki medresede ders verir. Atı ile sabah çadırından çıkar, akşama doğru evine döner. Yenipazar’da şimdiki Halk Eğitim Merkez binası medrese olarak da hizmet vermiş, Kır Camii yakınında medrese olduğu anlatılmaktadır. Kasabada Tevfik Hocanın da epey öğrenciye büyük emeklerle ders verdiği bilinmektedir. Donduran köyü camisinde de epeyce çocuğun din eksenli eğitim yaptığı da anlatılır.
**
İlk olarak kasabamızın üst sınırında bulunan yattığı dağa adını veren Madran Baba, Horasan erenlerinden adının Musa olduğu, Okçu Musa adı ile anılır olduğu, Türkmen dedesi olduğundan da söz edilir. Bozdoğan’dan Hıdır Baba, Biresse Dede ile kardeş olduğu ve Alioğullar köyünde yatan Er Dede ile yakınlığı da aktarılmaktadır. Evliya Çelebi de Seyahatnamesinde Madran Babaya da yer vermiştir.
**
Sarı İbrahim Efendi, Yenipazarlı olup, Çakır Ahmet zadenin yetiştirdiği ulemadan bir kişi olduğundan söz edilir. Ödemişte tahsilini tamamlayarak Aydın iline döner. Kitap yazar, ders ve fetva verdiğinden söz edilir. Dokuz dönem icazet verir, yani mezun eder. Yazdığı Eserleri arasında Türkçe “İsti’aze Risalesi” yer alır. 1894 yılında hacca gider. Hacı olur ve Medine’de Bi’r-i Maşi denilen yerde vefat eder.
**
İsmail Hakkı Bey, 1700’lü yılların başında ilk tahsilini Yenipazar’da tamamladıktan sonra Aydın’da medrese okur. Bir süre İzmir’de tahsiline devam eder. 1794 yılında bibliyografya mahiyetinde bir eser olan “Tertibü’l Ulüm” adlı kitabını yazar. Kitabından bir dörtlük;
Çün bu kitabı kıldım mürettep,
Hoş yüzyirmibeş beyit olup hep,
Adın dedim “Tertibü’l Ulümdür.
Zira fünun ilm-i rüsumdur.
**
Eğridereli Müderris Hacı Mehmet Efendi, Yenipazar ilçesine bağlı, Eğridere köyünde 1839-1928yılları arasında yaşamıştır. Aileden Eğridere Medresesinde eğitim verirler. Kışın köyde, Yazın ise, Kavşıt, Korumaz ve Okmanlar Yaylaklarında eğitime devam edilir. Talebelere 7 yıllık medrese eğitimi sonunda şahadetname verilir.
Mehmet ve kardeşi Ahmet Efendi Aydın Cihanoğlu ve Akmescit de 7 yıl eğitim görürler. Ahmet Efendi Köye medresenin başına döner. Mehmet Efendi hocalarının teşvikiyle İstanbul Nur-i Osmaniye medresesinde Bolulu zade lakaplı, Köşk Ilıdağlı Mustafa Nuri Efendiden ders alır. 17 sene İstanbul’da kalır, hocalık ve müderrislik yapar. Daha sonra köyüne döner ve üç yüz öğrenciye de ulaşıldığı günler olur, birçok medrese öğrencisi yetiştirirler…
Birinci evrede Karaçakal aşiretinden Hacı Bolat oğlu Osman, Karacaörenli Mehmet Emin Efendi, Çulhanlı Ömer Efendi, Dereköylü Hacı Durmuş Efendi, Tatlı Süleyman Efendi(Yörük Hoca), Mastanlardan Hüseyin ve Karaçakallı Hacı Balabanoğlu Mustafa(Anamın dedesi, Çanakkale şehidi)…
İkinci evrede, Çavdarlı Mustafa, Koyunlarlı Mehmet Ali, Hacı Bolatın Ömer (Çanakkale Şehidi), Yenipazarlı Ali Efendi, Çulhanlı Hüseyin Efendi…
**
Hamzabalili Hacı Hafız Efendi namıyla anılan Ali Turan, 1877-1977 yılları arasında 100 yıl, asırlık bir yaşam sürmüştür. İlk tahsilini komşu köy Karacaören köyünde tamamladıktan sonra hafız olur. Aydın’da devam ettiği medrese tahsilini Konya’da on senede tamamlar. Aldığı icazetname ile İstanbul’a ilmini ilerletmek için revan olur. Sultan II. Abdülhamit emriyle Yugoslavya (Kendisi Sırbiya derdi) ve Selanik’e görevli olarak uzun bir süre devam eder. Hamzabalideki medreseye dönerek ders vermeye başlar. Hocanın koskoca bir kütüphanesi vardır, onca kitap “anlayan, bilen yok” denilerek her nasılsa toprağa gömüldüğünden söz edilir. Öldüğünde yüz yaşında olup dimağı yerindedir.
İstanbul’da, tahsil için gittiğinde yanında arkadaşları Çavdarlı Mustafa Efendi, Dereköylü Hacı Durmuş Efendi de yer almıştır.
**
Karacaörenli Mehmet Emin Hoca, medrese tahsilini tamamladıktan sonra Eğridereli Muhsin Hoca ile birlikte Diyanet sınavlarına katılarak vaizlik ve imamlık yaparlar. Karacaören köyünde Mehmet Emin Efendi önünde diz çökmeyen, rahle-i tedrisattan geçmeyen kimse yoktur. Hatta hoca atla dese, minareden gözünü kırpmadan atlayacak kadar bağlılık duyulduğu da anlatılırdı.
**
Son söz olarak şüphesiz kimin eren, kimin evliya olduğu bilinmez. Biz Ramazan Hocanın yazdığı eseri vesilesi ile medrese tahsili yapmış, yöremizden eski devrin insanlarından bir bölüm hazırlayarak teşekkürlerimizle birlikte, nostalji de yapalım dedik.
Kurban bayramınız kutlu olsun!