Sovyetlerin çöküşü ile birlikte kurulan tek kutuplu dünya düzeninin bittiğini söylemek yanlış olmaz. Camızcılar buna itiraz ederler ama gerçek budur.
ABD’nin dayattığı küreselcilik ve neo liberalizmin vahşi uygulamalarına itiraz edenler, yeni oluşumlar yaratıyorlar.
Rusya, Ukrayna’da cephe açarak yeniden satranç tahtasındaki yerini almış görünüyor. Bu defa eli eskisinden de güçlü; elindeki petrol ve gaz potansiyelini çok akıllı kullanmaları nedeniyle küresel güçlerin ambargo uygulama hamlelerini önemsemiyor. Nüve silahını sen Japonya’da kullandığına göre, ben de Ukrayna ve batısında kullanmakta çekinmeme geldi konu;
Putin’in şaka yapmadığını Merkel’de dile getirdi.
Çin, dünyanın birinci ekonomisi olan ABD’ye karşı üstünlük elde etme aşamasına geldiğinden hareketle, bu defa ikinizi yalnız bırakmam dercesine; Tayvan’ı ham yapmaya hazır olduğunun mesajını vererek ben de varım diyor.
Son bilek güreşi Ukrayna ve Tayvan-Çin denizinde devam ediyor.
Dengeler değişiyor. Geçtiğimiz ay Semerkant’ta yapılan Şanghay İş Birliği toplantısına katılım beklenenin üzerindeydi. Suudi Arabistan, ABD’ye artık haraç ödemek istemiyor. Bu nedenledir ki başvuru yapması an meselesi ve arkasından BAE’lerinin onu takip etmesi sürpriz olmayacaktır.
Dünya yeniden şekilleniyor. Uluslararası düzenin değişeceği bir sürece doğru hızla ilerliyoruz.
Ülkemizin önünde iki seçenek bulunmaktadır.
Önemli bir belirleyen ya da başkaları tarafından statüsü ve konumu belirlenmiş güdülen bir ülke;
Hırsızların, yalancıların, bölücülerin, işbirlikçi hainlerin dışındaki her Türk vatandaşının ortak arzusu, belirleyen ülke olmaktır.
Bu nedenledir ki yapılacak olan seçimlerin, bir fırsat olduğuna inanıyorum.
Ülkemizin çözülmesi gereken acil sorunları vardır.
Bunun için üç şeye ihtiyacımız vardır.
Bakmak, görmek ve yönetme iddiasında olanları muhasebeleştirmektir.
Ülkemizi içeriden ve dünyadan, dünyaya da Türkiye’den bakıp ülkemizin ve dünyanın analizinin doğru yapılmasının gereği ortadadır.
Durum tespiti diyebiliriz.
Risklerimiz nedir?
İç ve dış tehditlerimiz nelerdir?
Fırsatlarımız nelerdir?
Nerede ne tür avantajlarımız vardır?
Bizim dışımızda kalan bölgesel oyuncular kimlerdir.
Kim kimdir.
İran, Irak, Suriye, İsrail, S. Arabistan, Katar, Yunanistan, Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, İŞİD, El-Nusra, Kaide, OSO, SDG, PYD/PKK, KDP, KYB, İngiltere ve ABD neler yapmaktalar.
Resimdeki yanlış nerededir. Bu resimde olmaması gerekenler kimlerdir.
Bölgemizde olmaması gereken figürleri bertaraf edebilmek için siyasi ve ekonomik yönden güçlü olmamız gerektiğini hala kavramayan var mıdır acaba?
Nedir ülkemizin sorunları.
Bölücü terör.
Irak’ta yaşanan gelişmeler, Barzani’nin Kürdistan referandum denemesi.
Suriye’nin içinde bulunduğu siyasi tablo,
Suriyeli mülteciler, illegal yollardan ülkemize girmiş Afgan, Ermeni vs ülke vatandaşları
Her türlü radikal akımlar.
Yabancı sermayenin giriş biçimi.
Borsaya mı?
Doğrudan yatırım mı?
Özelleştirme politikaları.
Dış ticaret açığı.
Cari açık.
Kayıt dışı ekonomi,
Dışarıya kaçan sermaye,
Dış borç.
İşsizlik.
Nüfus artışı ve demografik yapının değişiyor oluşu.
Tarımsal üretim ve hayvancılığın geldiği ürkütücü tablo.
Çevre sorunları.
Sanal gündemlerin arkasından koşmak.
Milli eğitim politikaları.
Siyaset kurumunun işleyiş mekanizmasındaki sorunlar.
Gelir dağılımdaki dengesizlik.
Beslenme sorunları,
Sivil toplum örgütlerindeki yetersizlik,
Plansız, vizyonsuz, verimsiz, sorumsuz yönetim anlayışı,
Şeffaflık, yolsuzluklar,
2011’den bu yana altı milyon gencimizim ülke dışına çıkması,
Sadece Almanya’ya göç eden yedi bin beş yüz doktor…
Yukarıdaki problemleri çözebilmek için iyi bir yönetim ve organizasyona ihtiyacımız vardır. İyi bir planlamayla kısa, orta ve uzun vadeli çözümler üretmeliyiz.
İyi insan, iyi yurttaş, dürüst, ahlaklı, kötü olan her şeyden uzak duran, çalmayan, kul hakkı yemeyen, çalışan, üreten, çevreye duyarlı, okuyan, insana ve insanlığa bir şeyler katmaya çalışan ne yaptığını ne yapacağını bilen, nitelikli, vatanını seven, Emevî’nin, Vehhabi’nin, yobazın değil, Kuran’ın emrettiği İslam’ı yaşayan ve yaşayacak tertemiz bir nesil yetiştirerek işe başlamak ilk önceliğimiz olmalıdır.
Dünyanın ve Türkiye’nin mevcut ve muhtemel koşullarını iyi değerlendirip, değişen iktidarlarla değişmeyecek bir Türkiye ideali ve vizyonu ortaya koymalıyız.
Sonuç olarak, yöneten ve denetleyen demokrasi, üreten verimli ekonomi, barışçı ve yön veren dış politika, şeffaf-hesap verebilir- üretken bürokrasi, caydırıcı savunma gücü ve bunu destekleyen milli politikalar hedeflenmelidir.
Biz Türk halkı olarak, yukarıda yazılanlara ilaveler yapılmak suretiyle uygulanabilir bir program ve manifesto istiyoruz.
Bu yetmez!
Muhasebemizi yaparken de yukarıdakilere ek olarak;
Bayraktar’ın ürettiği SİHA ve İHA’lardan rahatsızlık duyan PKK ve PKK sevicilerinin,
Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı destekleyen ve kapı açmaya gidenlerin,
Yunanistan ve ABD tehdidine karşı S-400 lerin Sinop’tan alınarak, Trakya’ya yerleşmesine karşı çıkan ve aktif hale getirilmesin, ABD ve Müttefiklerimizi gücendirmeyelim diyenlerin tutum ve davranışlarını da ayrıca değerlendireceğiz.
Bartın’daki maden faciasında hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Göçük altında kurtarılmayı bekleyen kardeşlerimiz için de duacıyız.