Büyük şehirlerimiz iki kısımdır. Bir bölümünde parkları, modern sokakları, modern apartmanları modern alışveriş merkezleri, modern lokantaları ve kafeleri olan modern bir şehir vardır. Diğer bölümünde gecekonduların öbeklendiği bir bölüm vardır. Gecekondu bölgelerinde evler bir gecede yapılır. Benim çocukluğumda da İzmir Ferahlı Mahallesinde akşam mahalle erkekleri toplanır bir gecede tek odalı ev yaparlardı. Evi hemen beyaz badanaya boyarlardı. Mahallede yeni ev yapıldığında belediye zabıtalarıyla işbirliği yapan bazı adamlar, hemen belediyeye ihbar ederlerdi. Zabıtalar araçlarıyla gelir evin bir köşesinden göstermelik yıkarlardı. Babam zabıtalarla işbirliği yapan adama biraz para verdi.. Zabıtalar bir daha uğramadılar. Tek odalı evi yapmakla sizde o mahalleye yerleşmiş olurdunuz.
Osmanlılar buraların yıkılamayacağına dair bir yasa da çıkarmışlar ama günümüzde geçerli değil. Dolayısıyla o bölgelerde şehir planlaması da yok. Eğer inşaat işlerinden biraz anlıyorsanız hemen inşaat ustası adıyla ev yapmaya başlayabilirsiniz. Hayat şehrin diğer bölgelerine göre berbattır.. Buralara kenar mahalle denir. Modern bölgelerde oturanlar genelde bu bölgelere gelmek istemezler. Yabancıların da bu bölgelerde gezinmesine pek izin verilmez.
Gecekondu mahallelerine gelenler geldikleri yerlerdeki gelenek göreneklerini bırakamazlar. Eski yaşantılarına uyarak buralarda yaşamaya devam etmesiyle aslında gecekondu mahallelerine köy denebilir.
Gençler ve erkekler gündüz gündelik işlerde çalışırlar. İş dönüşü hemen kahvehanelere kapanırlar, kâğıt ve taş oyunu oynarlar. Aslında gizli şekilde kumar oynarlar. Kahvede normal oyun oynar gibi yaparlar. Yazdıkları puanlarla kahveden çıkınca aralarında para alışverişi yaparlar. Bazen aralarında bu yüzden kavga ederler. Ama aralarında bir dayanışma kendiliğinden oluşmuştur. İşini kaybedip kahveye geldiği zaman işsiz arkadaşlarına diğer arkadaşları hemen iş bulurlar.
Buralarda denetim olmadığından genellikle uyuşturucu torbacıları buraları sık sık ziyaret ederler. Aslında mahallede kimlerin uyuşturucu satıcısı ve kullanıcısı olduğu bilinir. Şikayet ve ihbar edeni iyi karşılamazlar. Bu nedenle bu semtlerde uyuşturucu gençler için tuzaktır.
Kenar mahallelerde gençler aşırı futbol hastasıdırlar. Herkesin tuttuğu bir takım vardır. Profesyonel takımların oyuncularının yedi kuşak ecdadını bilirler.. Bir araya geldiklerinde takımlarının başarısını ve başarısızlığını anlatmaya bayılırlar. Futboldan bahsetmeyenleri pek sevmezler. Kendilerini yıldız futbolcu yerine koyar ve hayal ederler. Beli zamanlarda mahalle takımlarının maçlarına topluca giderler. Gerektiğinde taşlı sopalı kavgaya girişirler.
Mahallelerinde ki kızlarla aşk yaşarlar. Bu nedenle bu yerlerde erken evlenme yaygındır. Anne ve babalar kızlarının başına iş gelmeden hemen başgöz etmeyi tercih ederler. Erkek çocuklarını da askerden gelir gelmez hemen evlendirirler.
Bu semtlerden uzak okullara giden çocuklar bu bölgelerden uzaklaşıp şehrin modern bölgelerinden gelen çocukların okudukları okullara gitmeyi başarırlarsa kendilerini gecekondu bölgelerindeki yaşantıdan kurtarabilirler. Bir meslek sahibi olabilirler. Modern bölgelerde yaşamaya başlarlar. Bunların çocukları da sınıf atlamış gibi modern mahallelerde yaşamaya başlarlar. Artık kenar mahallelere uğramazlar.
Bazen bu mahallelerdeki gençlerin ticaret yaparak belli şekilde başarılı ticaret yapanlara rastlanır ama bu az görülen bir olaydır. İzmir’de pazarda çikolata satıp Basmane semtinde konfeksiyonculuğa başlayan yada evde bütün aile üyelerinin çalışarak belli süre sonra Konakta konfeksiyon mağazası açanlara ve bu alanda iş yapanlar vardır.. Ama bunların sayısı azdır.
Bu mahallelerde yaşayan gençler okuyup bir meslek sahibi olmadılarsa hep ufak işlerde çalışırlar. Örneğin benim çocukluk arkadaşlarımın bir kısmı kasap, bakkal, şoför ve kahvecilik gibi işlerle uğraşmaktadırlar. Lokanta ve kafelerde garsonluk gibi yevmiyeli işlerde çalışırlar. Genelde sigortalı değildirler. Günlük kazanıp günlük yemeye çalışırlar. Bazı aileler okumayan çocuklarını hemen bir tamirci yanına çırak olarak verirler.
Ülkemize gelen yabancılar modern yerlere gidip gezmeyi sevmezler. Zaten onlar ülkelerinde modern evlerde ve şehirlerde yaşamaktadırlar. Onlar hayatlarında bir değişiklik olsun diye modern olmayan yerleri görmek isterler.
Gecekondu bölgeleri aslında yaşantımızın bir yansımasıdır. Burada fiyatlar biraz ucuzdur. Modern bölgelerde ise aynı mallar üç kata kadar daha pahalıdırlar. Harcama seviyesi yüksek olunca malların fiyatları bu bölgelerde önemli değildir. Bu bölgelerde yaşayan gençlerde moda düşkünlüğü vardır. Modayı günü gününe takip etmeye eğilimlidirler.
Bütün bu olanaksızlıklara rağmen gecekondu mahalle insanları sevecen ve konukseverdir. Size yardım etmek için kendiişlerini güçlerini bırakırlar. Hastalıkta ve cenaze işlerinde, nişan düğün gibi etkinliklerde birbirleriyle dayanışma içindedirler. Aralarında dayanışma fazladır.
Modern bölgelerde yaşayanlar şehrin gecekondu bölgelerini az gelişmiş veya gelişmemiş bölgeler olarak görürler. Gecekondu mahallelerinde yaşayan insanlar gelişmiş ve modern bölgelerde yaşayan insanlar gibi yaşamaya özenirler. Bir McDonald’dan yemek, bir hamburger yemek, modern yerlerdeki meyhanelerde veya kafelerde vakit geçirmek bunların en büyük özlemidir.
Filmlerden ve televizyon dizilerinden çok etkilenirler. Dizi ve filmlerdeki zenginler gibi yaşamayı hayal ederler. Bu nedenle de genç erkekler ve kızlar kurulan tuzaklara hemen düşerler. Fuhuş dünyasına bu özentisiyle çabuk girerler. Bir televizyonları vardır. Ama henüz kablolu yayınları ya da paralı kanalları yoktur. Belli televizyon kanallarında kendilerine sunulan dizileri ve haberleri seyrederler. Bu nedenle kolaylıkla algıları istenen yöne yönlendirilebilir. Özellikle arabesk müzikten hoşlanırlar. Çıplak kızların yaptığı müzik gösterilerine bayılırlar. Ara sokaklarda bulunan sinemalarda seks filmleri seyretmek için gençler oralara giderler.
Televizyon kanalları, genellikle zenginlerin yaşantısını anlatır. Onların gezileri aşkları kullandıkları eşyaları ve yaşadıkları lüks evleri bu dizilerde her saniye anlatılır. Hayattan kopuk kabadayı ve mafya filmleri gençleri çok etkiler. Bu nedenle mahallerinde kabadayılığa soyunan gençler bile olur. Gösterilen film ve diziler de çoğunlukla yabancı ülkelerin film ve televizyon dizilerinin bir taklididir.
Bazı müzik grupları çıkar, belli zaman ve yerlerde konser vermeye başlarlar. Gençler dinlediklerinin ne anlama geldiğini bilmese bile çılgınca bağırıp dans etmeye başlarlar. Hatta bazı şarkıcılar sahnedeyken kendilerini jiletleyebilirler. Fanatik gruplar hemen ortaya çıkıp taşkınlık yapabilirler. Bu davranışlar bizim kendi kültürümüzden uzaklaştığımızı da gösterir. Bu bölgelerdeki insanlar gelir durumları düşük olsa bile batı uygarlığının yaşantısını taklit ederek onların teknolojisiyle üretilen ürünleri kullanarak artık bir tüketici robotu haline getirilmişlerdir. Örneğin bizim gazozu içmezler ayran içmezler. Nar şerbeti, dut suyu bilmezler. Artık kendi gelenek göreneklerimizden ve güzel alışkanlıklarımızdan uzaklaşmaya başladığımız bu bölgelerde hemen göze çarpar. Oysa bizim mutfağımız Dünyanın üç zengin mutfağından birsidir. Yiyeceklerimiz ve içeceklerimiz tarihe gömülmek üzeredir. Oysa bizim bir tarihimiz var. Gelenek ve göreneklerimiz var. Örneğin bir hasta varsa hastanın evinin penceresine çiçek saksısı konunca evin önünden geçen insanlar ve satıcılar fazla gürültü yapmadan sokaktan geçerlermiş. Sabahleyin ilk şefte yapan satıcı ikinci müşterisi geldiğinde diğer satıcıya gönderir ve onunda ilk satış yapmasını istermiş. Ailelerimizde bir olay karşısında danışma vardır. Büyüklere sorma ve onlardan fikir ve yardım alma vardır. Zamanımızda bu danışma ve fikir olma olayı kalmamıştır. En güzel bir geleneğimiz de ahilik sistemidir. Çarşıda çıraklıkla mesleğe başlayanlar buradaki gözetim ve denetimlerden sonra kalfa ve usta olurlarmış. Kurallara uymayanlar sahte mal satanlar ve dolandırıcılık yapanlar hemen o çarşıdan refüze edilirlermiş. Genç insanlarımız öncelikle kendi gelenek ve göreneklerimizi öteden beri gelen güzel alışkanlıklarımızı öğrenmelidirler. Mustafa Kemal Atatürk’ü çok iyi tanımalıdırlar. Onun düşüncelerini iyi yorumlamalıdırlar. O uygar ülkelerin teknolojisini ve bilimini öğrenin ve ancak çağdaş uygarlığa bu şekilde yetişeceksiniz der.
Büyük şehirlerde gecekondu semtlerinde merkez arasında dolmuş denilen taşıtlar vardır. Bu taşıtlar genellikle büyük bir otomobil veya bir minibüs; şehir içinde veya iki komşu şehir arasında sabit bir hatta çalışırlar.. Yolcu dolar dolmaz kalkarlar ve yol sırasında istediğiniz yerde durup yolcularını indirirler. Yolcuyu fazla alırlar Balık istifi seyahat edersiniz. Yolda giderken trafik kontrolü var, dikkat edin diye birbirine selektörle işaret verirler. Çok kalabalık varsa hemen başka yollara sapılır ve trafik kontrolünden kaçılır.. Şoförler para toplama işine karışmazlar. Bu işi yolcular kendi aralarında hallederler. Para en arkadan başlar elden ele verilerek en sonunda şoföre ulaştırılır. Bu para nakillerinde herkes işbirliği içinde şoförün yola konsantre olmasını sağlar ve bu şoför freni sadece yolcu indirip bindirmek için kullanır.. Dolmuş şoförleri, gözü kara sürücülükleri ile ünlü. Çok sürat yaparlar.
Buradaki trafik kuralları teoride batıdakilerin aynısıdır, ama kimsenin bunlara uyduğu yoktur. Yolcuların bu konuda çok dikkatli olmaları gerekir. Yolun boş olduğundan tam emin olmadan karşıdan karşıya geçmeye çalışmamaları gerekir. Bir araç yayaya yol verse bile onun yanından geçen araç sizi görmeden hızla size çarpabilir. Bazı sürücüler yayaların son saniyede önlerinden çekilmesine öyle alışmıştır. Yayalar, 15-20 kişi olmaları koşuluyla, ışık olmayan yerlerde her yerden her zaman geçebilirler. Ama bazı sürücüler saygı göstermez, kalabalığın arasından korna çalarak geçmeye çalışırlar. Küfür ederler. Kural tanımazlar.
Hafta sonları şehirde gezmeye çıkarsanız ve çarşıların olduğu bölgeye giderseniz buralarda şehrin her bölgesinden insanları görebilirsiniz. Ancak şimdi büyük alışveriş merkezlerinin açılmaya başlamasıyla ekonomik durumu iyi olan aileler pazara gitmemeye başladılar. Pazarlara daha çok ekonomik durumu iyi olmayan insanlar gider. Bu insanlar özellikle de akşamüzeri gitmeye özen gösterirler; çünkü fiyatlar akşamüzerine doğru düşmeye başlar. Bazı çarşılarda hanutçu denen çığırtkanlar sizi rahatsız ederler. Çalıştıkları dükkanlara, kafelere veya lokantalara sizi sokmaya çalışırlar.. Yollarda işportacılar vardır. Bağırarak müşteri çekmeye çalışırlar. Aniden bölgeye gelen belediye zabıtaları ile köşe kapmaca oynarlar., Buralarda ne aranırsa bulunabilir. Her yer koca bir pazardır.. Her sokak bir üründe uzmanlaşmıştır; giysi, bakır, kilim, elden düşme mobilya, baharat, meyve- sebze... Sık sık kebapçılara, pastanelere veya çayhanelere rastlanır.. Çarşıların bulunduğu sokağın ortasında seyyar satıcılar mallarını satmaya çalışırlar.
Meydanını birinde sokak müzisyenleri konser verirler. Geçenler müzisyenlerin önlerindeki çantaya para atarlar. O müziğin melodisine dayanamayıp oynayanlar bile olur. Bazen belediye zabıta memurları gelip haklı rahatsız ediyorsunuz diye müzisyenlere engel olmaya çalışırlar. Çocuklar sokaklarda futbol oynarlar. Trafikte bile oynamaktan çekinmezler. Geçen araçlar bazen çocuklara çarparlar. Çocuklar aralarında kavga yapınca aileler de ortayı yumuşatacakları yerde ellerinde ne varsa kavgaya karışırlar. Kavga büyür meydan savaşına döner. Ölüler ve yaralananlar olur. Dar sokaklarda pencerelerden üzerinize bir kilim veya halı silkeleyebilirler. Koca bir halıyı aşağı yukarı sallayıp tozunu atarlar.
Gezerken sokaklara taşmış özel bir eğlence görülebilir. Sokak arasında sünnet, nişan ve düğünler yapılabilir. Yerli müzisyenler yüksek sesle müzik yaparlar. Düğüne katılanlar çılgınca oynamaya başlarlar. Sünnet varsa sünnet çocuğu bölgeye göre araçlarla gezdirilir. Bazen de sünnet çocuğunu atla veya üstü açık taksilerle gezdirirler. Bazı belediyelerimiz ve hayır kurumları toplu sünnet törenleri de yaparlar. Düğünlerde gelin taksisinin önü bazı yerlerde kesilir ve damadın kendilerine para bahşişi vermesi istenir.
Bazen bir sokakta veya otobüs terminalinde davul zurna çalan ve oynayan insanlara rastlanır. Askere gidenlerin uğurlaması vardır. Askere gidecek olan gençlerin omuzlarına Türk bayrağı takılır. Yakınlarıyla sarılma ve ağlaşmalardan sonra otobüslere binilir. Bazen otobüs belli bir yere kadar arkadaşları tarafından takip edilir. Asker uğurlamalarına askere gidecek gençler havalara fırlatılır. Aslında güzel bir geleneğimizdir.
Gezerken bir evin sokağına ve eve bayraklar asıldığı görülür. Anlarsınız ki bu sokakta ve evde şehit vardır. Şehit yoksa cenazesi olan evin önüne taziye çadırları kurulur. Tanıdık ve akrabalar burada toplanır ve cenazesi olanları teselli etmeye çalışırlar. Bu sırada yakınları yemek getirilir ve gelenlere ikram edilir. Bilhassa batı şehirlerimizde caddenin bir kenarında ölen kimseler için lokma dökülür. Yanından geçenler zengin veya fakir olsun farketmez sevap kazanmak için bu lokmadan alırlar.
Namaz vakti gelince genelde yaşlılar hemen camilere gitmeye başlarlar. Camilerin bahçesinde şadırvanlarda abdest almaya çalışırlar. Bazen hırsızlar buralardan hırsızlık yaparlar.
Gecekondu bölgelerinde şehrin bu karmaşık yapılanmasından tasarım, mühendislik, inşaat, elişi vs. işleri oldukça kötü olduğunu görürsünüz.
Belli bölgelerde her türlü tamir yapan tamirhanelere rastlanır. Buralardan yetişen ustalar ne götürürseniz götürün hemen tamir ederler. Bazı ustalar işlerinde çok ustalaşmışlardır. Artık şehir ve kasabalarımızda yapılan organize sanayi bölgeleri yapılamaya başlanmıştır. Tamirciler mesleklerine göre bu merkezlerde çalışmaya başlamışlardır. Ancak buralarda üretim yoktur. Bilhassa araç tamirlerinde sadece yedek parça satarlar. Ama yürümeyen bir aracınızı kısa sürede yürütmeyi başarırlar. Buralarda üretim için bir program yoktur, disiplin yoktur. Ama mesela çalışmayan buzdolabınızı çalıştırmaya başarırlar.. Kalite kontrolü yoktur. Buralarda çalışanların ücretleri genelde düşüktür. Ancak çalışanlar mesleklerine aşık gibidirler. Her şeye rağmen çalışmaya devam ederler.
Türkiye’de kime sorsanız hemen serbest meslek veya iş adamıyım der. Genelde ne iş yapıldığı saklanır Hep serbest meslek diyerek geçiştirirler. Adam hırsız da, dolandırıcı da olsa işsiz de olsa bu böyledir.
Deniz kenarındaki illerimizde olta balıkçılığı yaygındır. Deniz kenarına dizilen amatör balık avcıları buralarda balık avlamaya başlarlar. Buralara gelenler aralarında yakınlık da kurarlar. Hatta yanın da ter kokusuyla çay getirenler ve yiyecek getirenler, biralarını içen insanlar buralarda vakit geçirirler. Bazıları av yapma görüntüsü altında buralarda uyuşturucu da satmaya çalışırlar. Gecekondu mahallelerinde yazın toplu şekilde deniz kenarına otobüslerle giderler. Bindikleri araçlar genelde bakımsız ve denetimsiz olduğundan yolda zaman zaman kaz yaparlar.
Kış gelirken gecekondu mahallelerindeki evlerin önüne odun ve kömür yığılır. Bunlar mahalle sakinleri tarafından hemen ev sahibinin evine taşınır. Kendiliğinden oluşan bir dayanışmadır.
Bu anlatımlarımla şehirlerimizde yaşamın bir fotoğrafını çekmeye ve yansıtmaya çalıştım. Plan ve programlı çalışmalarımızla bu şehirlerimizde yaşamlar daha iyi duruma getirilebilir. Bu bölgelerde eğitim ve ekonomik girişimlerle insanlarımız daha iyi koşullarda yaşamaya başlayabilirler. İyi ortamda yaşayan insanlarımız arasında da suç oranı düşmeye başlar.