İstanbul'dan ak saçlı, aksakallı bilge bir adam bana “yaşamak, sevmek gerek” dedi.
Sevmek için Yunus'ça bir yürek gerek.
Hoşgörülü olmak gerek.
Gönüller sultanı Mevlana’yı bilmek, sevmek gerek.
Onu da bir ağacın dalına asmışız.
O da uçmuş hocam!
Sevgi, saygı, hoşgörü bitti hocam!
İnsanlar mutsuz...
Yürekler yaralı!
İnsanlarda sevecek yürek mi kaldı hocam?
Halk, çok yoruldu...
Vatandaş çok hırpalandı hocam!
Bu halimiz ne olacak?
Keskin kutuplara ayrılmış, gergin, mutsuz taraflar...
Umut ve heyecanını kaybeden ittifaklar...
Her gün birbirinin kuyusunu kazan, bir türlü kendi ayıbını görmeyen, siyasi ideolojisinin esiri olmuş kör kurşunlar!
Televizyon kanallarında alışık olduğumuz, her gün bıktıran aynı sima, aynı kişiler, aynı benzer programlardan vatandaşa gına geldi....
Hele o koca koca adamların kirli bohça açma yarışları...
“Ben biliyorum O, Fetöcü… Yok değil…”
O, bilmem ne cemaatçi... Yok, başka tarikattan...
Ve uzayıp giden şucu, bucu, ocular....
Ve Samsun'da Atatürk heykelini saldıran meczuplar...
Atatürk sevgisiyle şahlanan Samsunlular...
Halkı kışkırtmaya çalışan ajan provokatörler...
Daha neler, neler?
Ya doğalgaz, su, elektrik faturaları?
Odun, kömür, bütün yakacak zamlarının hiç yakmadığı vatandaş kaldı mı?
Ey bilge adam!
Ak saçlı hocam!
Sen bana, bunları söyle!
Dumanı tütmeyen ocakları söyle!
Yangın var çarşıda pazarda...
Kaynayan tencerede, mutfakta…
Yangın var yüreklerde...
Tüm Türkiye'de!
İşte saymakla bitmeyecek yığın yığın dertler!
Aşk ve heyecanını kaybetmiş, günü kurtarmaya çalışan yorgun savaşçı kadrolar...
Yorulduk...
Hem de çok yorulduk…
Çok örselendi, yıprandı o doğacak güneşi bekleyen insanlar!
Şu halimizi görüyorsunuz değil mi dostlar?
Neyse, hepimiz dertliyiz, çok dertliyiz.
İşte bu birikmiş dertler;
Bazen yürek sesim, mısralara dökülür şiir olur.
Çağlar yüreklere....
Bazen yoğun bu acı tatlı duygular,
Beste olur, şarkı olur,
Nağmeleri inler kulaklarımızda....
Bir moral, bir umut olur mu bilmem?
Belki yanan yüreklere,
Bir yudum su,
Seven yüreklere de,
Şifa olsun diye,
Yaşamak için
Yudum yudum içer.
Kana kana, seve seve.
İşte bizim çileli hikayemiz...
Daha çok söylemediğimiz,
Söylemek istediğimiz yarım kalan şarkımız!
Kalın sağlıcakla.