VERİN ÇOCUKLUĞUMU
Yaşamın kıyısına gelmişsem,
savrulmuşsam taşlı yollara,
umudu kesmişsem gecelerden,
kırık dökük rüyalarla avunmaya başlamışsam,
tek çarem sahile vuran dalgalarsa,
verin bana çocukluğumu.
***
Açmışsam gözlerimi sisli sabahlara,
küçülmüş sokaklarda, yıkılmış evleri topluyorsam,
çocuk bedenimi sürükleyip,
pır pır atan kalbimi çekmişsem tepe yollarına,
şimdi yabancıysam deli gibi koşturduğum yerlere,
ince bilekli ayaklarımı verin, çocukluğumu geri verin bana.
***
Asılmışsam Ali Fuat Doktor’un sarı Volsvagen’ine,
kan içindeki dizlerimin izleri duruyorsa hala,
heyecan içindeki durmayan yüreğim acıyı nasırlaştırdıysa,
bedeli ödenmemiş çocukluğumu verin bana,
İstiyorum.
Arıyorum, arıyorum
kaybolmuş çocukluğumu.
***
Gidelim rotasız yollara deselerdi,
bırak bir torba çıkını, ayakkabıları bile giymezdim şimdi.,
Sormazdım "nereye gidiyoruz" diye,
Yol götürsün bu seferde.
Yeter ki verin çocukluğumu.
SABAH KAPKARASI
Korkmuştum, hayır diyemem,
kalp atışlarım da hızlanmıştı.
Gökyüzü kapkaraydı, hem de sabah kapkarası.
Doğduğum evin önündeydim.
Hızla çarpıyordu kalbim, bir şey olacakmış gibi.
Hiç olmadık bir şey.
Korku sardı içimi,
önce taş duvara yaslandım,
ayaklarım sırtımla aynı anda süzüldü yere.
Çocukken de öyle yapardım, bir mahcubiyet sonrası gibi.
Gözümden bir damla yaş geldi,
ruhum ağlamak istiyor beynim durduruyordu.
Kaldırdım başımı,
"Ne olacaksa olsun hangi hesap sorulacaksa sorulsun artık" dedim.
Bir suç yoktu oysa,
suçlu da yoktu.
Hatta tutulmuş bir hesap da yoktu yaşanmışlıktan başka.
Ağlıyorum ağlıyorum,
Keşke rüya olsa.
GİDİYORLAR
Gidiyorlar bir bir Abiler,
Atlara falan da binmeden kuş olup uçuyorlar,
sıraya girmiş gibi,
acelesi varmış gibi.
Ne bu şimdi?
Daha bir çay bile içemedik,
büyükler şekerli kahve,
Kenan Abinin gazozu,
Konak Sineması.
Ne oldu şimdi?
bu çekip gitmeler,
bu apansız gariplik.
Hava hep karanlık değil miydi zaten?
Denizler dalgalı,
yağmurlar bulutlu, Kuşlar rüzgârlı.
Bahaneniz yok işte,
Balık var,
mangal üstü fındık kabuğu,
yanında bir baş soğan,
daha ne ister ki İNSAN?
Olmadı be Yaşar abi, hiç olmadı.
Koca koca adamlar,
korkmadan ölüyorlar.
Ne yapacağız şimdi?
Kim düşünür,
kim korur kollar bizi şimdi?
Bilmiyorum.
Kaldık ortada.
Kalabalıklarda Yetim,
soğuklarda Öksüz kaldık,
Ünye gerdanlıkta.
Yalı kahvesi yasta,
Gavakdibi boynunu bükmüş,
Dünkü ÇOCUKLAR kortejde şimdi,
Ünye ağlar,
Ben ağlarım,
ağlarım, ağlarım...
Yaşar Karaduman'a saygıyla..