Değerli okurlar her sabah bilgisayarımı açar gelen mailleri önemli yazıları ve köşe yazarlarını okurum.
Gelen maillerden önemli gördüklerimi hemen kaydederim.
Bu sabah da çok önemli bulduğum bir maili kaydederek sizlerle paylaşmak istedim.
Bu ülkenin kurucu önderi olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ne kadar dahi ve ileri görüşlü olduğunu görürsünüz.
Yıl 1927. Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla balo veriliyor. Kastamonu Valisi salona giriyor.
Herkes ayakta ancak genç bir öğretmen Valinin geldiğini geç fark ederek en son ayağa kalkar.
Vali Bey bu olayı görür ve balo bittiğinde Milli Eğitim Müdürünü yanına çağırır.
Milli Eğitim Müdürü öğretmenin iyi niyetli olduğunu söylese de Vali olayın peşini bırakmaz.
Olay Bakanlığa yansır. Milli Eğitim Bakanlığı da Valinin bu olaya fazla alınganlık gösterdiği kanısına varır.
Bu durum görüşülürken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk bakanlıktadır.
Yetkililer kendi aralarında konuşurlarken Atatürk ‘neler oluyor’ diye sorar?
Olayı anlatırlar ve dediği şudur;
“Valiyi hemen görevden alın. Yapılacak bu kadar işimiz varken genç bir öğretmenle uğraşan Valiyle bir yere gelinmez.”
Büyük Önder’in bu sözlerinin üzerinden tam 89 yıl geçti. Şimdi iktidarda değil Vali, Milli Eğitim Bakanı bile öğretmenle uğraşıyor. En iyi okullarda uygun nesiller yetiştirmek yerine yandaşlar ehil olmayanları göreve getirilirken, yıllarca başarıyla devlete hizmet vermiş eğitimciler mağdur ediliyor. Kadrolaşmada sınır tanımayan Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu durumu artık herkes tarafından yadsınır oldu.
Sayın okurlar 1980 ihtilalinde Aydın’da İl Kültür Müdürü idim. Eşim sabahleyin televizyonu açınca 80 ihtilalinin lideri faşist Kenan Evren konuşuyordu.
İlk önce haberi duyunca çok sevinmiştim akan kan duracak bu bölünmeler ve sokak işgallerine son verilecek diye.
Gerçekten de öyle oldu. Anarşi bir anda durdu. Bundan elbette sevinç duyulur. Bizler de mutlu olduk.
O zamanlarda Aydınımız da Kemal Şenol isminde bir vali vardı. Vali Kemal Şenol devletin değil sanki atayan iktidarın militanıydı.
İhtilalin ilk günleri generallerin fikirlerinin ne olduğu pek bilinmiyordu. Ama her yapılan müdahale demokrasinin rafa kaldırılmış olması nedeniyle kendini bilen ülkesini seven hiçbir bireyin bu ihtilallerin yanında olması mümkün değildi.
İhtilalden bir hafta sonra faşist Kenan Evren ülkede demokrasiyi tam manasıyla askıya aldı.
Bütün parti liderlerini önemli sendika başkanlarını, gazetecileri ceza evine doldurdu. Pek çoğuna akıl almaz işkenceler yapıldı. Ülkem tam anlamıyla faşizan bir baskı yaşıyordu.
İdam etmek istediği bir gencin yaşı küçük olması nedeniyle idam edilmesine yasalar izin vermediği için yaşı büyütülerek idam edildi.
Ağabeyimin üniversite okuyan kızı Mamak ceza evine atılarak bir buçuk sene hiç sorguya alınmadı. Bir buçuk yıl sonra sen suçsuzmuşsun diye bıraktılar. O günlerde zavallı yengemin neler çektiğini ben biliyorum.
Bizler de vali Kemal Şenol gibi militan valilerden çok çektik. İllerdeki valiler elbet hem hükümetin hem de devletin valisi olarak tarafsız görev yapmak zorundadır.
Ama vali Kemal Şenol ihtilalcilerden aldığı güçle Aydınımızda terör estirdi. Nerde istemediği müdürler varsa onlara baskı ve kıyım yaptı.
İl müdürü iken Bakanlık valinin de isteği üzerine beni görevden alarak derecemi de düşürerek başka ile uzman olarak verdiler.
Bu haksızlığı Danıştay’a götürdüm tayini durdum. Ama tekrar alındım. Danıştay tekrar bu haksızlığa dur dedi. İkinci Danıştay kararı ile valinin huzuruna çıktım. Vali ile aramızda aynen şu konuşma geçti.
“Sen Danıştay kararları alıp karşıma geliyorsun. Seni Nahit Menteşe ve İsmet Sezgin istemiyor. Ben hiç istemiyorum ne ikide bir Danıştay kararı alıp geliyorsun” dedi. Arkasından hakarete varan sözler söyleyince dayanamadım. “Sayın vali burası ne Nahit Menteşe’nin ne İsmet Sezgin’in nede sizin özel vilayetiniz değil. Burası T.C. Aydın vilayeti. Ben de yasal olarak buranın Kültür Müdürüyüm bu söylediklerinizi kararnamemin altına yazın göreve başlamadan gideyim dedim.
Değerli okurlar Kemal Şenol Didim’de bulunan yazlığına giderken Akköy’den geçtiği sırada ağacın gölgesinde oturan yaşlı bir vatandaşın yanına vararak; “Koskoca devletin valisi geçerken neden ayağa kalkmadın” diye hakarete varan sözler söylediğine Akköy halkı şahittir.
Erzurum’a Kültür ve Turizm müdürü olarak atandım. Orada eli değil ayağı öpülesi Vali Mustafa Malay ile iki sene birlikte çalıştım. Ben emekli olup Aydın’a gelince bir sene sonrada Sayın değerli valim Mustafa Malay Aydın valisi olarak Aydın’a atandı. Son derece memnun oldum.
Sayın Malay bir yere giderken bir yaşlı gördüğü zaman aracını durdurarak yaşlı adamın yanına varır hal hatırını sorar kendine kimin baktığını sigortasının olup olmadığını sorar birazda harçlık verirdi.
Sayın Malay hem devletin hem de hükümetin valisiydi. O Aydınımızda kubbede hoş bir seda bırakarak ayrıldı. Yüreğimin derinliklerinden gelerek dua ediyorum. Tanrı sağlık, sıhhat ve mutlu uzun ömürler versin.
HOŞ GELDİ
Yeni valimiz geldi. Hoş geldi sefa geldi. Yeni valimizin de Aydınımızdan giderken kubbede hoş bir seda bırakmasını dileriz.
Size iki vali portesi sundum. Biri yaşlı adam ayağa kalkmadı diye hakaret eden vali diğeri de yaşlının yanına vararak hatırını sorup cebine haçlık veren vali.
Değerlendirmeyi siz okuyucularım bırakıyorum.
Makamlar gelip geçici önemli olan o makamdan ayrılınca arkasından iyilikle yad edilmesidir.