Değerli okurlar ülkemiz gerçekten çok kötü günlerden geçiyor. Bunun sebebi ve yaratıcısı da 12 yıldır ülkeyi doğru dürüst yönetemeyen bu hükümetlerdir.
Bu iktidarın eylem ve söylemleri asla birbirini tutmuyor. Bir gün kara dediğine bir gün sonra ak diyebiliyor. Apo ve PKK’ görüşen alçak diyor ertesi günü görüştüklerini ve görüşmeye devam edeceklerini ilan ediyorlar.
Dört beş yıldır çözüm süreci adı altında güney doğu Anadolu’yu PKK denen bölücü terör örgütünün eline bıraktılar. PKK bölücüler bu durumdan faydalanarak dağdan şehre inerek asker ve polisimize sinsice tuzaklar kurdular. Yalnız tuzak kurmakla da kalmadılar. Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün kurumlarıyla, gelenekleriyle sarsılır hale geldi. Birliğin alameti Türklüğün temsilcisi simgesi bayrak indirilip, yakılıyor.
Vatan topraklarının işgaline karşı milli kurtuluş mücadelesi vererek ülke topraklarına bağımsızlık kazandıran, Modern Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büstleri parçalanıyor, yakılıyor.
Büyük Türk düşünürü Ziya Gökalp’ın müzesi yerle bir ediliyor
Kışla içinde direkteki Türk bayrağını indiriliyor.
Eğitim kurumları, kütüphaneler yakılıyor yıkılıyor.
PKK kimlik kontrolleri yapıyor.
Vatan topraklarında Egemenlik-Güvenlik alanı daraltılıyor.
Engel görülen Türk Silahlı Kuvvetleri sarsılıyor.
Yöneticiler yandaşlar bu durumdan hiç etkilenmeyip servetlerine servetler katıyorlar, hazine arazileri yağmalanıyor.
Hukuka, adalete olan güven tam anlamıyla sarsılmış durumda.
Bu günlerde Ülkem yine çok cepheli bir ateş altında. Sürekli tehdit ve taciz altında tutuluyor. Milli/Ulusal refleksler yavaşlatılmak ve milli/ulusal direnç kırılmak isteniyor. Bir şey yapmak için tehditlerin neler olduğu bilinmelidir. Bilinirse, önlemler alınabilir. Önce görmek ve tanımak gerekir.
Görünen o ki; bu iktidarlar sayesinde Türk Milleti, kimliksizleştiriliyor.
Bir çok resmi kuruluşun logolarındaki T.C. kaldırıldı.
Türkiye’nin huzurlu, güvenli, kalkınmış, refahı artmış, hak ve özgürlükler ülkesi olmaması için her türlü çirkin girişim, entrika, terör, kriz yaşatılıp huzur bozuluyor.
Önemli olan, Türkiye’nin varlığı ve bekası sorunudur!
Akıllı bilgili bilinçli insanların, ortak değerlerde birleşmesi ve hareket etmesidir.
Bilge kişi NEİTZSCHE derki:
“Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendisine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir seçim yapamaz.
Sadece seçim yaptığını zanneder.
Böyle bir seçimle iktidara gelenler,
Düzenledikleri tiyatro ile halkın eğemezliğini çalan
Zalim ve madrabaz hainlerdir”
O nedenle,.
Yetenekli, cahillerin yönetiminde toplumların kaosa gitmesi kaçınılmazdır.
Eğer şimdi kurulan hükümet emir ve talimatı başka yerden alarak icraat yaparlarsa vay ülkemin haline.
Devlet yönetiminde sorumluluk taşıyanlar bilmelidirler ki yapılan her işin vebali de; sevabı ve alkışı da işin başında olanındır. “Sen emrettin ben yaptım!” çıkışı, sorumluluktan kaçışı sağlayamayacağı gibi, bir de, emirle uygunsuz iş yapmış olmanın onursuz vebalini de yükler.
Devlet adamlığının ilk koşulu, yasaların yüklediği yükümlülükler doğrultusunda dirayetin, aklın, izan ve vicdanın kullanılabilmesidir. İş başındaki adamın tek kabul edebileceği vesayet kendi aklı ve vicdanıdır. Emir alacağı tek güç yasalardır. Makamlar diyet ödeme kapısı değildir.
Bu rol size “Oscar” getirmez. Bu rol ile tarihe malolamazsınız. Tepesinde sallanıp duran Demokles’in kılıcını bertaraf edemeyen kişi, hangi makamda bulunursa bulunsun; o makamın sahibi sayılamaz…
Zorlukları aşabilme dirayetidir kişileri tarihe maleden. Bunun için de aslolan yetkilinin “yetkili” gibi, görevlinin de “görevli” gibi davranmasıdır.
Siz bir yetkili gibi değil, verilen işi yerine getirmek üzere memur edilmiş görevli gibi davrandılar hep.
Yetenekli cahillerin yönetiminde toplumların kaosa gitmesi kaçınılmazdır.
Ülkemizde bir Kasımda seçimler yapılacak buradan CHP yöneticilere çağrım, hiç birimiz diğer bir arkadaşı kötülemeden kendisi milletvekili olacakmış gibi çok çalışmalılar. Alınan dört milletvekili ya beşe çıkaralım yahut ta dördü muhafaza edelim.
Eğer bu sıralama aynen devam ederse edeceği de anlaşılıyor. Beğenmesek de sonuna kadar onların arkasında olalım gücümüzün yettiğinden daha fazla çalışalım.
Şahsen sıralamayı ben de beğenmiyorum ama seçmenin verdiği karara da saygı duyalım.
Bu duygu ve düşüncelerle Aydınımızın kurtuluşunu candan kutlarım.