Uzun zamandan bu yana yazılarımda ve katıldığım bir çok toplantılarda, çalışanlara gösterilen SSK primlerinde yaşanan haksızlıkları dile getirmeye çalışmışımdır.
Bir Ameliyathane görevli Ayşe Hemşire ile,Temizlik işlerinde görevli Fatma kardeşimizin yada Bir restoranttaki Baş Aşçı ile Kominin SSK primleri aynı olmamalıdır demişimdir.Bu hem hakkaniyete aykırı hem de SGK/Maliye açısından büyük bir kayıptır.
Yapılan Tespitlere göre ; özel sektörde SSK sigortalısı (4/a’lı) olarak çalıştırılan 13 milyon 194 bin 783 ücretlinin, 6 milyon 264 bin 123’ü “asgari ücretli” olarak gösteriliyor. Başka bir anlatımla her 100 kişiden 47’sine brüt 940,50 TL ücret ödendiği bildiriliyor.
Maliye Bakanlığı, bu oranı çok yüksek bulduğu için çalışanlarını asgari ücretten beyan eden işletmelere yönelik bir “vergi incelemesi” başlatıyor. İnceleme sırasında; vergi dairelerine verilen muhtasar beyannamenin gözden geçirilmesi, çalışanların ifadesinin alınması, Sosyal Güvenlik Kurumu ile işbirliği yapılması, işçilerin bankaya yatırılan ücretleri, banka kredi kartı ödemelerinin gözden geçirilmesi ve ödemelerin ücretleri ile kıyaslanması gibi yollara başvurulabilecek. Asgari ücretten beyan edilen 6,3 milyon ücretlinin, bir kısmının gerçekten de asgari ücret aldığı ancak bir kısmının da asgari ücretten gösterilip, aradaki farkın açıktan ödendiği düşünülüyor. Benzer durum, örneğin ücreti 3 bin TL olduğu halde, bordroda 1.500 TL gösterilenler için de söz konusu...
Buna göre örneğin; banka hesabına brüt 940,50 TL asgari ücret üzerinden SSK ve işsizlik sigortası primi ile gelir vergisi ve damga vergisi kesintisi yapılarak net 740 lira yatırılan bir işçinin, banka kredi kartı ödemesi 2.000 TL ise ve bu hep böyle devam ediyorsa, aradaki farkı hangi geliri ile karşıladığı sorgulanacak. Böylelikle, gerçek ücret tutarı belirlenebilecek.
İşverence, işçilere, açıktan yani kayıt dışı ücret ödenmesi;
- İşletmenin bazı gelirlerinin kayıt dışı olduğu ve belgesiz gelir elde etmiş olabileceği,
- İşletmenin, gerçek giderlerinin üzerinde ya da gerçek dışı belge (naylon fatura) almış olabileceği,
- İşletmenin kasasında gerçeğin çok üzerinde nakit para gözükmesi veya ortaklara borç para verilmiş gibi kayıt yapılması, gibi sonuçları ortaya çıkarmaktadır.
Böyle olunca; o işletme adına gelir veya kurumlar vergisi, KDV ve stopaj (vergi kesintisi) yönünden cezalı işlem yapılması yoluna gidilmektedir. Ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumu da sigorta primi ve işsizlik sigortası primleri (işçi ve işveren hisseleri) yönünden cezalı işlem yapabilmektedir.
İşçi ücreti ve sosyal güvenlik primlerinin asgari ücretten gösterilip, aradaki ücret farkının açıktan ödendiği durumlarda, Yargıtay;
- İşçinin, iş akdini feshetmesini haklı buluyor.
- İşçinin kıdem tazminatı talebinin de kabul edilmesine, karar veriyor.
İşçinin, ücret bordrosunda gerçek ücretinin altında gösterilmesi, “muhteviyatı yani kapsamı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmesi” anlamına geliyor.
Bu durumda, 18 aydan 3 yıla kadar hapis cezasını gerektiren bir fiil söz konusu oluyor (VUK Md.359/a). İşletmeler, işçi ücretlerini gerçeğin altında gösterdikleri durumlarda, yukarıda belirtilen vergi ve cezaları ile primlerin yanı sıra bir de “hapis cezasına” muhatap olacaklarını göz önüne alarak, ücret bordrolarını gerçeğe uygun bir şekilde düzenlemeliler,düzenlemeliler ki bu hem hakkaniyete hemde SGK nın istediği bir şekilde yasal bir düzenleme olsun.
Tüm Okurlarımın,Ramazanının sağlık,barış ve huzur içerisinde geçmesi dileğiyle..
İyilikle ve Sosyal Güvenlikle Kalın.