Tutmuyor Artık Ayıda Fren!...

Mehmet EROĞLU

Değerli okuyucular eğitimci yazar Mehmet Halil Arık bana bir mail göndermiş anlamlı bulduğum bu maili bende olduğu gibi okuyuculara sunuyorum.

Değerlendirmesini sizler yapın.

FABL…

Tutmuyor Artık Ayıda Fren!...

Küfürbazmış ormandaki ayılardan biri…

Bir gün ona, bir gün buna…

Söylenir dururmuş habire… İleri geri…

Kemik yokmuş dilinde…

Benim… Diyerek girermiş söze;

Tavşan askerim, tilki memurum, karga vekilim koyun bakanım…

Kendinin sanırmış hepsini… Ormanın

Sayıp dökermiş ormanda ne var ne yoksa…

Ayak bağıymış, ormandaki yasa, illaki anayasa…

Birileri… Diyerek girermiş söze;

Onlar… Diyerek getirirmiş sözün gerisini.

Onca azar ve öfkeden, mosmor kesilmiş suratla;

*

Kader midir; kısmet midir? Yoksa icazetle mi?

İşte orası meçhul;

Nasıl olmuşsa olmuş… 

Bu küfürbaz ayımız…;

Ormana yönetmen olmuş!..

Cennet… demiş aldatmış….

Cehennemle korkutmuş…

Hurilerle avutmuş!...

Makama sahip… Olmaya olmuş amma;

Ne huyundan vazgeçmiş,

 Ne de küfürlerin, bir tekini terketmiş!...

Kibir desen… O’nda var… mış

Öfke desen.. O’nda var… mış…

Makamın çivisi günbe gün oynadıkça

Hoşgörüden eser bile kalmamış!...

Vurgun, talan. Kin, nefret; herkesten çok onda var… mış

Bir gün kartalı severmiş; kumruyu yermiş;

Devresi gün, gözdesi tilkilermiş…

Kolunda hamam böcekleri,

Dilinde yarasalar… övermiş de; övermiş!...

Döne döne yastık gezen pireler,

Hepsi paşa kesilmiş;

Kurulmuş makamlara… hep  birer birer…!...

Mevki makam sahibi, saygın danışman olmuş

Yuvarlanan tencere, uygun kapağı bulmuş!..

Hele taşlar bağlanıp, güven tesis olunca,

Ormanın hakimi ayı; keyfinden uçar olmuş!..

Beş gün orman dışında;  bir gün orman içinde, …

Gidilmedik yer kalmamış… ne uzak ne de yakın çevrede!...

*

Her gün yeni gündem koyarmış kendine göre…

Uçkurcu, peşkirci; koruma… Çevresinde;

Uçakta, sokakta… Kürsüde; her yerde… Hep 0 önde…

Parmak ilerde… Eli belinde; öfke dilinde… …

Ağu bal-şerbet olur akarmış… hitabetinde!...

Ulan dermiş ikide bir… Rakiplerine…

Ve gelirmiş arkadan, öfkeli sözler:

Ama ne sözler!...

Her hecesi kudurturmuş!..

Oysaki o; öfke kusan hitabetinde,

Kendince; özlü sanat bulurmuş.

Bu söz kirli, bu temiz… Deyip de, aldırmazmış;

İlla-ve-lakin

İade söze bile, kendi katlanamazmış!..

*

“Akılları bizim, hayallerimize yetmez…

Ulan onlar kim ki be!... Üç koyunu güdemez

Ustayız biz… Bizimle boy ölçüşemez… “

Sert söylemlerle hala soğumazsa yüreği;

Dik durur diklenirmiş.. Çok ileri gidermiş…

Kıpırdarmış dudaklar… Hızlıca; amma;

Niyetin gerisini hiçte belli etmezmiş..

Bir “Edep ya huuu!.” ekler;

“Biz küfretmeyiz ki… “ dermiş.

Güç verince alkışlar; ortam edep kesermiş!..,

*

Medya doğruyu der mi, bilmeyiz amma,

Kapıların ardında; bakan bile dövermiş!...

… Yandaşlar “olsun” dermiş…

“kusur mudur ki bu!?..”

Kadı kızında olurmuş kusur amma;

Onda kusur ne gezermiş!...

“Kusur sayılmaz ki; öfke gelince, gitmişse akıl, …?

Sorgulamak hem ayıptır, hem de günah;

Olmak değil mi görevin senin; hem kul, hem de biyerlere kıl!..”

*

Salım salım salındıkça ormanda

O kabadayı… Yani küfürbaz ayı;

Memleket gururla inim inim inlermiş!..

Kıpkızıl kesilirmiş bazen… Öfkelenince…

Karşısında üç-beş muhalifi bir arada görünce.

O an açarmış ağzını, yumarmış gözünü…

Esirgemezmiş sözünü!...

Bazen tarih olurmuş konu,

Bazen de, bu ormanı kuranlar…

Bazen çapulcu olurmuş konu,

Bazen de iki sarhoş…

Kimse susturamazmış onu!..

Verip veriştirirmiş… sınır tanımazmış söz!..

Hele bir de duymaya görsün üç alkış sesi ….

Biter mi sözü, kesilir mi nefesi…

Bazıları alkışlar, bazıları şaşarmış:

“Aşk olsun bunca sözü duyana…

Duyup-duyup yutana; yutup kudurmayana!...

Duyup-yutup-katlanana…

Katlanıp sessiz kalana…

Sessiz kalıp, dilsiz şeytan olana..”

Ormanın sakinleri..

        Akıl, izan vicdan sahibi, oranı yüzde elli…

Vicdanları titreyip… kahrederlermiş!...

Diğer yüzde elliyse…

Keyif alırmış durumdan… bayram edermiş!...

*

İçten içe büyümüş öfkesi ahalinin…

Lanetler okumuşlar, adı batsın… böylesi bir talihin!..

Demişler… Artık bıçak kemikte…

Böyle gelmişse bile.. daim gitmesin böyle!..

Neden katlanırız ki bu küfürbaz ayıya…

Armudun iyisi ona, ayvanın irisi bize…

Dayandı gayri bıçak.. Artık kemiğe

Bir yolunu bulmalı, getirmeliyiz dize…

Acıyı bal eyleyen biz… emeği ter eyleyen biz…

Semeri yükümüzden saymayan da yine biz;

Binerler sırtımıza; hiç şikayet etmeyiz..

Bindirmeyi biliriz,

Neden ki!...?  İndirmeyi bilmeyiz!?…

Koyun olduk sayıldık, inek olduk sağıldık…

Birleşmeyi bilmedik, paramparça dağıldık…

Oysa bu ormanda güç bizde… …

Haklı biziz, güçlü biziz,  çünkü biz üreteniz!...

Anlatmalıyız bunu, usanmadan herkese..

Çekilen acılarla… Geçmişten gelen dersle…

Bitmeyen, tükenmeyen… Azimle; kısılmayan nefesle…

Bıkmadan-usanmadan, sokakta… Meydanda, kürsüde, evde, …

Gece gündüz demeden… her zaman ve her yerde!...

Gün olur da bir gün birleşmeyi bilirsek…

Kötüyü yıkmak için, biz de omuz verirsek,

Ormanın kurtuluşu elimizdedir dersek,

Sırt dönmeyi değil de el vermeyi bilirsek;

Nasıl o gün, sırtımıza bindirmeyi bilmişsek…

İşte o gün; hiç tereddüt etmeden…

İndirmeyi biliriz!...

*

Ha gayret!...

Günü geldi defetmenin…

Tutmuyor artık, ayıda fren!...

Diren! Diren! Diren!             

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.