Türkçenin Önemi‏

Burcu Yeliz Özer

Türk dünyasının bir dil yadigarı vardır ki; hiçbir eski eser, bu kadar parlamamış, zümrüt bir elmas ile bir tutulmamış ve hiçbir eski eser baha biçilmezler arasında kendisine bu derece kıymetli yer bulmamıştır.

Ali Emiri Efendi Kaşgarlı Mahmut un ‘Divan-ı Lügati’t Türk’ isimli dev eseri için; ‘Bu kitap Türkistan değil bütün cihandır… Türk dilinde şimdiye kadar bunun gibi bir kitap yazılmamıştır’ der.   

Dil değerli okurlar bir milleti millet yapan özdür. Bir milletin kimliği niteliğindedir. Kaşgarlı Mahmut un Divan-ı Lügati’t Türk’ünde beş bin yıllık bir geçmişi olduğunu anladığımız ‘yanıt’ kelimesini ‘cevap’ kelimesinin yerine kullanabiliriz. Eserde ‘yanut’ olarak geçen kelimenin ‘cevap’ kelimesine karşı varlığını koruması belki de bu hazine içerisinde yer bulmasındandır.

Dikkat edilmesi gereken asıl konu şudur ki her dönem farklı kelimelerle karşımıza çıkan belki de yeni bir emperyalist taktik olan özellikle İngilizce kökenli yabancı kelimelerdir. Dil bilimcilerce kabul edilen bir gerçek var; babaannelerimizin diline yerleşmiş bir kelime artık Türkçedir ki bunu bende kabul etmekteyim. Yani tren trendir artık, televizyon televizyon. Fakat bu bana göre aynı zamanda yeni kelimeler için geç olmadan yapacaklarınız var demektir. Selfiye ‘ön çekim’ denebilir mesela ne kaybederiz, slim yerine ‘dar’. Trend yerine ‘eğilim’, hd yerine ‘yüksek çözünürlük’, large yerine ‘bol’ demek varken kemik sızlatmanın ne anlamı var. Diller zaman içerisinde pek doğal bir şekilde kendi kuralları içerisinde taviz verebilir demek istediğim bu değil. Baştan aşağı kelimenin başka bir dilde ki karşılığının kullanılması ilerleyen süreçlerde önü alınmaz bir hal alabilir ki endişe verici durum budur.

Tarih diline verdiği önemi kaybetmiş milletleri içinde barındırmayı reddeder. Ömer Seyfettin der ki ‘…benim vatanımın sınırları Türkçe konuşulan her yerde başlar, Türkçe konuşulan her yerde biter.’ Yahya Kemal ise verdiği önemi ‘Türkçenin konuşulduğu her yer vatandır’ sözleriyle anlatır.

‘Türkçem benim ses bayrağım’ diyen Fazıl Hüsnü Dağlarca dik duruşunu net bir şekilde ifade etmektedir. İnsanı üstün kılan aklı, güçlü yapan bunu eyleme dönüştürmesidir. Farkındalık sahipleri için dil araç değil amaçtır. Sanat ise sanat oluşunu ulaştığı halka borçludur.

Yabancı isim verilmiş bir dükkanın sahibine ‘Niçin Türkçe isim tercih etmediniz?’ diye sorduğunuzda size vereceği yanıt, ‘İnsanlar daha çok rağbet ediyor’ olacaktır. Bunu yaratan bizim seçimlerimiz ise eğer yapabileceğimiz bir şeyler var. Çocuklarımıza bırakacaklarımız için yapacak çok şeyimiz var. Dilimiz bizim, kelimelerimiz bizim, bizleri tarih sahnesinde devamlı kılacak olan değerler bizim. Yaşayalım yaşatalım.    

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.