Türkçemizi yabancı kelimelerden kurtarmaya çalışırken şimdi de batıdan gelen yabancı kelimelerin istilasına uğradı. Çarşı ve sokaklarda “lc waıkıkı- hb waffe- key menis wear - madama coco- tıger pas- my gold- pizz us cafe- keep out- sm collection-fenomen- adore- chi” gibi kelimeler özenle kullanılmaya devam ediyor. Şehir girişlerinde “City Cnter”,köy girişlerinde “Welkome Villige” yazıları yazılıyor. Çocuklarımız birbirleriyle “hay” diye selamlaşıyor.
Bu durum nasıl bir istilayla karşı karşıya olduğumuzun açık göstergesidir.. Hele televizyon reklamlarındaki kullanılan kelimeler yiyecek ve içeceklerde kullanılan yabancı kelimeler, binalarda kullanılan “rezidans- plaza" bu gibi rezalet daha da uzatılabilir.
Bu duruma el koymak ve engel olmak lazım. Bir milletin yok oluşu, dilinin yok oluşuyla başlar. Dilimize, edebiyatımıza, tarihimize, sanatlarımıza, müziğimize ve geleneklerimize sıkıca sarılıp, bunları yabancı dillerin ve kültürlerin istilasına karşı koruyup kollamamızın her Türk’ün asli görevi olmalıdır.
Dünyanın en yaygın dillerinden biri olan Türkçeye sözcük, deyim, terim zenginliğini kazandırmak amaç olmalıdır. Türkçeyi kirlilikten arındırmalıyız.,
1932 yılında dil kurultayını kuran Atatürk: “Ulus demek dil demektir” demişken; Bugün, bireylerimiz özentiyle işyerlerine, kurumlarına, araçlarına, giyim kuşamlarına ve her şeye yabancı ad veriyorlar.
Ulusallık, dilin etkinliği bakımından önemli bir kavramdır. Türkçe geliştirilmeli, yabancı sözcüklerin yerine geçecek kavram, sözcük ve deyimlerle zenginleştirilmelidir. Okullarda Türkçenin ve okumanın önemi ile ilgili ciddi ve kalıcı çalışmalar yapılmalıdır.
Eğitim kurumlarında öğretmen ve öğrencilere yönelik dil sevgisi ve Türkçeyi düzgün kullanma seminer, panel ve benzeri çalışmalar yapılmalıdır. Dünyanın en eski etkin dillerinden biri olan Türkçeyi küresel evreye taşımak, sözcük, deyim, terim zenginliğini kazandırmak amaç olmalıdır.