ELLE dergisi, yaptığı uluslararası anketle 23 bin 756 kadına mutlu olup olmadıklarını sordu. Dünya ortalamasında kadınların yüzde 60'ı mutlu olduklarını söylerken Türk kadını yüzde 34.6'da kaldı.
İşte sonuç ve yorumlarla Türk kadınının mutlulukla imtihanı...
Bundan 70 yıl önce 1945'te Fransız gazeteci Helene Lazareff tarafından kurulan ve yıllar boyu kadının toplumdaki konumu ve kadın haklarının gelişimi konusunda yayınladığı makaleler, araştırma ve röportajlarla uluslararası medyada çok önemli bir yer edinen ELLE dergisi, bugün de aynı çizgide yol alırken dikkate değer bir araştırmaya imza atıyor. Yayınlandığı tam 42 ülkede sosyal medya üzerinden ulaşılabilen "online” bir anket aracılığıyla mutluluk endeksi araştırması yapan dergi, kadınların mutlulukla ilişkisi ve geleceğe nasıl baktıkları üzerine çarpıcı sonuçlara ulaştı. 2014 yılında gerçekleşen "Women in Society” (Toplumda Kadın) başlıklı mutluluk araştırmasına dünyadan 23 bin 756, Türkiye'den 516 kadın katıldı.
Türk kadınının mutlulukla nasıl bir bağ kurduğu, geleceğe inancı, kadın hakları ve ayrımcılık üzerine olan araştırmanın bir bölümünü sizlerle paylaşıyoruz. Zira durum pek iç açıcı değil; Türk kadını mutsuz, cinselliği tabular içinde yaşayan, ülkesinin geleceğine güvensiz ve kadın hakları konusunda bilinçsiz bir kimlik çiziyor.
Türkiye'den araştırmaya katılan kadınların profili
Çocuklu, çocuksuz, çalışan, çalışmayan, bekar, ilişkisi olan, 35 yaşın altında ve 35 yaş üstü kategorilerde verilen cevapların ortalaması şöyle: Katılımcıların ortalama yüzde 28.8'i 20-24 yaş aralığında, yüzde 23.4'ü lise mezunu, yüzde 42.6'sı çalışıyor, yüzde 79.7'sinin çocuğu yok ve yüzde 55.8'i bekar.
1- Türkiye'de kadınların sadece yüzde 6.5'i tamamen mutlu
Araştırma Türkiye'de kadınların yüzde 46.8'inin mutlu olmadığını, sadece yüzde 6.5'inin tamamen mutlu, yüzde 34.6'sının mutlu, yüzde 12.2'sinin hiç mutlu olmadığını ortaya koyuyor. Türk kadınının dünya kadınına göre kendisini daha mutsuz hissetmesinin arka planında hayatına ve yaşadığı ülkeye yönelik bazı parametreler bulunduğunun altını çizen Altan Kar, sözlerine şunları ekliyor: "Mutluluk göreceli bir kavram ve tek değişkenle açıklanması mümkün değil. Kişinin kendi hayatına ait mikro etkiler yanında, yaşadığı ülkeye ve dünyaya ait makro düzeyde tüm endişeleri (sosyal, ekonomik, politik) de mutluluk duygusunu etkileyen parametrelerdir.”
2- En fazla mutluluk veren şeyin para olduğunu düşünülüyor
Türkiye'de kadınların yüzde 43'ü "Hayatlarında olmayan ama olsaydı onları en fazla mutlu edecek şey”in para olduğunu düşünüyor. Dünya ortalamasında da para en fazla mutluluk nedeni. Altan Kar bu durumu şöyle yorumluyor: "Kapitalist ekonomik sistem, tüketimi ve dolayısı ile parayı ve satın alma gücünü en önemli değer haline getirdi. Gerek sinema, dizi vb. gerekse global tüketim ürünleri; bunlara yönelik yaratılan marka imajı, kişinin kendilik algısına yönelik değerleri tümüyle materyalistik değer sistemine yaslıyor. Mutluluk parayla satın alınabilecek nesnel bir düzeye indirgenmiş, meta-ekonomisine endekslenmiş.”
3- Seks ve mutluluk mu
Kadınların yüzde 52.7'si, "Şu anda seks hayatım yok” diyor. Seks hayatlarından tamamen mutlu olanların oranı yüzde 7.4'ken, mutlu olanlar yüzde 15.2. Yüzde 24'lük oran mutsuz. Türkiye'de seksin evli kadınlar arasında insanın temel biyolojik ihtiyaçlarından biri anlamında mutluluk kaynağı olabileceği fikrinin düşünce düzeyinde bile ayıp sayıldığını söyleyen Altan Kar,"Araştırma kapsamında görüşülen kişilerin yüzde 55'inin bekar olduğu düşünülürse, seksin mutluluk kaynağı olarak tanımlanmasının toplumumuzda pek de mümkün olamayacağı ortada” diyor.
4- Kadınların aile ilişkileri kuvvetli
Kadınlara en büyük mutluluk kaynaklarının ne olduğu sorulduğunda, yüzde 31.6'sı "aile hayatım”, yüzde 33.1'i "sosyal hayatım”, yüzde 17'si "seks ve aşk hayatım”, yüzde 13.8'i "diğer şeyler”, yüzde 4.3'ü de "iş hayatım” diyor. Türkiye'nin birey bazlı Batı toplumlarının aksine aile, akraba, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinin yoğun yaşandığı toplulukçu (communitarian) kültür yapısına sahip olduğunu hatırlatan Altan Kar, "Aile özellikle kadınların hayatında öncelikli yere sahip. Dolayısıyla kalabalık gruplar halinde yaşamak ve sosyal ilişkiler içinde olmak mutluluğun en önemli kaynağı olarak tanımlanıyor” diyor.
5- Ülkenin geleceğine güven duyulmuyor
Kadınların yüzde 41.9'u ülkenin geleceğine hiç güven duymadıklarını söylüyor. Dünya ortalamasında bu oran yüzde 11.10. Altan Kar, Türkiye'de son yıllarda yaşanan makro sosyal ve politik kaos ortamının, kadına yönelik şiddet olaylarındaki artışın ve kadını ev merkezli sosyal hayata iten cinsiyetçi politikaların geleceğe yönelik kaygıları körükleyen en önemli güncel parametreler olduğuna dikkat çekiyor.
6- Türk kadını kendisi ile barışık değil
Kadınların yüzde 39'u dış görünüşlerinden memnun olmadıklarını söylerken, yüzde 32.9'u memnun olduğunu, yüzde 14'ü hiç memnun olmadığını, yüzde 9.4'ü tamamen memnun olduğunu, yüzde 4.2'si de konuyla ilgilenmediğini söylüyor. Özetle yüzde 50'yi geçen oranla Türk kadınının kendisi ile pek de barışık olmadığı görünüyor.
7- Profesyonel hayat ve kadının statüsü
Türk kadınlarına profesyonel yaşamları sorulduğunda yüzde 34'ü "çalışmıyorum” derken, yüzde 26.1'i çalışmaktan çok da mutlu olmadığı yanıtını veriyor. Türkiye'de kadın statüsünün gelişimi hakkında yüzde 54'ü "yavaş gelişiyor” diyor. Kadınların en çok ayrımcılığa uğradıklarını düşündükleri konuların başında iş hayatında yükselme ve sorumluluk almanın geldiğine değinen Altan Kar, "Kadın istihdamı konusunda Türkiye'nin çok geri olduğu da dikkate alınırsa profesyonel hayattaki memnuniyetsizlik anlaşılır hale gelecektir” diyor. Kadın statüsünün gelişimi hakkındaki memnuniyetsizliği kadınların özel hayatlarında karşılaştıkları ayrımcılık ve şiddete maruz kalma, eğitim düzeyindeki düşüklük nedenleri ile açıklıyor.
8- Kadın hakları bilinci yavaş gelişiyor
"Ülkenizde kadın hakları konusunda yeterli farkındalığa sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz?” sorusuna kadınların yüzde 45.9' u "pek düşünmüyorum”, yüzde 23.8'i "kısmen evet”, yüzde 20.1'i "hiç düşünmüyorum”, yüzde 7.6'sı "kesinlikle evet, düşünüyorum”, yüzde 2.7'si "fikrim yok” diyor. Altan Kar: "Ülkemizde cumhuriyetin ilanından itibaren kadınlara verili (mücadele edilmeden) haklar tanınması, bunların değerinin farkında olmama durumu yaratmıştır. Kadın hakları için mücadele veren sivil toplum örgütleri ve feminist hareketin çok önemli kazanımları olmasına karşın bu konudaki bilinç ve talep çok yavaş gelişiyor. Bunun önündeki en önemli engellerse feodal ataerkil toplumsal yapının hala büyük ölçüde korunmasının yanında kadının kamusal alandaki temsilinin çok düşük olmasıdır” şeklinde ifade ediyor.
9- İş hayatında cinsiyet ayrımcılığı fazlaca hissediliyor
"Kadın olduğunuz için profesyonel hayatınızda ayrımcılığa tabi tutuldunuz mu” sorusuna kadınların yüzde 32.9'u "hayır” derken, yüzde 26'sı "beni ilgilendirmiyor”, yüzde 21.5'i "maaş ve terfi için sorumluluklar ve fırsatlar bakımından evet”, yüzde 16'sı "terfi için sorumluluklar ve fırsatlar bakımından evet”, yüzde 3.7'si "maaş bakımından evet” diyor.
10- Sağlık ve bakım hizmetleri konusunda endişe yüksek
Aşağıdakilerden hangisi sizi ilgilendiriyor?
Çevre: % 6.9
Uluslararası insani konular: % 4.9
Yerel yardım kuruluşları: % 5.1
Yoksulluk: % 13.9
Sağlık ve bakım hizmetleri: % 24.5
Kadının hakları ve statüsü: % 12.7
Politika: % 6.5
Çocukların eğitimi: % 16.9
Diğer: % 8.6
** Türkiye'de kadınların yüzde 31.8'i bir günlüğüne erkek olmayı deneyimlemek istiyor.
** Türkiye'de kadınların yüzde 62.1'i anne olmanın terfi sırasında maaş ve sorumluluklar bakımından negatif ayrımcılığa neden olduğuna inanıyor.
Mutlu bir hayata sahip olmak?
Şu an böyleyim: % 13.5
Realist bir hedef: % 45
Tatlı bir düş: % 31.3
Tamamen gerçek dışı: % 10.2
Yaşam kalitenizi nasıl tanımlarsınız?
Çok iyi: % 7.5
İyi: % 45
Pek iyi değil: % 38.9
Hiç iyi değil: % 10.2
Yeditepe Üniversitesi'nden Sosyolog Altan Kar, "Türkiye sosyal devlet politikaları konusunda oldukça yavaş adımlar atıyor. Bugün gelişmiş Batı toplumlarında, sağlık ve bakım hizmetleri, gelir eşitliği, eğitim, insan hakları ve özelde kadın hakları büyük oranda eşitlikçi devlet politikalarıyla güvence altına alınmış durumda. Sıradan bir birey günlük hayatında bu tür kaygıları hissetmeden yaşamını sürdürürken ülkemizde bu konular öncelikli konular olarak en önemli kaygı nedeni olmaya devam ediyor” diyor.