En zoru geride kalmadı, asıl şimdi başlıyor sıkıntılar.
Liyakatsiz, ehliyetsiz, fanatik ve ideolojik kafaların eğitim sistemini getirdiği negatif döngü sarmalı daha yeni başladı. Eğitimde kalite daha çok uzun yıllar yerlerde sürünecek. İşsizlik nükleer bombalar gibi patlamaya devam edecek. Bilimsel, nitelikli, eşitlikçi ve adil eğitim fırsatları hızla zayıflamaya devam edecek.
Yani halkımız bilsin ki eğitimde en kötü sonuçlar geride kalmadı, ileride pusuda bizi bekliyor. Anne babalarımızın dişinden tırnağından artırarak okuttuğu çocukları bir bir işsiz kalıyor. Suçlu kim sorusuna cevap ise artık milletin dış güçler mavalına inanmadığını ortaya koyuyor. Niye düştük bu hallere?
Eğitim bileşenlerinden gelen farklı fikir, öneri ve eleştirilere kepenkleri indiren katı ideolojik zihniyet eğitim sisteminin kurumsal bağımsızlığı, can çekişen bilimsel ve demokratik vizyonunu iyice çökerterek ilkel, çağdışı ve dogmatik bir forma soktu Türk eğitim sistemini. Kamusal eğitimi bitirerek, kaliteli eğitimi sadece parası olanların ulaşabildiği bir hizmet haline getirdi.
Gelişmekte olan ülkelerde eğitimde yaşanan ayrışma ve çatışmaları barış içinde çözmenin de tek yolu demokrasidir. Ama artık eğitimde de demokrasi sandığa indirgendi. Toplumsal erkler arasındaki enformasyon iletişimi körüklenen çatışma ile sıfırlandı.
Türkiye'de eğitim yok, eğitimde pozitif rekabet yok, ülkenin ihtiyaçları ve dünyanın gerekleri doğrultusunda bir planlama asla yok, eğitimin tüm boyut ve aşamalarına GDO'lu din sosu dökmekle mahir yönetici zihniyeti tarihin hiç bir döneminde olmadığı kadar beceriksiz ve pişkin, eğitime harcanan milyarlarca lira sermayeyi de kediye yükledik, bu karanlık tünelden çıkarsak dahi Türk eğitim sisteminin ayağa kalkması için onlarca ameliyat ve en az 10 yıl ağır ilaç tedavisi gerekiyor.
Üzülüyorum, işte milyonlarca çocuk ve genç ve bir nesil daha böyle liyakatsiz, ideolojik muhteris kafa yüzünden sefalete terkedildi. Milyarlarca dolar harcanan Fatih Projesi'ni çöpe atan bu kafa her okula mescit yapmaya soyundu fakat gençliğe yaşattığı ahlaki, kültürel çürüme ve dezenformasyonu umursamadı bile.
Size Türkiye'nin işsizlik ve istihdam envanterinden bahsedeyim kısaca. Tarımda kişi başı verimlilik Uganda'nın biraz üstünde. Çok övündüğümüz turizmde turist başı gelir 700 dolarda, yani çok çok düşük. Türkiye eşsiz tarih, arkeoloji ve botanik hazinelerini rantçı kasabalı kafasıyla değerlendirdiği için buralara giden turiste hizmet verecek yabancı dil bilen arkeolog, antropolojist, rehber, tarih uzmanı gibi yetişmiş elemanı istihdam edemiyor ve bunları yetiştiremiyor da.
Dış güçler yüzünden! sermaye piyasalarını da bitirdik. Dijital çağın gereği olarak hizmet sektörünün büyük bölümü ve özellikle finans ve bankalar hızla Internete adapte oluyor. İhracatının yüzde 70'i ithalata bağlı olan ürkiye'nin başlıca ihracat ürünleri olan otomotiv, demir-çelik, tekstil, kimya sanayi ve diğer sektörleri gelecek 10 yıl için robotlar tarafından üretilmeye aday. Peki bizim eğitim sistemimizin bu acı gerçekle yüzleşecek bir projeksiyonu var mı? Emperyalizmin kendine hizmet etmek için icat ettiği siyasal İslamcı zihniyet.
Okulları zorla İmam Hatip gençleri de zorla İmam Hatipli yaptılar. Oysa Türkiye'nin Tarım, Hayvancılık, Matematik, Yazılım, Kodlama ve Yüksek Teknoloji liselerine ihtiyacı var. Türkiye her sene işsizler ordusuna katılan bir milyon gence nasıl iş bulacak? Günümüz Türkiye'sinde yazılım endüstrisinde kimse kalmamış, iş bulan anında vizeyi kapıp, soluğu batı ülkelerinde alıyor. Üniversiteler suskun ve baskı altında. Fişlemeler alenen ortalığa saçılmış durumda. Kamuda iş bulmak için torpil ve partili iltimas şart olmuş. Kaliteli eleman açığı o boyuta erişti ki, TÜBİTAK 1 milyon TL araştırma bütçesi, ayda 24 bin TL maaşla kaçanları geri getirmeye çalışıyor.
Dünya Yetenek Endeksi'nde Türkiye 63 ülke arasında 51ci olmuş ki 2014'te 47 sıradaymışız. OECD raporuna göre; Eğitimin dışına çıkan ve herhangi bir işte çalışmayanların oranı Türkiye'de yüzde 31 olmuş. OECD ortalaması ise yüzde 15. Türkiye'de eğitimin ve işgücünün dışında kalanların yüzde 90'ı kadın. Türkiye'de 15-19 yaş arası çocukların yüzde 20'ye yakınının ne okuduğu ne de çalıştığı belli değil. Türkiye'de eğitim aldığı alanda iş bulanların oranı 25-64 yaş arası üniversite mezunlarında yüzde 37. İşte rakamlar ortada! Bu kalitesiz, çağdışı ve hormonlu eğitim sistemi yüzünden gençlerimiz hayattan ve gelecekten umudunu yitiriyor her geçen gün. Oysa bu çağda gençlerimize özellikle çok çok yatırım yapmak ve dikkatle onları anlamak ve önlerini açarak doğru yönlendirmek gerekiyor.
MEB, YÖK ve üniversiteler "ben bilirim" diyenlerden, çektiği kadar kimseden çekmedi. İzlenen yanlı ve yanlış eğitim politikaları yüzünden, adaletsiz ve eşitliksiz uygulamalar nedeniyle eğitim çalışanları arasında iş barışı bozulmuş durumda. Her sorunu lafla çözmeye çalışan anlayıştan, kişisel kadrolardan ve şaibeli bürokratlardan kurtulamadığı sürece MEB asla adam olamaz. MEB'in teşkilat yapısı ve yürütme mevzuatları ivedilikle değiştirilmelidir. Aksi takdirde örgüt yapısı değişmeden MEB'de iş yapmak, yaptığınız işten olumlu sonuçlar almak imkansız. Hantallıktan ve bürokrasiden, eskimiş, statükocu, erkek egemen ve beceriksiz MEB bürokratlarından ve taşra yöneticilerinden kurtulmanın yolu örgütün yapısını
değiştirmekten ve küçültülerek etkinleştirilmekten geçiyor.
Okul öncesinden yüksek öğrenime kadar eğitim sisteminin ve eğitim çalışanlarının sorunları malum. Eğitimde yaşanan yandaş kayırma, sendika tutma, düşman kamplar yaratma anlayışı terk edilerek nesnel ve adaletli bir tayin ve terfi sistemi oluşturulmalıdır.
Türkiye öylesine derin bir ekonomik, sosyal, etik ve psikolojik bunalıma doğru savruluyor ki nüfusunun 3/2 si gençlerden ve çocuklardan oluşan bu gemiyi batırmadan yüzdürmemiz gerekiyor. Bu topraklara yabancı, emperyalizmin labaratuarlarında yapılmış GDO'lu ve hibrit siyasal ve dini politikalar Türkiye'yi beşeri sermaye çölüne çevirdi. Bu toprakta innovasyon, yüksek katma değer, teknoloji toplumu yetiştirmeliyiz. Sözde milli ve yerli değil özde milli ve yerli. Ve bilimin, aklın ve özgün kültür ve milli karakterimizin vizyonuyla.
(GÜRKAN AVCI)