Bugün tüm dünyada yaşayan Türk nüfusu 300 milyonu bulmaktadır. Çinliler ve Hintlilerin ardından Türk Milleti dünyanın en kalabalık 3. Milletidir.
Batılılar, stratejik hedeflerini tutturabilmek için her ülkeye göre oyun planları kurarlar. ABD’nin, Rusya ve Çin olmak üzere iki büyük hedefi vardır. Çünkü bu iki ülke, onun oyun planları arasındaki en büyük rakibidir, düşmanıdır.
Çin’in bir kuşak, bir yol projesi hızlı bir şekilde yürüyor. 2049 Modern Çin’in kuruluşunun 100. yılı olacak. Bu projenin yetişmesi için olağanüstü çalışıyorlar. ABD, Çin’in bu ataklarından çok rahatsız; ABD’deki 11 Eylül saldırıları, ABD’nin Siyasal İslam öcüsü yaratarak Afganistan’ın işgaline meşruiyet kazandırmış ve bunu uluslararası mücadele haline getirmeyi başarabilmiştir. Bu sayede de Rusya ve Çin ile 20 yıl komşu oldular. Öyle ki, Özbekistan’da Hanabad, Kırgızistan’da da Manas askeri üslerini faaliyete sokabilmişlerdi. (Hanabad 2005, Manas 2014’de kapanmıştır.)
Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’da, Çin Uygur Özerk yönetiminde yaşayan Müslümanların radikalleşme korkusu nedeniyle bu üslerin açılmasına göz yummuşlardı.
Şimdi ABD, Afganistan’dan çekiliyor. Bugünkü NATO zirvesinde Türkiye’nin Afganistan’da kalması rica edilecek. Emriniz olur deneceğine şüphem yoktur. Batılılar, 20 yıldır kaldıkları Afganistan’daki Atatürk ve Türkiye sevgisini yaşayarak gördüler. Atatürk Türkiye’sine olan sevgi ve saygının en yüksek olduğu ülke Afganistan’dır. Türk bayrağını gördüklerinde selam dururlar.
Türk dünyası ile ilişkilerimiz, ABD’nin Rusya, Çin ile ilişkilerindeki manivelası olmaktan ziyade, Türkler olarak, biz istediğimiz için olmalıdır. Afganistan’daki bu sempatinin Atatürk’ün kurduğu diplomasi sayesinde olduğu unutulmamalıdır. İşte tam da burada bize düşen, Afganistan’da bunu kaybetmeden, bütün Türk Dünyasına yansıtabilmek olmalıdır.
Onurlu, haysiyetli, dürüst, tarafsız (iktidarı-muhalefeti kucaklayan), bulundukları yönetimlere saygı duyan, iç işlerine karışmadan, yönetmeye kalkmadan, bilgiçlik taslamadan, küçümsemeden, her zaman değer verdiğinizi göstererek, arkadan iş çevirmeden, aldatmadan, ağabey ol ama ağalık yapmadan onları kazanmak zorundayız.
Şimdi, coğrafyadaki günceli değerlendirerek ilerleyelim.
Aliyevler sonrası Azerbaycan’da bizleri neler bekliyor göreceğiz. İktidar ve muhalefetin Azerbaycan muhaliflerine yönelik tek bir söylemini görmedik. Bakü’ye giden iktidar ve muhalefet parti temsilcilerimiz, Aliyev ve Paşayevleri küstürmemek adına, Milliyetçi bir tabana sahip olan Azerbaycan Halk Cephesi yetkilileriyle yan yana gelemiyorlar. Onların da bunu not ettiklerini biliyor olmalısınız. Onlar da gelecekte kim veya kimler ile çalışacaklarını belirliyorlar. “Bizi İngiltere ve Amerika’nın kucağına itiyorsunuz” diyerek Türkiye’deki iktidar ve muhalefeti eleştiriyorlar.
Putin, Türkiye’nin Paşayevlere olan yakınlığını kırmak adına, 1989’dan bu yana kaybettikleri toprakları 45 gün savaşıyla geri aldırdı. Bu sayede de Aliyev’in iki seçim daha önünü açmış oldu.
Amerikalı bir senatör Türkiye’de iktidar, muhalefet, kurumlar demeden herkesle görüşebilecek. Siz, Azerbaycan’da bunu yapamayacaksınız. Bu samimiyetsizliktir.
Nadira Kadirova isimli Türkmenistan uyruklu bir kızımız, Türkiye’ye çalışmaya geliyor. AKP’li bir vekilin evinde çalışırken ölüyor. Aile ve Türkmenistan devleti ölümü şüpheli bulduğu için cinayet üzerinde duruyorlar. Dava, Anayasa mahkemesine taşınıyor. İç hukuk konuyu çözemediğinde, konu Avrupa insan Hakları Mahkemesine taşınacak. Türkmenistan’da inandırıcılığımız en alt seviyededir. Herkes bu davanın sonucunu bekliyor. Yargımıza da güvenmiyorlar.
Özbekistan’da Rusya ve İran çok aktifler. Siyasal İslam tehdidini bertaraf etmek öncelikleri oldu. Hala da uğraşıyorlar. Bağımsızlıktan beri var olan kötü ilişkiler devam ediyor. Devlet ile ilişkileri düzeltmek yerine, rejim yanlısı olmayan kanatlarla ilişkiler kurarak lüzumsuz işlerle vakit harcadık, harcıyoruz.
Kazakistan’da şantiyelerimizi bastılar, birçok mühendis, teknisyen ve işçimizi hastanelik ettiler. Orada da Rus-Çin bilek güreşi devam ediyor. Kazakistan Rus ilişkileri tam bozulmasa da bazı şeyler eskisi gibi değil; Belarus Lideri Lukaşenko’nun bir gazeteci için hava sahası üzerindeki uçağı yere indirme kararını Rusya desteklemişken, Kazakistan sessiz kalabildi. Kazak stepleri ve boş araziler Çinliler için çok cazip görünüyor. Kazakistan, cazibeli Çin sermayesini almak için uzun süre bekleyemez.
Kırgızistan’da süpermarketlerimizi yaktılar. Rusya eski dengeleri bulma arayışında, Çin ise sınırdaş olarak daha fazla yatırım yapma ve kazanma arayışındadır. Yakın bir zamanda iç siyaseti belirlemeye başlarsa da sürpriz olmamalıdır.
Tacikistan kayıp.
Yatay eksende durum budur.
Sahadaki veriler bunlarla da sınırlı değil.
Çevresinde tek bir dostu olmayan, batı tarafından yeniden “hasta adam” muamelesi çekilen ve makaleler üretilen, her gün bölünme senaryoları ve haritalarının havada uçuştuğu bir dünyada, içimizdeki birliğin tartışıldığı, iç barışın sarsıldığı, 35 yıldır devam eden ayrılıkçı terörün kıskacındaki Türkiye Cumhuriyetinin, Türkistan sevdası inandırıcı olamaz. Kimse de buna itibar etmez.
Türk Dünyasına örnek olmak için iyi işleyen bir demokrasiniz, batı normlarında işleyen bir hukuk ve adalet sistemi ile güçlü bir ekonomiye sahip olmalısınız.
İtibar görebilmek için sadece askeri güç yetmez.
Hamasetiniz kadar varsınızdır.
Türkiye’de kişi başı milli gelir, 20 bin dolarlara ulaşmadan, Türk Dünyası yüzünü sana çevirmez. Elinde çanta ve içinde milyon milyon dolarlar olan iş adamları ve devlet olmadan Türkistan ile ilgili açıklamaların hiçbir inandırıcılığı yoktur.
THY uçağına binmiş, viski şişesini açmış, yanındaki arkadaşıyla dizlerinin üzerine 100 dolarlık desteyi koymuş, son rakamına göre tek mi çift mi oynayan, ticaret ve sanayi odalarına kaydı bulunmayan, “görgüsüz işadamları” yıllarca o ülkelere gidip geldiler.
Canları da yandı, can da yaktılar.
Her gün yolsuzluğun konuşulduğu bir ülkeyi kim veya kimler örnek alabilir?
Neden örnek alsınlar.
Yanlış yaparak doğruyu bulmaya çalışmak, neden örnek olsun ki!
Batı Trakya’da yaşayan Türkler, müftülerini kendileri seçemiyorlar. Müftümüzü, Yunanistan’ın Eğitim ve Din işlerinden sorumlu bakanı seçtiği halde, İstanbul’daki Patrik seçiminin din adamı metropolitlerden oluşan kutsal sinod seçim kurulu tarafından yapılıyor. Onlar Bartholomeos’u seçebiliyorlarken, Fener Rum Patrikhanesini evrensel bir boyut kazandırabiliyorken, bizim müftümüz atanıyor.
Mütekabiliyet ilkesini bile çalıştıramamışsınız.
Tüpçülük yapan bir ailenin, Ziraat Bankası kredisi kullandırılarak medya patronu olması, bankaya olan borçlarını ödemeden, Azerbaycan Halkının umutlarını silip süpüren, satın alan, şaibeli piyango çekilişleri iddiaları üzerlerine yapışmış sülüklerle mi Türkistan’a gideceksiniz.
Sonuç:
Dış Türkler Bakanlığı mutlaka kurulmalıdır. Bölük pörçük değil, partiden partiye değil, Türkiye Cumhuriyetinin bir devlet politikası olarak sahaya girebilmeliyiz.
Turan ülküsü ve Türklerin birliğinin gerçekleşmesi için bir organizasyon çerçevesinde; Devlet ve Devletin kurumları, iş dünyası, ilgili kuruluşlar, üniversiteler bir araya gelecekler. Buralarda çalışan inanmış ve yüzü Türk Dünyasına çevrili her meslekten çok değerli insanlarla bir araya gelinip, hedefe ulaşabilmek için seçilecek yol haritası, yetkili kurullar ve değerli bilim insanlarımızın düşünceleriyle şekillendirilmelidir.
Kurumlar ve kuruluşlar; insan odaklı çalışacak, dili, tarihi, kültürü, folkloru bilen, insan psikolojisini bilen, insan ve toplumu kazanma yollarını bilen, bulabilen, köklerin birliğini savunan, aklı ve kalbi ile bu kutsal görevi yapacak insanlarla yola çıkılmalıdır.
Sıkıştığında “Uygur Türkleri” hamaseti yaparak milliyetçi oyları çekebilmek adına yapılmış bütün konuşmalar, ABD kuyrukçuluğundan öteye geçmeyen Türkistancılık oyununun bir parçası olarak kalacaktır.
Devlet gibi devlet olunduğunda, işte o zaman değil Türkistan, Kafkaslar, Afganistan da senin yanında olacaktır.
Bütün bunların, ABD istediği için değil, biz istediğimiz için yapıldığında bir önemi vardır.
Birileri, eski arazisinde gecekondu kurdurmak istemeyecektir.
Küçük bir hatayı, toplumsal bir tepkiye dönüştürme becerilerindeki ustalıkları sayesinde,
“Go home” pankartları bile hazırdır.
Çok kolay bir iş gibi görünmüyor.
Gözümüz NATO toplantısında, kulağımız 21 Haziran sonrası seyahat kısıtlaması için Moskova’da olacak.
Bu dengeleri sağlıklı kurabilirsen devletsin. İşte o zaman ölçülü ve dengeli davranmak suretiyle her yere gidebilirsin.
Ülkünüzü de bir gün mutlaka diyerek tarihin akışına bırakabilirsiniz.