Türkiye’miz, 20 Ağustos 2022 Cumartesi günü Gaziantep ve Mardin’den gelen iki benzer kaza haberiyle yasa boğuldu. İki şehirde de kaza yapan araçlara yardıma gidenler faciayı yaşadılar. Mardin’deki kazada 20, Gaziantep’teki kazada 15 kişi; bir günde 35 vatandaşımız hayatını kaybetmiş oldu.
Gaziantep’teki feci kazada 3 sağlık görevlisi, 3 itfaiye eri ve muhabirler Muhammed Abdulkadir Esen ile Umut Yakup Tanrıöver dahil 15 kişi yaşamını yitirdi, 31 kişi de yaralandı. Hastaneye kaldırılan yaralılardan 9’unun durumunun ağır olduğu, 12 kişinin de taburcu edildiği açıklandı.
Canlı yayında kazayı anlatan İHA Muhabiri Said Vakkas, gözyaşları içinde şunları söylüyordu: “Saatler önce birlikte mesai yaptığımız arkadaşlarımızı kaybettik. Bir şeyler anlatabilmek çok zor. Burası savaş alanı gibi. Geldiğimizde korkunç manzarayla karşılaştık. Çok kötü, durum çok kötü. Nasıl olduğunu kimse kestiremiyor. Çok büyük bir kaza. Diyecek bir şey bulamıyoruz , çok zor.”
Aynı gün, Mardin'de art arda yaşanan kazada da 1 polis memurunun şehit olduğu, 19 kişinin yaşamını yitirdiği, 26 kişinin ise yaralandığı bilgisi paylaşıldı.
Son zamanlarda iletişim teknolojilerinin gelişmesine bağlı olarak yaşanan olaylar anında görüntülerle kamuoyuyla paylaşılıyor artık. İşte bundan dolayı da olay yerinin acısı uzak yakın demeden insanımızı buluyor.
İnsan, ülkemizde onca otoban ve bölünmüş yol yapılmışken, onca dinlenme tesisi ve gerekli ihtiyaç ortamları yapılmışken, dünyanın en ileri teknolojileriyle üretilen araçları kullanılırken bu kadar feci kazanın oluşuna akıl sır erdiremiyor.
Kazanın birinci derecede sorumluları kesinlikle hata kabul etmiyor, mutlaka kazaya sebebiyet verecek bir takım mazeretler ve gerekçeler ortaya koyabiliyorlar.
Şimdi son kazalar da dahil olmak üzere gereğini ilgililere bırakırken kazaların olmamsı/önlem alınmasıyla ilgili olarak önerilerimi dile getirmek istiyorum:
Evet, herkesin üzerinde anlaşacağını ümit ettiğim kazaların ana sorunu insan unsuruyla ilgili: Araç sahipleri, sürücüleri, trafik ekipleri hepsi bu konunun içerisinde.
Öncelikle otobüs ve kamyon şoförlerinin üniversitelerin MYO-Meslek Yüksek Okulunda yetiştirilmesi gerektiğine; MYOların öğrenci kaynağının da Meslek Liseleri olması gerektiğine inanıyorum.
Ülke genelinde Meslek Liselerinin Teknik Lise ve Anadolu Meslek Liselerinde Otobüs/Tır Kaptanlığı: Büyük Araç Programları açılmalıdır. Bu programlara öğrenciler sağlık raporuyla alınmalıdır. Dört yıllık Meslek Lisesi Programlarını başarıyla bitiren öğrenciler MYO’na yönlendirilmeli; buradan mezun olan öğrenciler ancak büyük araçları kullanabilmelidir.
Bu yazı dolayısıyla yaptığım araştırmada şu anda ülkemizde üç üniversitemizin MYO’da otobüs kaptanlığı programı olduğunu öğrendik.
OTOBÜS KAPTANLIĞI PROGRAMI BULUNAN ÜNİVERSİTELER
KARABÜK ÜNİVERSİTESİ (2 Yıllık)
(Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu)
KÜTAHYA DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ (2 Yıllık)
(Kütahya Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu)
SİNOP ÜNİVERSİTESİ (2 Yıllık)
(Gerze Meslek Yüksekokulu)
200 civarında üniversitesi bulunan ülkemizde MYO ve Otobüs Kaptanlığı Programı uygulayan 3 MYO’nun varlığı hepimizi derinden düşündürmesi gereken bir konudur.
Son derece modern teknoloji ürünü olan otobüslerimizde öncelikle can taşındığı bilincinin oluşması ve konuya devlet nezdinde çözüm üretilmesi gerekiyor.
Bunun yolu da eğitimden geçiyor. Teknik Lise + MYO mezunu sürücü yetiştirilmesi gerekiyor. Bu süreci tamamlamış araç sürücülerine yüksek maaş ve sosyal haklar kazandırılarak şoförlük mesleğinin saygın ve tercih edilen bir meslek konumuna getirilmesi gerekiyor.
Şimdiki düzen devam ettiği takdirde, kazaların olması kaçınılmazdır. Her kaza hem millî servet kaybı hem de insan kaybı anlamına gelmektedir. Oysa ne kaybedecek millî servetimiz vardır ne de gözden çıkaracak insanımız vardır.
Şeyh Edebalı’nın Osman Bey’e, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” deyişine misal mademki hayatın değişmezi insandır; o halde insanı yaşatacak her türlü önlemi almak durumundayız.
Kazalarda hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz…
GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…