Arapça ‘م , د , ا’ kelimelerinin birleşmesiyle insanlığa son derece açılmış mana kapısı vardır ki sanki bütün dünya insanlarının bir özeti.
Ne yazık ki şöyle desem daha çok ehemmiyet verici. Bir anda avuçlarında, ne birincilikle girilen okullar ne son model arabalar ne de yüksek koltuklar kalıverir.
Sağdan sola birleştirilen elif, dal ve mim; ibretlik bir kelimeye;
‘Adem’ e dönüşecektir.
‘ا’ elif; çocukluktan bu yana dimdik ayakta, kendi başına, belki biraz aklı havada, tam imtihanlardan geçecek çağlarda, bir fidan gibi güzel ve nazırı icap getiren insanoğlunun en genç yaşları adeta.Tecrübesiz ve masum… Sonra yıllar yıllar olur da elif; tabiri caizse geçer feleğin çemberinden, dünyalık heveslerden.Yorulur bir kenarda...
Kısaca…
‘Kıyam’a yeni durmuş insana benzer ‘elif’.
‘د’ dal; hayatın yükü üstüne çökmüş gibi üzgün. Elifin ayrılıklarını, kararsızlıklarını, münakaşalarını, acılarını hatta günahlarını taşır gibi iki büklüm.
Zamanı geri alamamak gibi sırtı dönük. Sanki küskün…
Kısaca…
‘Rüku’ ya eğilmiş insana benzer ‘dal’.
‘م’ mim; dile almak bile zor iken kalem ne desin bu işe? Mim bir uyanış, bir vuslat, bir dönüş Alemlerin Rabbine. İhtirassız,aciz,şefaate muhtaç… Bir bitiş, bir başlangıç ve işte ‘mim’ elde kalan.
Kısaca…
‘Secde’ye kapanmış bir insana benzer ‘mim’.
Manidar, değerli okurlar manidar. Durup bir düşünülesi…
Üç günlük dünya deyişlerimiz vardır hani.Birinci gün doğmak, ikinci gün yaşamak, üçüncü gün ölmek gibi.