1956 yılında, sütün önemine dikkat çekmek amacıyla Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun (IDF) aldığı kararla yılda bir gün, 'Dünya Süt Günü' olarak kutlanıyor. Ülkemizde ise Dünya Süt Günü, ilgili bakanlığın aldığı kararla 1991 yılından bu yana kutlanmaktadır.
Yeterli ve dengeli beslenme vücudun ihtiyacı olan enerji ve besin öğelerinin her gün ihtiyaç duyulan miktarlarda alınmasıdır. .Süt ve süt ürünleri grubunda yoğurt, peynir ve süt tozu gibi sütten yapılan besinler yer almaktadır. Bu besinler protein, kalsiyum, fosfor, B2 vitamini ve B12 vitamini olmak üzere birçok besin öğesinin önemli kaynağıdır.
Ülkemizde süt tüketimi Avrupa Birliği (AB) ülkelerine kıyasla daha düşüktür. Ülkemizde kişi başına tüketilen içme sütü miktarı yıllık 24 litre civarındadır. Bu miktar birçok Avrupa ülkesinde 100 litrenin üzerindedir. İnsan için elzem vitaminlerin neredeyse hepsi sütte bulunmaktadır.
Ayrıca bu sütlerin üretimden sonra iki gün içerisinde tüketilmeleri gerekmektedir.
Sağlığın yaşam boyu korunması için yeterli ve dengeli beslenmede süt ve süt ürünleri tüketimi büyük öneme sahiptir. Besin öğesi içeriği açısından dengeli olan süt ve süt ürünleri hem çocukluk hem de yetişkinlik döneminde elzemdir.. Kalsiyum gibi spesifik besin öğesi desteği almak yerine besin olarak süt tüketmenin hastalık ve sağlık açısından daha etkin olduğu gerçektir.
İnsan sağlığı bakımında öneme sahip süt ve süt ürünleriyle, hayvansal protein ihtiyacının kayda değer bir kısmı karşılanabilmektedir. Süt bu nedenle hepimiz için çok değerli bir gıda maddesidir. Süt ve süt ürünlerinin yeterli miktarlarda tüketimi özellikle büyüme ve gelişmenin hızlı olduğu okul çağı çocukları başta olmak üzere her yaş grubu için büyük önem taşımaktadır.
Doktorlar, kemiklerin yapı taşı olan kalsiyum açısından oldukça zengin ve vücutta kullanılabilirliği en yüksek besin maddesi olan sütün her gün düzenli olarak tüketilmesini tavsiye etmektedir. Günde iki bardak süt içilmesi önerilirken, ilerleyen yaşlarda düzenli olarak tüketilen sütün, iskelet ve kemik yapısının deformasyonunu geciktirdiği de uzmanlarca söyleniyor.
Ülkemizde süt gibi yerli içecekler yerine yabancı menşeli içinde ne olduğu belli olmayan ve kendine bağımlılık yapan içecekler hakim olmuştur. Süt neredeyse sudan ucuz olduğu halde kullanım alanı azdır. Bir yaşındaki bebek bile bu gazlı yabancı içeceklerin bağımlısıdır. Bunlara artık itibar etmemek lazımdır. Bizim kendi içeceklerimiz unutturulmamalıdır. Kullanımı her vesile ile teşvik edilmelidir.
Türk Standartlar Enstitüsüne göre: Süt; inek, koyun, keçi ve mandaların meme bezlerinden salgılanan, kendine özgü tat ve kıvamda olan, içine başka maddeler karıştırılmamış, içinden herhangi bir maddesi alınmamış, beyaz veya krem renkli sıvıdır Türk Gıda Kodeksine göre: de çiğ süt; bir veya daha fazla inek, keçi, koyun veya mandanın sağılmasıyla elde edilen, 40 ºC’ nin üzerinde ısıtılmamış veya eşdeğer etkiye sahip herhangi işlem görmemiş kolostrum dışındaki meme bezi salgısıdır.
Tüketilen süt çeşidi toplumların kültürlerine göre değişiklik göstermektedir. Ben İngiltere’de sekiz ay kaldım. İngilizler çayı bile sütle içerler. Sadece çay içmezler İntihar etmek istemiyorum derler.
Ülkemizde süt denildiğinde akla ilk olarak inek sütü gelmesine karşın tüketilmekte olan sütler inek, koyun, keçi ve manda sütü olmak üzere 4 çeşittir.
Türkiye süt ve süt ürünleri sektöründe kamu otoritesince onaylı, kayıtlı ve denetimli, 2 bin 294 işletme faaliyet gösteriyor. Sektörümüz 500 bini aşkın çiftçi-üreticiden temin ettiği çiğ sütü, sağlıklı, ambalajlı, hijyenik içme sütü ve süt ürününe dönüştürüyor. Türkiye’de süt ürünleri imalatında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 48.000 kişi çalışıyor.
Süt sektörü, gerek sağladığı doğrudan istihdam ve gerekse tedarikçilerinden aldığı mal ve hizmet ile 100 binlerce insanımıza geçim kapısı oluyor. Sektörümüzün ürünleri, yurtiçinde 600 bin satış noktasında, yurtdışında da 88 ülkede tüketici ile buluşuyor.
Ülkemizde süt gibi yerli içecekler yerine yabancı menşeli içinde ne olduğu belli olmayan ve kendine bağımlılık yapan içecekler hakim olmuştur. Süt neredeyse sudan ucuz olduğu halde kullanım alanı azdır. Bir yaşındaki bebek bile bu gazlı yabancı içeceklerin bağımlısıdır. Bunlara artık itibar etmemek lazımdır. Bizim kendi içeceklerimiz unutturulmamalıdır. Kullanımı her vesile ile teşvik edilmelidir.
Gazlı ve asitli içecekler, besin değeri ve kalitesi yok denilecek kadar az, düşük hacimlerinde yoğun enerji bulunan, vitamin, mineral, posa, antioksidan gibi sağlıklı besin öğelerinden yoksun olan, boş kalorili ürünlerdir.
Genellikle gazoz, kola, isimleri ile satılan gazlı içecekler, şekerli suların karbondioksit gazı ile doyurulması esasına göre üretilmektedirler.
Gazlı içecek sektörü son yıllarda Türkiye’de en hızlı gelişme gösteren sektörlerden birisi olmuştur. Türkiye’nin genç nüfus oranı oldukça yüksek olup, bu oranın her geçen gün artması, gazlı içeceklerin genç nesil için oldukça popüler bir içecek olması bu sektördeki firmalar için önemli bir fırsat haline gelmektedir.
Türkiye’de, yaklaşık yıllık kişi başına 35 litre gazlı içecek tüketilmektedir.
Hem ülkemizde hem dünya genelinde market raflarında en fazla rağbet gören içecekler arasında yer alan gazlı içecekler; diğer içeceklere göre fiyatının uygun olması, susuzluğu anlık gidermesi, her yerde bulunabilmesi, tüketiminin kolay olması, her damak tadına hitap etmesinden dolayı Dünya’nın dört bir yanında tüketilmektedir. Çocukların sevdikleri içecek sıralamasında ilk sırayı Meyvalar %37’lik oranla gazlı içecekler, %21’lik oranla su,%19’luk oranla ise süt almaktadır.
Çocukların gazlı içeceklere düşkün olmaları birçok sağlık sorununa da neden olmaktadır. Gazlı içeceklerin en ciddi sorunlarından birisi, içerdikleri yüksek oranda şekerden dolayı yüksek kalori değerlerine sahip olmalarıdır. Bu yüzden bu içecekler özellikle aşırı kilo ve obezite ile ilişkilendirilmektedir.
Son yıllarda normal şeker yerine çok daha ucuz olan tatlandırıcı maddeler kullanılmaktadır. Tatlandırıcı maddelerden mısır şurubunun (früktoz) şişmanlığa ve pankreas kanserine sebep olduğu yapılan bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuştur.
Artık süt tüketimi ile birlikte kendi içeceklerimize önem verip kullanımlarını artırmaya çalışmalıyız. Sütten başka yararlı içeceklerimize de göz atmakta yarar vardır. İçeceklerimizden örnekler verirsek şunları görebiliriz: Ayran, boza, limonata, gül şerbeti, gelincik şerbeti, kefir, meyan şerbeti, pekmez şırası, salep, çay, şalgam, ada çayı, ıhlamur çayı, ayva şerbeti, demirhindi şerbeti, kızılcık şerbeti, koruk şerbeti, nane limon şerbeti, nar şerbeti, karadut şerbeti, üzüm hoşafı... Bunları neden içmiyoruz? Çünkü aşırı reklam yapılarak yaratılan algıyla hemen bu içecekler yerine gazlı ve asitli içecekleri almayı tercih ediyoruz.
Yerli mali yurdun malı algısı yeniden yaratılarak kendi yararlı içeceklerimizi kullanmaya hemen başlamalıyız.
Şimdi biraz da hazır meyve sularının sağlık açısından durumuna bakalım. Meyveler kabuk ve posalarından ayrılmakta ve içlerine tatlandırıcı ile raf ömrünü uzatmak için kimyasal maddeler katılmaktadır. Meyve sularında çok miktarda şeker bulunmaktadır.
Üreticiler bir meyveyi kabuğundan ve posasından ayırdığı zaman, elde edilen meyve suyu tatlı özüne indirgenmiş oluyor. Başka bir deyişle, çok yüksek miktarda früktoz içeren bir meyve suyu elde etmiş oluyorsunuz. Tam olarak belirtmek gerekirse bir bardakta 5-8 çay kaşığı gibi şeker bulunmaktadır. Bu da şeker hastalığına ve kalp hastalıklarına neden olmaktadır. O zaman meyve sularımızı evde hazırlayıp içersek veya meyveyi doğrudan tüketirsek sağlığımız açısından çok yararlı olur düşüncesindeyim. Hemen kendi içeceklerimizi kullanarak sağlıklı günlere doğru yürüyelim.