Suriyeli mülteciler

Metin AKOĞLU

2011’de Suriye’de iç savaş kıvılcımlarının görülmeye başlandığını, devletimiz de Suriye hududunda tampon bölgeler oluşturma gayretiyle içeride ve uluslararası alanda politika üretmeye çalışırken, bir de gördük ki ülkemizin her tarafı tampon bölge oluvermiş. Her yer Suriye…

Şimdi, resmi olarak telaffuz edilen Suriyeli mülteci sayısı 4 milyon. 30 milyar dolar harcadık ve harcamaya devam edeceğiz. Hep vermeye devam etmelisiniz… Vermediğin takdirde ‘insanlık suçu’ diyecekler ve ardından da Pavlov’un,  alışkanlık teorisinde ortaya çıkardığı gibi ses çıkaracaklar. Filistinlilerin Lübnan’ı ne hale getirdiğini anlatarak geldik.

Ne olur. Tarih tekerrür etmesin. Misafir eden ile misafir olanlara bakalım ve sonuç çıkaralım. Bizi bekleyen tehlike Lübnan’a göre çok daha büyük. Çünkü biz sınırdaşız.  Suriye’de barış ve istikrar uzadıkça işler aleyhimize dönecektir. Mültecilerin hepsini mutlu edemediğinizde onlar da arayışlara yönelecektir.

Hırsızlık, gasp, fidyecilik, kadın ticareti, uyuşturucu tacirliği ve baronluk, sonrasında kazanılan paralarla silah, mühimmat ve patlayıcı maddeler temini, kurtarılmış bölgeler oluşturma, eğitim kampları kurma gibi sıralı işlere ve arkasından da örtülü operasyonların yapılabileceği ve yapılabildiği bir ülkeye evirilmesinden korkarım.

Suriyelilere para, ekmek, elektrik, su vermenin dışında, Suriye’nin geleceği ile ilgili, Nasır, Arafat, Kaddafi gibi liderler çıkarabilmek için oluşumlar içindeyseniz, 4 milyondan bir lider çıkarma projeleri üretiyorsanız… Söz, biz de size şapka çıkaracağız.

Bölgede bulunan gazeteci, gözlemci görünümlü yabancı istihbaratçılar, sadece Suriyeli mülteciler ve güncel olan İdlip için değil, İdlip’in vurulmasından sonra savrulmaları düşünülen Orta Asya, Kafkasya ve Avrupa’dan gelen cihatçıların ülkelerine geri dönüşün engellenmesi amaçlı da ele alınmalıdır.

Çünkü onlar Orta Doğu’daki hedeflerine ulaşmak üzereler. Bir adım sonrasında Arap olmayan bir çocuğu sınırımıza bırakacaklar. Unutmayalım ki Suriye, asla bu hale gelmez, gelemez denilen bir ülkeydi.

ABD 1983’ten beri Suriye ile ilgileniyor. Kuyruk Acıları çok büyük.  Beyrut havalimanı yolunda 240 ABD deniz piyadesinin öldürülmesinden, Telekom’u özelleştirme idaresinden alıp, bir süre sonra siber alt yapıya geçiyoruz diyerek Osmanlıdan kalan kabloları bile satıp, koskoca Türkiye Cumhuriyetini soyup giden, Lübnan Başbakanı hırsız Refik Hariri’nin, 2005 yılında uğradığı bombalı saldırıda öldürülmesinden de Suriye rejimini sorumlu tutuyordu.

2011’de Suriye de başlatılan iç savaşı için içinde olduğunuz ittifakın amacı belliydi. Suriye’de Esad yönetimine son vermek, etnisiteye dayalı küçük kabile devletleri çıkartmak.

Bu kirli ittifakta, devletin jeopolitik hedefleriyle örtüşenler hangisi diye bakalım mı?

1-Siyasi hedefiniz ne idi?   Ulaşabildiniz mi? Hayır! Esad hala iktidarını koruyor.

2-Askeri hedefiniz ne idi?  Ulaşabildiniz mi? Hayır! 1/3 Suriye toprağı PYD-PKK’nın

3-Ekonomik hedefleriniz neydi?  Suriye’ye İhracat yok! 30 milyar dolar mültecilerin midesinde.  12 Arap ülkesine mal gidemedi. İhracat yapamadınız.

4-Kültürel hedefleriniz neydi?  Emevi camiine giden yoldaki Türkmenler abad oldular mı?

Yani meselenin özü şudur:

“Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız vardığınız yerin önemi yoktur!”

Esat yenilseydi; Erdoğan, Emevi Camii’nde namaz kılma dışında Şam’da başka ne yapacaktı? Hiç bir şey!

Oradan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya geçecek miydi?

Eskiden devlet adamlığı denen şeyin adı, şimdilerde vizyon olmuş. 

Gören var mı?

Yazarımızın "Filistinli mültecilerden Suriyeli mülteciler" başlıklı yazısı için LÜTFEN TIKLAYINIZ

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.