Dünya üzerinde yaşama mücadelesinin milletler arasında geçtiği, bilinen bir gerçektir. Siyasi, iktisadi, sosyal, askeri mücadeleler, savaşlar hep aynı gaye etrafında sürer. Mücadelenin yeri ve niteliği zamana bağlı biçimde değişime uğrasa da azalıp çoğalsa da gaye, değişmez özelliğini sürdürür.
Tabii bu mücadelede milletler, ayakta kalabilmek için karşı tedbirler alırken, bütün imkânlarını kullanmaktan kaçınmayarak kendilerini kabul ettirmenin yollarını aramaktan ve buldukları yolları uygulamaktan kolay kolay vazgeçmezler.
Siyasi ve iktisadi sahalardaki mücadeleler, aynı düzlemde devam eder. Eski ifadeyle “sevkulceyş” yani “bir ulusun veya uluslar topluluğunun, barışta ve savaşta benimsenen politikalara destek vermek amacıyla milli güç unsurlarını kullanma bilim ve sanatı tanımı kapsamında “strateji”, bu mücadelenin sınırlarını oldukça kapsamlı bir şekilde çizer.
Milli güç unsurları:
Siyasi güç,
Askeri güç,
Ekonomik güç,
Demografik güç,
Coğrafi güç,
Bilimsel ve teknolojik güç,
Psiko-sosyal ve kültürel güç,
STRATEJİ
Uzun vadede önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için izlenen yoldur.
Temelde askerİ bir terim olan strateji, bir ulusun veya uluslar topluluğunun barış ve savaşta benimsenen politikalara en fazla desteği vermek amacıyla politik, ekonomik, psikolojik ve askerî güçleri bir arada kullanma bilimi ve sanatıdır.
Adı, Johan Rudolf Kjellen (1864-1922) İsveçli siyaset bilimci. Nazilerin, etki alanlarını genişletmesi ile ilgili olarak ilk kez “jeopolitik” kavramını kullandı.
Jeopolitik, “devletin coğrafyasıyla ilişkisini inceleyen bir disiplindir.” Politik, askeri, ekonomik, kültürel faktörler jeopolitik disiplin içinde yer alır.
Jeopolitik kavramla yan yana gelen diğer kuramsal tanım, jeostratejik’tir.
JEOSTRATEJİ
Barış ve savaş dönemlerindeki mücadelelerde coğrafi unsurların etkilerini ve ilişkilerini inceleyerek stratejik güçleri belirten ve stratejik hedefleri araştıran bir bilim dalıdır.
Jeostrateji, jeopolitik hedeflere ulaşmak için hangi stratejilerin uygulanması gerektiğini belirlemektir.
Yani meselenin özü şudur:
“Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız vardığınız yerin önemi yoktur!”
Sahi…
Saddam Hüseyin’i öldürtüp, ülkesinin üçe bölünmesinde görev aldık mı?
Evet
Libya’nın efsane lideri Kaddafi’yi öldürtüp, ülkesinin ikiye bölünmesinde görev aldık mı?
Evet
Esat yenilseydi; Sayın Erdoğan, Emevi Camii’nde namaz kılma dışında Şam’da başka ne yapacaktı?
Hiç.
Her üç ülkedeki operasyonlara dâhil olurken;
Siyasi, askeri ve ekonomik hedefleriniz neydi?
Kaos!
Murphy “Eğer hücumun hala iyiye gittiğini zannediyorsanız, biliniz ki pusuya düşmüşsünüzdür”diyor
Aldatıldık mı?
Evet.
Neden hep biz aldatılıyoruz!
Vizyon, görünmez şeyleri görme sanatıdır…
Salt Suriye politikasına bakıp bunu görmeyen kaldı mı? Nereye gideceğini bilmeyen bir gemi için, hiçbir rüzgârın fayda olmayacağı hala anlaşılamadı mı? Neyse…
Bunları hatırlatarak sormak istediğim şu:
Moskova’da Esat ile Putin’i yan yana getiren nedir?
Soçi’de, Astana’da, Moskova’da Rusya, İran ve Türkiye’yi bir araya getiren nedir?
Meselenin jeopolitik yönü var.
Meselenin jeostratejik yönü var.
ABD, İsrail, İngiltere, Rusya ve İran’ın Suriye’deki ulusal çıkarlarının ne olduğundan hareket ettiğinizde, yukarıdaki kavramlar ön plana çıkıyor.
Yerel seçimleri geride bıraktık. Ekonomik durgunluk ve işsizlik ile mücadele öncelikli konularımız olduğu herkesçe bilinmektedir.
NATO ve ABD ile F-35 ve S-400 projelerinin belirsizliği,
ABD’de eğitimlerini sürdürmekte olan F-35 pilotlarımızın durumları!
Doğu Akdeniz’de ABD, İsrail, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi ile Doğalgaz yataklarının işletilmesi krizleri,
Rusya-İran ve Suriye’nin terörist olarak ilan ettiği El-Nusra’nın, İdlip’de ne kadar daha kalacakları hususu. Rusya burada kesin çözüm beklemektedir. Her an büyük bir operasyona başlayabilirler
Afrin’deki ÖSO unsurlarının geleceği,
Fırat’ın Doğusundaki PKK-PYD’nin geleceği,
İŞİD’in kalan bölümünün akıbeti gibi devasa sorunlarla başbaşayız.
Bir de ülkeyi idare eden Cumhur ittifakının 3 aydır dilinden düşürmediği “beka” sorunlarınız!
Gördüğünüz gibi dış politikada da komşularımızla olan ilişkilerin revize edilmesinin zamanı geldi ve geçiyor. Suriye’de barış sağlandığında, Türkiye’nin daha istikrarlı hale geleceği unutulmamalıdır. 4 milyon mültecinin ekonomiye ne kadar yük olduğunu görmek için daha ne kadar bekleyeceksiniz.
Bunun için “stratejist” olmaya ihtiyaç yoktur.
Birazcık vizyon!
Milli güç unsurlarının kaynağı ve dayanağı insandır.
Çünkü bu unsurlara işlerlik kazandıran insandır.
Bu unsurları koruyan insandır.
Bu unsurları geliştiren insandır.
Öyleyse,
Her devlet için öncelikli hedef; insan varlığının, birliğini, bütünlüğünü, dirliğini, düzenini, refahı ve mutluluğunu gerçekleştirmek olmalıdır.
Dünyada, Milli Güç stratejistlerinin ürettiği stratejileri hayata geçiren, bilime inanan, uzmanlara danışan, tarih ve coğrafya bilincine sahip, milli menfaatin ne olduğunu bilen, yurt ve yurttaşlık bilincine sahip, diplomasiyi bilen, diplomasi dilini kullanan, uluslar arası ilişkilerde güvercin veya şahin politikaların balansını iyi ayarlayabilen, stratejistlere stratejiyi dikte ettirmeyen en üst düzey seçilmişler ve de atanmışlar, büyük devlet olabilmenin taşlarını döşemişler ve ülkelerini zirveye taşımışlardır.
Hiçbir şey tesadüf değildir. Büyük ve güçlü ülkeler kervan yolda düzülür mantığı ile hareket edip, bu günkü seviyelere ulaşmamışlardır.