Bizim sokakta, benim sahrada sokağa çıkma yasağı hiç yok! Yıktım bütün duvarları, bariyerleri. Beni tutsak eden bütün zincirleri kırdım. Ruh dünyamda, kalbimin derinliğinden gelen şiirleri, günümüzde yaşadığımız olayları, düşünceleri yazıyorum bütün özgürlüğümce. Ve olabildiğince deli gönlümün atını koşturuyorum zaman tünelinde... Hem de keyifle, zevkle dörtnala.
Ama gel gör ki 10 Nisan Cuma gecesi şehirler, sokaklar, bakkallar, büfeler, fırınlar, kuru yemişçilerde neler oldu neler? Yıkılıyor insan selinden... Ne sosyal mesafe, ne iki adım? Her yerde sıra, sıra kuyruklar.. Sanki iki gün kuruyemiş yemesek, içki içmesek ölecek; ekmeksizlikten kırılacağız. Ne izolasyon dinledik, ne sosyal mesafe… Her yer curcuna.. Sanki milli maçın zafer çığlıkları, kutlanıyor. Karşımızda Dünya Halter Şampiyonu, “cep herkülü” Naim Süleymanoğlu.. Coşkulu kalabalıklar hava alanında. Kucaklıyorlar, Naim Süleymanoğlu omuzlarda.
Beyler, dostlar! Ne oluyor bize? Hurra saldırdık her yere. Bir dostum kuruyemişçideki sırayı anlatınca şehitlerimiz aklıma geldi. Kurtuluş Savaşı’nda kuru ekmek, yağsız ayran, yarım tas buğday çorbası ile bazen çıkan üzüm hoşafından oluşan öğün ile destan yazan Çanakkale şehitlerini ne çabuk unuttuk?
Adı konmamış bu sinsi, bu üçüncü dünya savaşı, bütün ülkeleri, topyekûn insanlığı tehdit etmekte. Ya şimdi ne oldu bize? Sadece iki gün yani 48 saat sokağa çıkma yasağı ile market, bakkal, esnaf kapalı olacak diye, açlıktan öldük mü? Yok olup kırıldık mı?
Neymiş efendim, niye iki saat önce açıklanmış? Niye 6 saat, 12 saat önce açıklanmamış. Vatandaşlar marketlerden alacağı poşet poşet ihtiyaçlarını alamamış. Yığılmalar bundan olmuş. Muş muş muş. Amaç eleştirmek ya.. Bir ay önceden haber verilse yine de neden bir yıl önce haber verilmedi diyecek olanlar var aramızda. Biraz düşünelim; “Tüm dünya virüsle mücadele ederken, Çin salgını kontrol altına aldı. Bu başarıda Çin’in daha disiplinli bir toplum olmasının etkisi yok mu?” diye.
Yunus’un sevgisi, Mevlana’ aşkı, Hacı Bektaşi Veli’nin şükrü, sabrıyla Anadolu topraklarının mayası yoğruldu. Bu millet, tarih boyu, bütün dünyaya ahlak, adalet, uygarlık, insanlık öğretti. İnsanlıksa, uygarlıksa ilk biz akla geliyoruz. Çağdaş dünyada yaşı yetmiş ve üzeri yaşlı insanların toplu katliam gibi cesetleri morglardan taşıyor. Hem de bütün dünyanın gözü önünde.
Gelelim bizim sokağa çıkma yasağı saatine. Açıklamada saat hatası olabilir. Diyelim ki daha önceden duyuruldu, aynı manzara yaşanmayacak mıydı? Tıpkı 12 Eylül darbesinde olduğu gibi gece yarısı uygulansa daha iyi olmaz mıydı?
Ama olmadı, ne yapalım şimdi?
“Vur denilince öldürmek niye?”
Evet dostlar! Ülke olarak çok zor bir süreçten geçiyoruz. Dünyanın hali ortada… Süper güç denilen Amerika’da vatandaşlar elinin parasıyla maske bulunmuyor, hastalık ileri safhada değilse virüs testi yapılmıyor. Salgın mücadelesinde en iyi beş ülkeden biri olan Türkiye’de maske, dezenfektan ürünleri parasız dağıtılıyor.
Buna rağmen…
Sokağa çıkma saatini gerekçe göstererek, çıkarılan gürültü patırtıyı bir düşünün. Geminin hareket saatinde bir rötar, biraz rüzgâr, fırtına oldu diye kıyamet kopardık. Kızdık, öfkelendik “böyle devlet mi yönetilir” dedik. Klavye kahramanlığı yapmak suretiyle sosyal medyada ahkâm kestik. Bununla yetinmedik, devletin bakanlarına akıl vermeye kalktık.
"Tüh yazık oldu şu emeklere...
Tam aşıyı bulduk, buluyoruz dediğimiz günlerde...
Sağlık çalışanlarının, doktorlarımızın fedakâr çalışmalarına yazık oldu.
Bilim kurulu çalışmaları güme gitti...
Bir çuval inciri mahvettiler..."
Aman Allah'ım daha neler!
Sağlık çalışanları saldırı, şiddet ve hakarete uğrarken zerre gıkı çıkmayanlar, bir kelime söylemeyenler şimdi koro halinde doktor, hemşire sevicisi oluverdi. El insaf... Güya bir eksik, bir hata buldunuz ya! Vur abalıya!
Onlar abalıya vurmakla meşgulken biz de “Maskeler” diyelim:
Maskeler…ah maskeler..
Maskesiz yüzler.
Maskeli yüzsüzler...
Şimdi herkeste maskeler.
Maskeler takılı yüzlerde,
Hangisi gerçek? Hangisi sahte?
Örtüyor yüzünü, bir incecik perde…
“Muhakkak her zorlukla beraber, mutlaka bir kolaylık (ve rahatlık) vardır” ilahi müjdesiyle yazıma nokta koyuyorum.
Kalın sağlıcakla.