Okulların açıldığı bu haftada öğretmenlerimizi selamlıyoruz.
Onlar yarınlarımız olan çocuklarımızı işleyen birer zanaatkârdırlar.
Öğrencilerinin geleceğine yön veren eli öpülesi öğretmenlerimiz…
**
Öğretmen öğrencisinin hayatında nasıl etkili olur?
Gördüğü ışığı ileriye nasıl taşır?
Buna dair iki yaşanmış örnek…
**
O iki ufaklığı ilk kez sünnetlerinde
kendi bestelerini birlikte mikrofonda söylerken tanıdım.
Aralarında bir yaş fark olan Nusret ve Serkan.
İzmir’in kenar semtlerinden birinde yaşıyorlardı.
Baba uzun yol şoförü, eşi her yere yetişen, ilgili bir anne.
Aileyi tanıyan, çocuklarla ilgilenen bayan öğretmenleri,
Ailede oluşan kırıklıklar sonucu yıllarca görüşülmeyen çocukların
Babaannelerine ulaşır. Çok zeki, gelecek vaat eden torunları için
bi şeyler yapmasını ister. Bu kenar semtten ayrılarak merkezde
bir okulda tahsilleri gerekeceğini aksi halde çocukları,
kendisinin okutacağını da söylemekten geri kalmaz.
Kuşadalı olan babaanne de destek verir.
Gerçekten hocanım çocuklardaki ışığı görmüştür.
Birbirine zıt karakterde iki kardeştir onlar.
**
Nusret,
Saygılı, ağırbaşlı, duygusal, içine kapanık,
Satranç, bilgisayar oynayan, müzik dinleyen bir çocuktur.
Nusret, İzmir’de geçen çocukluğunun ardından Ankara’da yatılı lisede okur.
Yıldız Teknik Üniversitesinde asistandır, e –devlet projesinde görev alır.
Yüksek lisans ve doktora sonrasında Zürih Üniversitesinde öğretim görevlisidir.
Bendenize Antalya’dan sevdiği Saliha’sını isteme ve nişan yüzüklerini takma
gurunu yaşattılar. İsviçre’de yaşamaktalar.
**
Serkan,
Zıpır, esprili, hareketli, hırslı, dışa dönük,
Top oynarken mahallede kırmadık cam bırakmayan,
Mahalle maçlarında goldü, değildi diyerek yırtınan bir kardeştir.
Serkan ilk sırada kazandığı Askeri Liseden sonra GATA öğrencisidir.
Subay arkadaşlarının kılıç şakırtıları, parıltıları altında sevdiği ile evlenir.
Aynı zamanda GATA Haydarpaşa’da nöroloji uzmanlığını tamamlamıştır.
Şu anda Hava Uzman Tabip Yüzbaşıdır.
**
Hoş olanı,
Bu iki kardeş yıllar yılı her bayramda el ele tutuşarak
İlkokul öğretmenlerinin elini öpmeye giderlerdi.
Ne mutlu! Yaşayan ve yaşatanlara…
**
Daha eskilere gidelim,
Aydın’da okuyan Denizlili Hakkı,
Pazardan üzüm alır, satar, harçlık biriktirir.
Böylece aileye yük olmayacaktır.
Babası yoksulluktan okulu bıraktıracaktır.
Bir Demiryolu memurunun dikkatini çeker.
Hakkı oğlana seslenir.
-İşte bizim bağ, işte eşek, istediğin kadar topla, taşı, sat.
Azıcık da bana bırak oğul, harçlığını çıkar bizim bağdan.
Bir gün eşeği sahibine bıraktığında ne görsün?
Evin kızı okulda gördüğü, hayallerindeki kızdır.
Gurur yapar, eşeği, bağı ve üzümü bırakır.
Bırakma işine okulu da ekleyerek devam eder.
Bir gün Hakkı’yı çay ocağında çalışmakta gören,
Ünlü Yazar ve Gazeteci Ahmet Kabaklı’nın eşi,
Aydın Lisesinden Leyla Öğretmen aileye ulaşır,
-Hakkı’yı ben okutacağım.
Baba da gururludur. Hakkı Aydın Lisesini bitirir böylece.
Sonrasında bir devlet kurumunda müdürlüğe terfi eder.
Hayat kendisine acımasız ve çileli yollar hazırlasa da
Hakkı’nın Leyla Öğretmeni hep yüreğindedir.
**
Bu çocuklar ve genç nesil ellerinizde nasıl şekilleniyor?
Ama sadece siz, ne mutlu size,
Siz eli öpülesi öğretmenler…
**
Her kesimde değişken ve uç kişiliklerin olması doğaldır.
Eğitim camiası böylelerini asla kaldırmaz ve de kaldırmamalı.
Bu millet, yıllarca yoldan geçen öğretmeni, önünü ilikleyip de
ayağa kalkarak hürmetle selamladı…
**
Öğretmenleri tenzih ederim de, kişilik erozyonuna uğramış, sevgisiz, saygı
bilmez, kimi eğitimcileri görüp, okuyup, duydukça şaşırtmaktalar.
Bir yandan idealist eğitimcilere haksızlık yaparcasına,
dörtnala koşturan başka kulvarlara,
yazıklar olsun böyle umarsızlara!
Aldıkları eğitime,
Devletin emeğine,
Ülkenin geleceğine,
Yazık çok yazık!
**