Yurttaşlık bilinci gelişmiş bireylerin oluşturduğu toplumlar “sivilleşmekte olan toplumlar” dır.
Bilincin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan düşüncelerin hayata geçirilebileceği platformların yaratılması da sivilleşen bir toplum için önemli bir göstergedir. Belki daha da önemli gösterge, sivilleşmenin sürdürülebilir kılınması. Örneğin, demokratikleşmenin başladığı ülkelerden biri olan Almanya’da insanlar başlarına Adolf adında bir çavuşu geçirip, dünyanın en anti - sivil toplumunu yaratabiliyorlar
Bir de “sivil itaatsizlik” kavramı var doğal olarak. Çünkü sivil toplumun içinde otoriteye karşı durma - direnme arzusu var. Sonuçta kendi görüşlerinizin haklılığını savunmak istiyorsunuz ve en basit tanımıyla hak talebiyle ortaya çıkıyorsunuz. Kuşkusuz bu talebinizden rahatsız olanların dirençlerine bir karşı direnç de söz konusu. İtaatsizliğiniz Siyasi iktidara ise Dirençleri kavgasız, dövüşsüz kabullenebilme erdemi de bu bilincin bir diğer göstergesi. Maalesef Brezilyadaki o erdemi biz Türkiye de göremedik. Yani, “ötekinin hakkı” diye bir şeyin kabul edilip, ötekinin insan yerine konulabildiği toplumlar sivilleşmiş toplumlardır. Toplumu devamlı ötekileştirerek baskı altında tutarsak bugünkü Taksim Gezi Direnişine alt yapı hazırlanmış olur. Devlet oradaki talepleri doğru görüp algılamış olsaydı bugün 5 canımızı kaybetmeyecek binlerce kişi mağdur olmayacak her şeyden önce Türkiye kaybetmeyecekti.
Çağdaş dünyada, sivil toplum kuruluşları demokratik karar mekanizmalarında aktif yer almak için çaba gösterirken Türkiye’deki biz sivil toplum kuruluşlarının böyle bir derdimiz olmadığını görüyoruz. Türkiye de Sivil Toplum Kuruluşları tüm dünyanın aksine hükümet tarafından da kurulduğunu görmekteyiz. Devletin kurmuş olduğu Derneğe sivil demek zor. Bunların birçok örneğini ilimizde de görmektesiniz.
Bazı STK’ larda tabela kuruluşu. Bu yüzden etkili olamıyorlar" Türkiye'de karar mekanizmalarında sivil toplum kuruluşlarının daha fazla yer alması gerekmektedir., "Türkiye'de 100 binin üzerinde sivil toplum kuruluşu var ancak bir kısmını devlet kurmuş, bir kısmı da kendilerini bir yerlerde başkan görmek isteyenlerin kurduğu tabela kuruluşu.
Birde Devlette sivil toplum örgütlerini kontrol altında tutma mantığı var. Ecevit'in Başbakanlığı döneminde gizli bir genelgeyle "Sivil Toplum Örgütlerini Geliştirme Kurulu" bile kurulmuştu. Bu kurul gizli bir genelgeyle kuruldu ve sivil toplumu kontrol altına alma amacı taşıyordu.
Türkiye'de hâlâ sorunları yaşayan insanlar değil, o sorun hakkında bilinç sahibi olan insanların sivil kuruluşlarda bir araya gelmektedir.
Türkiye'de 96248 Aydın ilimizde 1323 adet sivil toplum kuruluşu olmakla birlikte bircoğunun etkinliklerinin olmadığını görüyoruz. "Bir bölümü devlet, siyasi iktidarlar tarafından kurulan veya desteklenen kuruluşlar. Bir kısmı tabela kuruluşu. Bir kuruluşun sivil toplum kuruluşu sayılması için, öncelikle devletle bir ilişkisi olmaması, yöneticilerini devletin atamaması, gerekmektedir.
Örgütler birbiriyle kavgalı Türkiye'de yerleşik "düşman" psikolojisinin sivil toplum kuruluşları arasında da yaşanmaktadır."Örgütler birbirleriyle iletişim kuramıyorlar. Kurmaya kalkıştıklarında da kavga ediyorlar. Şimdi Kavga Zamanı değil birlik olma güçlü olma zamanıdır.