Yürüyüşünün, tavırlarının, konuşmalarının vatandaşa yansıması “halktan biri” izlenimini verdi. Haktan kopuk değil, halkla iç içeydi. Ramazan aylarınla hiç tanımadığı kişilerle yaptığı iftar yapması, bağdaş kurarak sofraya oturması hafızalara kazındı. Parti çalışmaları için geldiği Aydın’da kentin tanınmış esnaflarından Halis Günday’ın arkasında namaza duracak kadar alçak gönüllüydü. Devlet ve milletin kucaklaşmadığı bir yönetim kesinlikle başarıya ulaşamayacağını biliyordu. İşte bu özellikleri iktidara taşıdı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı.
Türkiye onu, sisteme, bürokrasiye, klasik devlet anlayışına karşı sert çıkışlar yapan, sözünü esirgemeyen biri olarak tanıdı. Çünkü o hep halkın içinde, halkla birlikteydi. Kâh dağ başında, kâh tebdili kıyafet denetimde, kâh valilik makamında. İçinde halkın olmadığı devletçi zihniyete karşı durdu. Bu özellikleri nedeniyle ona “Süper vali, efsane vali, zıpkın vali, aykırı vali, sıra dışı vali...” diyenler oldu ama Türkiye`de vali dendiğinde akla ilk gelen isim oldu Recep Yazıcıoğlu.
Halka “tepeden bakma” alışkanlıklarını meziyet hâline getiren çok bürokrat tanıdık. Halkla bütünleşmeyen bürokratlarla tanıştık. Makamına gittiğimizde Allah’ın selamını almayan, bırakın görüşmeyi, kapıdan içeri bakamadığımız yöneticilerimiz oldu. “Aydınlılar efelik yapar, iş yapmaz” diyen il müdürü tanıdık.
Yıllarca Aydınlı bir bürokratın atanmayışını eleştirdim. Üniversite sınavında derece yapan gençlerden il müdürü, genel müdür, müsteşar neden olmuyor diye hep yakındım. Bir il müdürü atandı Aydın’a. Öğrendiğimde “Şanlıurfalı” diye serzenişte bulundum. “Aydın’da Aydınlılar Derneğini kuracağım” diye de iktidar partisinin bir milletvekiline sitem ettim.
Sevgili müdürüm hakkını helal etsin. Bizim Şanlıurfalı diye sitem ettiğimiz il müdürü, Recep Yazıcıoğlu gibi zıpkın ve sıra dışı çıktı. Aydınlı olmak, Aydın’da doğmak demek değildir. Aydın’ı sevmek, özümsemek, hizmet etmek, kültürünü yaşatmaktır.
Hacı Bayram Veli ne diyor:
“İnsan, şehri inşa ederken aslında taşın toprağın arasında kendisini inşa eder. Gönülde her ne var ise, şehir olarak görünür. Gönlü taş olanın şehri taş, gönlü aşk ile dolu olanın şehri gülistan olur.”
İlber Ortaylı’nın deyişiyle “Bir şehri sevmek gayret işidir, okuyacaksın, gezeceksin, bakacaksın, göreceksin, üzerine titreyeceksin.”
Anne tarafı Aydınlı olan müdürümüz de Aydın’a sevdalı. Aydın için elindeki imkânları seferber ediyor. 17 arkeolojik çalışma ile kenti Türkiye birincisi yapmış. Pandemi döneminde turizmi en iyi yöneten il olmuş Aydın. Bu sayede 1 milyon 600 bin ziyaret etmiş kentimizi. “Kuşadası, Afrodisias biliniyor ama bu yetmez” diyor. “Yörük obası kurmak istiyorum” şeklinde kurduğu cümlesinden Aydın turizmini çeşitlendirmek, markalaştırmak istediğini anlıyoruz.
Aydın İl Kültür ve Turizm Müdürü Doç. Dr. Umut Tuncer’den söz ettiğimi anlamış olmalısınız… Halka hesap vermesi gereken siyasiler bile hesap vermekten kaçarken; o halk adına kamu hizmeti yapan gazeteci ve köşe yazarlarıyla Aydın'ın kültür ve turizm değerleri ile kültürel dinamikleri konusunda bilgi alışverişinde bulundu. Gazetemiz yazarı Nevzat Arslan’ın deyimiyle “Yapsa da olur, yatsa da.” Ama o yatmayı değil, Aydın için bir şeyler yapmayı tercih ediyor. Kültür ve Turizm Bakanı ile valiye karşı sorumluyken, bi yerde halka hesap veriyor.
Umut Tuncer çalışmaları ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un da dikkatini çekmiş. Sayın Bakan memleketine, turizmin başkenti Antalya’ya il müdürü yapmak, dahası Ankara’ya çekip, genel müdürlüklerin birinde görevlendirmek istediyse de o Aydın’ı tercih etmiş.
Umut Tuncer’in hoşgörüsüne dayanarak yazıyorum bütün bunları. Yazıyorum ki, birilerine de örnek teşkil etsin...
Bu da son söz olsun…
Umut Tuncer her türlü övgüyü fazlasıyla hak ediyor.
Yolun açık olsun zıpkın ve sıra dışı müdür!