Efsanevi başarıların matematiği yoktur.
Bir insanın sıfır noktasından gelip, bin bir engelleri aşıp zirveye çıkabilmesini hangi mantıkla açıklayabilirsiniz?
Efsane başarıların matematiği de mantığı da yoktur. Mantıklı ve Matematiksel düşünerek, iyi bir memur, yönetici olabilirsiniz ama Cengiz Han, Büyük İskender, Atatürk olamazsınız.
Köle olarak komşu kabileye satılan Cengiz isimli bir çocuğun bir gün özgür olup, önce komşularını, sonra rakip tüm kabile liderlerini yenip, bütün Moğolistan’ı birleştirip, Kafkasya’dan Büyük Okyanusa kadar uzanan, yeryüzünün en büyük kara imparatorluğunu kurabileceğini hangi mantık öngörebilirdi ki?
Genç Arnold Schwarzenegger Avusturya’nın Graz şehrinde yaşamaktadır. Ülkesinde daha önce kimsenin yapamadığını yapmak, gösterişli bir iş başarmak istemektedir. Hedefini belirler. Hollywood önünde büyük engelleri bulunmaktadır. İngilizcesi olmadığı için güzel bir dille seyirciyi etkileyemeyeceğini bilir. Çok güzel bir yüzü olmadığı için yakışıklılığıyla kitleleri etkileyemeyeceğini de görür. Dezavantajlarından etkilenmeden sonuca gidecek bir strateji çizer.
Önce dünyanın görebildiği en gösterişli vücudu geliştirecek, sonra da filmlerde gösterişli vücudunu sergileyerek insanlar üzerinde istediği derin etkiyi yaratacaktır. Stratejisini geliştirmekle kalmaz, onun işe yarayacağından şüphe etmeden korkunç bir iş disipliniyle çalışarak dünya vücut şampiyonu olur. Bu sonuç onun için bir araçtır. Asıl amacı Hollywood’dur. Sonrası hepimizce biliniyor. Canlandırdığı Terminatör karakteriyle beyaz perdenin gelmiş geçmiş en iyi vücut ikonlarından biri olmuştur.
Bununla da kalmadı. Büyük düşünü gerçekleştirdikten sonra kahramanları oynamak yerine kahraman olmaya karar verdi. Politikaya atıldı ve dünyanın en büyük beşinci ekonomisine sahip California eyaletinde 2003-2011 yılları arasında vali seçildi. Bu statü ABD Başkanlığından bir önceki basamak olarak görülüyor!
Einstein bu yüzden olsa gerek “hayal gücü bilgiden daha değerlidir” demiş. Efsanevi başarıların düz mantıkla anlaşılmayacak bir yapısı vardır.
Jules Verne’nin Ay’a Seyahat, Deniz Altında 20 bin Fersah, 80 Günde Devri Âlem hayallerinin, bilgilenen insanlar tarafından gerçekleştirilmesi Einstein’ı doğrulamaktadır.
Bunun gibi onlarca, yüzlerce sıfırdan zirveye çıkabilmiş insan örneklerini ülkemizde de görebiliyoruz.
Nice efsaneler çıkarmıştır bu topraklar.
42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı oldu!
Günümüzde belki bir Mustafa Kemal Atatürk çıkmayacak ama ülkeyi düze çıkaracak bir lidere ihtiyacımızın olduğu muhakkaktır.
Bunu başarmanın önündeki engel ne?
Paranız mı yok?
Atatürk’ün de yoktu!
Sağlığınız mı bozuk?
Atatürk’ün de bozuktu!
Çevrenizde sizi çekemeyenler mi var?
Atatürk’ün de vardı!
Bazı yakın arkadaşlarınız sizi arkadan mı vurdu?
Atatürk’ü de vurdular!
Amirleriniz hakkınızı mı yediler?
Atatürk’ünkini de yemişlerdi!
Sizden daha beceriksiz ve hırslı insanlar, sizden daha hızlı yükselip size amirlik mi yapıyor?
Atatürk’ün başına da gelmişti!
Geçmişte bazı denemelerinizde başarısız mı oldunuz?
Atatürk de olmuştu!
Hakkınızda ağırlaştırılmış müebbet hapis fermanı çıktığı için mi başarılı olamıyorsunuz?
Atatürk’e idam fermanı çıkarılmıştı!
Atatürk kişisel kurtuluş savaşı ile ülkeyi kurtarma savaşını birlikte yürütmüştü. Ona “Para yok” dediler, “Bulunur” dedi, “Düşman çok,”dediler,”Yenilir” dedi ve sonunda tüm dedikleri oldu!
Sayın muhalefet liderleri ve parti yöneticilerine seslenmek istiyorum.
Saygın bir seçim yapmayı beceremeyen, parlamentosu çalışmayan, sürekli siyasi ve ekonomik krizlerin yaşandığı, işsizliğin meslek haline geldiği, Suriye, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de savaşa neden olacak gelişmelerin yaşandığı, vahşi batının kovboylarınca üniter yapımızın sürekli tehdit altında tutulduğu bir ülkede, “vazifeye atılmak için içinde bulunduğun şartların imkân ve şeraitini” ne zamana kadar düşünmeyeceksiniz.
DYP ve SHP liderleri, Rahmetli Turgut Özal’ın(1989) Cumhurbaşkanı adaylığını engellemek için Sine-i Millete dönme tehdidini savurmuşlardı. Ancak beklenen olmadı ve sadece TBMM Başkan Vekilliği de yapmış olan, 2014 yılında kaybettiğimiz DYP Milletvekili Murat Sökmenoğlu kendi kuralını işletip, Sine-i Millete dönmüştü.
O günkü şartlar onu gerektirdiği için alınmış/alınamamış karalardı.
Siz MYK’ da, Parti Meclislerinde Sine-i Millete dönmeyi tartışıyor, ancak karar alma cesareti gösteremiyorsunuz.
O zaman bu kavramı dillendirmeyin.
Bu mevzular, sopa göstermek için kamuoyu önüne atılmamalıdır.
Sonuçları ağır olur!
Seçilmiş insanların mazbataları ellerinden alınıyor!
Yenilenecek seçimin garantisi nedir?
Yeniden bir tuzak kurulmayacağının garantisi var mı?
Yapılmış olan anketlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının kaybedilebileceği görülmüş, sandık kurulu oluşturma hatası bilerek işlenmiş, kazanıldığında problem etmeyecekler, kaybedildiğinde ise iptale gidecekler. Oyun planı bu.
Sandık kurullarını sanki muhalefet belirlemiş gibi işlem yapıldı.
Dönün millete. Bir daha seçilemem korkusunu atın üzerinizden. Layık olabilmişseniz, bu halk yeniden sizleri seçer. Halktan biri, halkın parçası olmak incitir mi sizleri? İşlevi olmayan bir parlamentoda, ne zamana kadar milletvekilcilik oynamayı içinize sindireceksiniz?
Ülke hangi noktaya geldiğinde bu konuyu tekrar yetkili kurullarınızda ele alacaksınız?
Bakıyor, görüyor ve seyrediyoruz!
Siyaset üretip sonuç alamıyoruz!
“Hayal gücünü” bilgisizlerin bildiklerinden değerli kılmak esas olmalıdır.
15 Milletvekilinin İYİ Partinin seçime katılabilmesinin önünü açmak için yaptıkları demokrasi hamlesinin yarattığı duygusallığı, sinerjiyi,
Sayın Meral Akşener’e getirilen 100 bin imza şartı için partili partisiz insanların Seçim Kurulları önünde, ağlayarak ama gururlu bir tavırla kuyruklara girdiğini unuttuk mu?
Bunlar popülizm adına değil, demokrasiye olan inanç adına, anında gelişen reflekslerdi.
Vekillerimiz de halkımız da gönüllü oldular.
Bu gün İstanbul’u teslim etmeyenler, 4 yıl iki ay sonra yapılacak genel seçimlerde(erken bir seçim olmadığına göre) iktidar kaybedildiğinde nasıl bir tutum sergileyeceklerini düşünmek istemiyorum!
O zaman Sine-i Millete dönme hamlesinin yararı olmayacaktır.
Bad-el Harab-ül Basra!
Son söz:
Basra yandıktan sonra su tutmanın ne yararı olabilir ki…