Edebiyatçı Osman Nevres Bey, gençliğinde, bir Temmuz ayı yaz sıcağında gezmek için gittiği Sakız adasında saçlarını savuran 17 yaşındaki bir Rum kızına âşık olur. Bir gayri Müslim kızı ile yapılacak olan evliliğinden duyulacak ve yaşanacak olan sıkıntıların da farkındadır. Umutsuz aşkı için gülümsettiği kadar acı veren şu çaresizlik saçan satırları karalar.
Senden bilirim yok bana bir fâide ey gül!
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!
İzmir’de 90 yaşına merdiven dayamış Ali Amcanın, böyle bir Temmuz ayı sıcağında yabancı ülke televizyonlarını çeken anteni arızalanır. Kendisine kızarak Mart kedisi gibi çatıda bizi uğraştırmanın ne âlemi var, miki filmi mi seyredeceksin bu yaştan sonra dediğimde,
Ah! Geçse bile gençlik çağı,
Gönül yine aynı gönül, aynı!
Diyerek cevaplaması bize gülümsetmişti.
Atatürk’ün isteği üzerine maddi ve manevi olarak desteklediği 12 Temmuz 1932 yılında Samih Rifat Başkanlığında, Yakup Kadri, Ruşen Eşref gibi tüm edebiyatçıların bir arada olduğu TDK (Türk Dil Kurumu) kurulmuştur. TDK o dönemde tüm yerleşim yerlerini oba ve oymakları araştırmış hatta 3 kişilik bir heyet bizim Karaçakal Yörüklerini de ziyaret ederler. İstanbul Şivesine has bir şivemiz olduğunu kayıt ettikleri yıllar yılı anlatılır. Türkçeyi bizim aşiretimizin çok güzel konuştuğuna dair birçok kişi hemfikirdir.
Şu Temmuz sıcağında buram buram terlerken 1993 yılının 2 Temmuz günü Sivas Madımak Otelinde 35 aydınımızın cayır cayır yakıldığını içimizin yanması hafızalarımızda yer aldı.
Samsun’a çıkmasının ardından Karabekir Paşa tarafından “Emrinizdeyim Paşam” selamı ile karşılanan Atatürk, Kurtuluş yolunda ilk adımı 23 Temmuz 1919 günü Erzurum Kongresi ile atmıştır.
Kurtuluş Savaşı sonrasında yine 1923 yılının sıcak bir 24 Temmuz ayında İsmet İnönü başkanlığındaki Türk Heyeti Lozan Barış Görüşmeleri ile emperyalist güçlere karşı atılan imzalarla Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak kendini kabul ettirmiştir.
Tarihe kayıt düşülecek bir dönemden geçiyoruz.15 Temmuz 2016 darbe kalkışması denilen bir tehlikeyi yaşadık. Binlerle ifade edilen kişilerin işinden olduğu, tutuklandığı günler yaşıyoruz. Askeri darbe derken, sivil darbe yaşamayalım. Dileriz ki kurunun yaşında yaş da yanmasın.
Osman Nevres Bey, Yunan, İzmir’i işgal ettiğinde Yunan Efsun Alayı askerlerine ilk kurşunu sıkan, bayraktarı vuran, linç edilen ünlü gazetecimiz, basın şehidimiz, Hasan Tahsin adını kullanarak İzmir Gazetelerinde yazmakta idi.
Basın hürdür, sansür edilemez nutukları atarız. Gazetecilerin en çok sıkıntı yaşadığı bir dönemden geçtiği aktarılır. Havuz medyası, yandaş medya en çok bu dönemde gündemde yer almıştır. Buna rağmen 1946 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Falih Rıfkı Atay’ın önerisiyle ilk gazetenin yayınlama tarihi olarak 24 Temmuz Gününü Basın ve Gazeteciler Bayramı olarak kutlanması önerisi kabul görmüştür.
Kendisine yalaka etiketi kondurmayan, çıkar için kalem sallamayan, ihale peşinde dolanmayan, birilerinin maşası, uşağı olmayan, gazeteci gibi gazetecilik yapan basın çalışanlarının Basın ve Gazeteciler Bayramı Kutlu olsun!