Servet Töz’ün çalışma ofisinde gerçekleşen görüşmede İYİ Parti Aydın Milletvekili Adnan Aydın Sezgin, beraberinde İYİ Parti Aydın İl Sekreteri Şafak Akdoğan olduğu halde gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni ve İmtiyaz Sahibi Servet Töz, gazetemizin köşe yazarları Ali Aksüt ve Metin Akoğlu ile gündeme dair değerlendirmeler yaptı. Servet Töz ile de röportaj gerçekleştiren Milletvekili Sezgin, ekonomi ve dış politika konularında iktidarı topa tuttu. Türkiye’nin iyi yönetilmediğini belirterek, ‘tek adam rejimi’ vurgusu yaptı. “Her şeye rağmen ümitsiz değilim. İktidarı mağlubiyete uğratacak, Türkiye’de İYİ Parti var” dedi.
Amerikan dolarının yükselmesinin dış politikadaki gelişmelere bağlı olmadığını öne süren Sezgin ile gerçekleştirdiğimiz röportajı keyifle okuyacağınızı umut ediyoruz.
TÜRKİYE NASIL YÖNETİLİYOR?
Türkiye kötü yönetiliyor, hezeyanla yönetiliyor. Faizlerin düşük tutulmasındaki ısrar, Merkez Bankasına müdahale, para politikalarındaki yanlışlıklar sonucu Amerikan doları yükseldi. Bu halkı fakirleştirdi. Ülke borçlandırıldı. Bu kadar borçlanmaya izin verilmemeliydi. Daha önce özel sektörün ve yerel yönetimlerin dış borçlanmalarına hazine garantisi verilmez, herkes ayağını yorgana göre uzatırdı. Şimdi Türk Telekom'dan dolayı olan borcunu ödeyemeyen Lübnanlı şirketin hazine garantili borçlanmasına izin verenler, Türk Telekom’un zararından istifade edenlerdir, bu işin ortağıdır. Türk Telekom’da iki yönlü zarar var. Hem değer kaybı hem de hazine garantili borçlanma zarar verdi.
HÜKÜMET YATIRIM YAPMIYOR MU?
ÜLKEMİZİN YABANCI YATIRIMCIYA İHTİYACI VAR MI?
Türkiye’nin en büyük pazarı, en önemli ekonomik partüneri Avrupa Birliği.. Bizim dış ticaretimizin yüzde 50’den fazlası Avrupa Birliği. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir bölgeyle dış ticaret sağlıklı bir ticaretti. Çünkü o ekonomiler Türk ekonomisinden daha da gelişmiş olmakla birlikte, sanayi, teknoloji ve ARGE bakımından bizim onlara ihracatımız, onlardan yaptığımız ithalatın yüzde 90’ı karşılıyor. Bu çok önemli bir şey, Anahtar bir musluk bu.. Bizim dış dış politikadaki savrulmalarla birlikte yeni hedef olarak seçtiğimiz Çin ve Rusya ile dış ticaretimiz ise, dış ticaret açığımızın yüzde 49’unu oluşturuyor. Türkiye’nin yabancı yatırımcılara ihtiyacı var. Ancak bu azaldı. Niye azaldı? Çünkü Türkiye hukuk devleti olmaktan çıktı. Yabancı sermayenin en önemli atfettiği şey hukuki öngörülebilirliktir. Biz 2007’ye kadar AB ile uyum politikaları izledik. Hukukumuzu uyumlu hale getirmeye çalıştık. Ama bu 2007’den sonra durdu maalesef. Türkiye’deki yabancı yatırımların 3’te 2’si de Avrupa’dan gelmiş yatırımlardı. Bu yatırımlar 2011 yılından itibaren düşmeye başladı. Çünkü Türkiye 2010’dan itibaren hem demokrasi, hem insan hakları, hem de hukukun üstünlüğünden uzaklaşmaya başladı. Siz hukukuna güvenmediğiniz bir coğrafyaya milyarlarca dolarlık yatırım yapar mısınız? Yabancı yatırımcı hukukuna güvenmediği bir yere ‘yatırımlarım bir gün elimden alınır’ diye bakar. Hukuk en önemli teminattır. İktidarın her şeyi yeniden keşfedeceğim anlayışı mevcut. İstişare yok çünkü tek adam rejimine dönüşmüş durumdayız. Onun için de birçok yanlış yapılıyor.
AK PARTİ İKTİDARININ SURİYE POLİTİKASINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Suriye politikasının yanlışlığını şimdi hep birlikte yaşararak görüyoruz. Her ne olursa olsun İdlib’te kaybeden taraf Türkiye. Rusya İdlib’e bombalarken ‘bu işin patronu benim’ diyor. O masada üç ülke görünüyor ama dört ülke var. Dördüncü ülke Suriye dolayıyla Esad. Suriye konusunda baştan sona hata yaptık ve şu anda da hata içindeyiz. İktidar kendi yarattığı hayallerine inandı. Hani ‘aldatıldık’ diyor ya! Suriye’de kendi kendisini aldattı. Çünkü Türkiye’nin cumhuriyet tarihi boyunca ulusal çıkarlar üzerinden yürütülen dış politikasını başka unsurlara bağladı. Müslüman Kardeşler’e bağladı, hezeyanlara bağladı. Bir takım erişilmez ihtiraslara bağladı. Suriye’de Müslüman Kardeşlerle işbirliği söz konusu oldu. Şimdi deniyor ki ‘bu işin sorumlusu Ahmet Davutoğlu.’ Davutoğlu’nun, Recep Tayyip Erdoğan’dan habersiz bir şey yapması mümkün mü? Öyle bir şey söz konusu bile olamaz. Her şey Erdoğan’ın bilgisi ve direktifi dâhilinde yapıldı.
AB ÜLKERİYLE İLİŞKİLERİMİZ NEDEN BOZULDU?
MÜZAKERELERİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Dışişlerinde müzakere al-ver görüşmesine dönüştü, ‘Şunu verirsen bunu alırsın’a getirildi. Bizim son 16 yılda dış politikada ne kazandığımızı düşünmemiz lazım. Ne kazandık? Kaybettik. İtibarımızı yitirdik. Türkiye zayıf bir ülke haline dönüştü. Türkiye ciddiye alınmayan bir ülke haline dönüştü. Şantajcı bir ülke haline dönüştü. Bizim diplomasimizin saygı gören bir ciddiyeti vardı. Biz hukukun içinde, diplomasinin kurallarıyla Osmanlı’dan kalan birikim üzerinden iyi bir diplomasi yürütebiliyorduk. Bu gün şantajcı bir diplomasi yürütüyoruz. ‘Ver papazı, al papazı’ dediğin anda sen hem hukuk devletini reddediyorsun hem de diplomasi kurallarının dışına çıkıyorsun. Bunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söyledi. Sen bunu söyleyerek şantaj formülüne girersen karşındaki de sana aynı muameleyi çeker. ‘Ver papazı’ dedi de verdiler mi? Ama açık açık söylüyorum; Türkiye Papaz Brunson’u verecek. Bir de Deniz Yücel olayı var. Alman “Die Welt” gazetesinin Türkiye temsilcisi Deniz Yücel serbest bırakıldı mı? Bırakıldı. İki ülke arasında olmaması gereken bir pazarlığa konu oldu mu olmadı mı? Oldu. Bu tüm dünya biliyor mu? Biliyor. O zaman tüm dünya sana öyle bir ülke olarak muamele eder. Bütün bunlar maalesef Türkiye’yi çok yıprattı.
TÜRK EKONOMİSİNİ DIŞ POLİTİKA MI BOZDU?
Hayır! Ekonomimiz dış politika sonucu bozulmuş değil. Yapılan iktisadi politika hataları, yapısal sorunların üzerine gidilmemesidir bunların müsebbibi. Ekonomi alanında yapılan hataların üstünü örtmek, yine bir düşman tayin etmek için Papaz Brunson olayını istismar ediyor, halkı aldatıyor. Efendim Türkiye’ye parasal operasyon yapılıyormuş. Eğer açığın varsa, sıkıntın varsa yaparlar. Dış politika bir gül bahçesi değildir. Çıkarlar çatışır. Mühim olan çıkarlar çatışmasını üslubuna göre senin en az zarar göreceğin şekilde yürütmek lazım. İktidar bunun tam tersini yapıyor, kristal dükkânına fil gibi giriyor. Türkiye güçlü liderler gördü. Ecevit, Demirel, Özal gibi güçlü liderler yönetti ülkeyi. Siz hiç ‘heyt’ diyen cumhurbaşkanı gördünüz mü? Bize güçlü diplomasi lazım.. Sen siyaset üslubunu yanlış kurgular ve uygularsan başarısız sonuçlara muhatap olursun.
“ONLARIN DOLARI VARSA BİZİM DE ALLAH’IMIZ VAR” SÖZÜNÜ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
TÜRKİYE ANLATTIĞINIZ ÇIKMAZLARDAN NASIL ÇIKACAK?
Ümitsiz değilim. Bütün bu sıkıntıları aşacağız. Türkiye siyasi iktidardan büyüktür. Türkiye’nin geçmişi de geleceğin de konjonktürlerden büyüktür. Ama çok büyük bir maliyeti olacak. Bu günler çok daha iyi, ufkumuz daha iyi olabilirdi. Dediğim gibi ümitsiz değilim. İktidarı mağlubiyete uğratacak, Türkiye’de İYİ Parti var. Yerel seçimlerde İYİ Parti olarak beklentimiz çok yüksek. Çünkü yerel seçimlerde AK Parti iktidarını, tek adam rejimini başarısızlığa uğratmak, mağlup etmek çok önemli bir görevdir. Zira maalesef Türkiye’de iktidarı sınırlamak zor hale getirildi. Parlamentonun etkinliği azaltıldı. Güçler ayrımı ortadan kaldırıldı. İktidarı sınırlamayı sınırlamak ancak ve ancak seçimle mümkün… İktidarın yereldeki gücünü kırmak için İYİ Parti’nin başarılı olması gerekir. İktidarın frenlediği işaretini güçlü olarak vermemiz gerekiyor. O nedenle yerel seçimlere güçlü bir şekilde hazırlanıyoruz. Teşkilatlarımızı yenileyip, güçlendiriyoruz. Bir yandan yenilenirken bir yandan da İYİ Partililik kimliğini oluşturuyoruz. Belediye başkan adaylarımızı, meclis üyelerimizi titizlikle seçeceğiz. Mutlaka ve mutlaka başarılı olacağız.
SAYIN SEZGİN AYDINLILARA BİR MESAJINIZ OLACAK MI?
Aydınlı hemşerilerime partimize olan destekleri nedeniyle teşekkür ederim. Bu desteğin yerel seçimlerde de büyüyerek devam edeceğine inanıyorum. Bundan sonra halkımızın desteğiyle daha çok başarılara imza atacağız.
***
Gazetemize yaptığı ziyaret ve ayırdığı zaman için İYİ Parti Aydın Milletvekili sayın Aydın Adnan Sezgin’e çok teşekkür ederiz.
AYDIN ADNAN SEZGİN KİMDİR?
Yönetici, bürokrat, diplomat, büyükelçi. 1956 yılında Aydın'da doğdu. Ankara Tevfik Fikret Lisesi ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra Paris Hukuk ve İktisat Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde, “Ekonomi ve Uygarlık” konulu yüksek lisans yaptı.
1982’de Dışişleri Bakanlığı’nda, Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar Dairesi’nde göreve başladı. 1984-1987 arasında Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu Nezdindeki Daimi Temsilciliği'nde üçüncü ve ikinci kâtip olarak görev yaptı. 1987-1989 döneminde Bağdat Büyükelçiliği'nde İkinci Kâtip ve Başkâtip olarak çalıştı. 1989-1991 döneminde Dışişleri Bakanlığı, Körfez ve İslam Ülkeleri Dairesi’nde, 1991-1994 döneminde Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Cenevre Osi Nezdindeki Daimi Temsilciliği'nde Başkâtip olarak görev yaptı.
1995'de Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü'nde Başkâtip ve Özel Danışman olarak hizmet verdi. 1996-1997 yıllarında Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Dairesi’nde Daire Başkan Vekilliği yaptı.
1997-2003 döneminde Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, 2003-2006 yılları arasında Paris Başkonsolosluğu görevlerini üstlendi.
2007-2009 döneminde Dışişleri Bakanlığı Araştırma Genel Müdür Yardımcılığı'nda, Elçi-Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra 2009'da Araştırma ve İstihbarat Genel Müdürlüğü’ne Elçi-Genel Müdür, 2010'da Moskova Büyükelçisi olarak atanmıştır.
Sezgin'in Moskova Büyükelçiliği görevini müteakip, 2014 yılında Türkiye’nin Roma Büyükelçisi ve Roma’daki Birleşmiş Milletler Kuruluşları Nezdinde Daimi Temsilci olarak tayin edildi. 2016 yılı sonunda bu görevini tamamlayarak yurda döndü ve İYİ Parti saflarına katılmak üzere emekli oldu.
Türkiye Felsefe ve İnsan Hakları Vakfı kurucu üyesi ve Türk Felsefe Derneği üyesi olan SEZGİN, Fransızca ve İngilizce bilmektedir.
24 Haziran 2018 genel seçimlerinde İYİ Parti listesinden Aydın milletvekili seçildi.