Sevgileri yarınlara bırakmayınız

Şerif KUTLUDAĞ

SEVGİLERDE, şiirinde şâir Behçet NECATİGİL şöyle seslenmişti okurlarına:

“Sevgileri yarınlara bıraktınız

Çekingen, tutuk, saygılı.

Bütün yakınlarınız

Sizi yanlış tanıdı.”

NECATİGİL’in hatırlatmasından esinlenerek biz de siz sevgili okurlarımıza: “Sevgileri yarınlara bırakmayınız!..” diyoruz…

“Bitmeyen işler yüzünden

(Siz böyle olsun istemezdiniz)

Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi

Kalbinizi dolduran duygular

Kalbinizde kaldı”

Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kalır mı kalır!.. Çünkü “Gün ölümlü, gün akşamlı!..” diye bir sözümüz vardır. Ya da Hz. Muhammed’in “Kıyamet kopuyor olsa bile fidan dikiniz!..” buyruğu gereğince sevgileri yerınlara bırakmadan şimdi; şu anda söylemek gerekiyor…

“Siz geniş zamanlar umuyordunuz

Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.

Yılların telaşlarda bu kadar çabuk

Geçeceği aklınıza gelmezdi.”

Yıllar çok çabuk geçer mi geçer… Hayatın bin bir türlü gailesi içerisinde yaşayıp, daha dün gibi derken bir de bakmışız yaşımız –benim gibi- yetmişe gelivermiş değerli okurlarım…

"Gizli bahçenizde

Açan çiçekler vardı,

Gecelerde ve yalnız.

Vermeye az buldunuz

Yahut vakit olmadı…”

İşte hayatın gerçeği de bu son dörtlükte: Sonuç olumsuz olduktan sonra, sevgimizi ifade edemedikten sonra neye yarar ki mazeretler… Bir kere olan olmuştur. Sevgilerimizi ifade etmemiz mümkün olmamıştır.

SEVGİLERDE şiirinin ardından yine Behçet NECATİGİL’in “GİZLİ SEVDA” şiiri ne de çok yakışıyor değil mi?

Sanki sevgilerin söylenemediği için arada bağ kurulamayan, bundan dolayı da araya mesafeler giren sevgili ile karşılaşan bir arkadaşı Sevgiliden haber getirir sevgileri söyleyemeyen platonik âşığa… Buyrun bir de “Gizli Sevda” şiirini okuyalım birlikte:

GİZLİ SEVDA

Hani bir sevgilin vardı

Yedi sekiz sene önce,

Dün yolda rastladım

Sevindi beni görünce.

Sokakta ayaküstü

Konuştuk ordan burdan.

Evlenmiş, çocukları olmuş

Bir kız bir de oğlan,

Seni sordu.

Hiç değişmedi, dedim.

Bildiğin gibi...

Anlıyordu.

Mesutmuş, kocasını seviyormuş.

Kendilerininmiş evleri...

Bir suçlu gibi ezik,

Sana selam söyledi.

Yunus EMRE’MİZ; yedi yüz yıl önce “Sevelim, sevilelim // Dünya kimseye kalmaz!..” dememiş miydi bizlere!..

Sözü yeniden Behçet NECATİGİL’e getirirsek: Necatigil, Atikalipaşa mahallesindeki Ndünyaya geldiği konak 1918’de meydana gelen Büyük Fatih Yangını'ndan yanar ve ağır bir mide humması geçirmekte olan annesini hendisi henüz iki yaşında iken kaybeder…

Babasının Singer Dikiş Makineleri firmasında müfettiş olmasından dolayı Kastamonu'ya taşınırlar. Necatigil, ilk öğrenimini Kastamonu Erkek Muallim Tatbikat Mektebi'nde tamamlar. Ortaöğrenimine Kastamonu Lisesi'nde başlar. Ancak yetersiz beslenme ve bakımsızlık nedeniyle geçirdiği "tüberküloz" nedeniyle öğrenimine ara vermek zorunda kalır. Aile İstanbul'a taşınır. Necatigil, tedavisinin ardından 1931 yılında Kabataş Erkek Lisesi'nde, orta ikinci sınıftan yeniden başlar.

Liseyi bitirdikten sonra Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde yükseköğrenim gördü. Bu okulda ders veren Ali Nihat Tarlan ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın öğrencisi olur. Divan şiiri ve Tanzimat şiiriyle tanışır. Öğretmen Okulu yıllarında Cahit Külebi en iyi arkadaşı olur…

Alman Filolojisi bölümünün bazı derslerine de misafir öğrenci olarak katılır. Deutscher Austauschdienst kuruluşunun davetlisi olarak bursla Berlin'e gönderilir. Dört ay Almanca kursuna devam eder. 1940 yılında yükseköğrenimini tamamlar ve öğretmenliğe başlar…

Necatigil’in çok sayıda şiir kitabı, radyo oyunu, “Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü” ile “Edebiyat Eserler Sözlüğü”nü hazırlar..

Evet, değerli okurlarım… NECATİGİL’den aldığımız dersten hareketle biz de siz sevgili okurlarımıza: “Sevgileri yarınlara bırakmayınız!..” diyoruz…

GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.