Millet İttifakında taşlar yerine oturtulmaya çalışılıyor. Somutlaşmış bir isim ve uygulanacak program henüz açıklanmadı.
Böyle bir ortamda ABD, PKK üzerinden Türkiye’ye ayar çekti. TTB Şebnem Korur Fincancı “Türk Ordusu kimyasal kullandı” dedi ve arkasından da tutuklandı.
Muhtemeldir ki HDP, Fincancı’nın Sağlık Bakanı yapılarak onurunun iadesini isteyecektir.
Bu hadise öncesi CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve hemen arkasından İyi Parti Milletvekili Sayın Ahmet Kâmil Erozan ABD’ye gittiler.
Yetmediğini göreceksiniz.
Diğer liderler ya da temsilcileri de o yoldan geçeceklerdir.
Türkiye’deki dostlarının ne düşündükleri çoktan okyanus ötesine iletilmiştir bile;
Türk halkının tertemiz oylarıyla seçilip en yüksek makama gelecek birinin, “ben buradayım” ya da “siz kiminle çalışmak istiyorsunuz”, bakın burada “şöyle bir isim daha var” hamleleri şık olmuyor
Türk toplumu bunu değerlendirir!
Gitmeden önce televizyon ekranlarından, “ABD muhalefeti, Dış işlerinin Türkiye masası, iş insanları, bilim kurulları ve öğrenciler vs ile görüşeceğim” dendi.
Siz, mevcut yönetime rağmen Cumhuriyetçiler ile görüştüğünüzde, Biden ve Kamala Harris sizi neden desteklesin.
Türkiye Masasındaki memur, Amerikan devletinin memurudur. Orada yapılan görüşmeler kayıt altına alınır. Sizin ile yaptığı görüşmeyi temas raporu yaparak bakanına ulaştırır. Siz de Bakan ile görüşmüş olursunuz.
Allah aşkına, ABD’yi Demokrat bir Başkan yönetiyor.
Sizin muhalefetten kastınız, Biden’ın rakibi Demokrat Barnie Sanders ise; geleceğin başkan adayı o olmayacak. Çünkü adam 81 yaşında. Seçtikleri Biden bile adım atmakta güçlük çekiyor. Kamala Harris’in Başkanlık Mazbatası her an eline verilebilir.
Barnie Sanders, Biden’nın ön seçimde yarıştığı Demokrat senatördür. Muhalif falan da değil. Ilımlı İslam gibi Ilımlı sosyalist; Sanders’ın sosyalistliği, Potamac Nehrinde yüzen ördeklerin sağlığı ile olan ilgisi kadardır.
Yönetimle görüşülmediğini, bir angajmana girilmediğini, Türk öğrenciler, bilim dünyası temsilcileri ve Ekonomist Daron Acemoğlu gibi kıymetli insanlarla geleceğe yönelik görüşmeler yapıldığını anlattınız.
Bunların hepsi değerlidir.
Benim ilgilendiğim husus, bu ziyaretin zamanlamasıdır!
Şimdi gözünüzü kapatınız. Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri yapılmış, YSK; Millet İttifakının yüzde 60 veya üzerinde bir rakamla seçimi kazandığını ilan etmiş. İttifakın adayı olarak Türkiye’nin 14. Cumhurbaşkanı olmuşsunuz.
Hükümeti kurma, programlar, atamalar, Kurullar, Parlamenter sisteme dönmek için uyum yasaları vs. vs hepsi tamam. Yabancı konuklarınız tebrik etmek için sıraya girmişler. Ve zaman bulup bir gün ABD ziyaretini planlıyorsunuz.
Siz ve içinde bulunduğunuz ittifak yüzde altmış ile seçimi kazanmış, müthiş bir halk desteğinin arkanızda olduğunu bilerek yapacak olduğunuz ziyaretteki görüşmelerde eliniz kuvvetli olmaz mı?
Elinizin güçlü ve arkanızda Türk Ulusunun olduğunu bilerek oturduğunuz masada; parasını ödediğimiz halde teslimi yapılmayan uçaklar da dahil olmak üzere, ABD ile olan bütün birikmiş sorunları çözebilmek için onurlu bir devlet gibi davranmayı ve gerektiğinde de masayı devirmeyi göze almalısınız. Geleceğin iktidarı olarak bu konuları MYK ve GİK’larında çalışmalısınız.
Daron Acemoğlu, Ermeni asıllı Türk vatandaşıdır.
Bu ülkenin ekmeğini yemiş, suyunu içmiş bir vatandaşınızı davet edersiniz, nezaket gösterip gelirse eğer ekonomi reçetesini sunar ve hatta para karşılığı size danışmanlık bile yapar…
Bir öneride bulunmak isterim.
Madem ki Dünyanın bir numaralı ekonomisti, Daron Acemoğlu’na ekonomiden sorumlu bakanlık bile verebilirsiniz.
Atatürk’ün Partisininim içinde, Şükrü Elekdağ ve Onur Öymen gibi devlet adamları görev aldılar. Onlar, girişimleriyle Amerikalı tarihçi Justin McCarthy’i Türkiye’ye getirdiler. Avrupa başkentlerinde Sözde Ermeni Soykırımı konularında konferanslar verdirttiler. Amerikalı bir tarihçi, Türkiye’nin tezlerini dünyaya anlatmıştı. Amerikalı bir bilim insanının, yaşadığı ülkenin iç/dış politikalarına tamamen ters görüşleri anlatması hiç te kolay değildir.
O CHP’liler bunu başarmışken,
“23 Nisan’dan bir sonraki gün neydi?
Bilmek istemeyenler için ipucu: 1915” diyerek t….k geçen, TTB üyesi Dr. Canan Kaftancıoğlu gibi Daron Acemoğlu’da 24 Nisan hatırlatması yapabilir mi?
İhtimal dışı değil,
O zaman değmez.
Çünkü bizim, Prof. Dr. Osman Altuğ gibi altın değerinde bir hocamız var.
ABD ve diğer gelişmiş ülkelerdeki bilim insanlarımız ve geleceğin bilim insanı olacak öğrencilerimiz için YÖK’ün olmadığı Özgür ve Özerk üniversiteler, stratejik, ekonomik, uyum ve entegrasyon planlamaları yaparak, o değerli vatan evlatlarını ülke hizmetine kazandırmayı düşündüğünüzü de duymak isterdik.
Gittiniz ve geldiniz.
Sizden önce de kırmızı halılarda yürüyenler, gidip gelenler olmuştu.
Gidecekler de sıralarını bekliyorlar.
Hasılata bakmak lazım.
Ne elde ettiniz?
Sizler Amerika seyahatlerine odaklanmışken, örtülü operasyon kuramcıları iş başındalar.
En son TSK’ya yönelik Kimyasal silah kullanıldığı suçlamasıyla CIA’nın, psikolojik Savaş Harekâtı ile Türkiye sıkıştırılıyor.
Daha önce Irak’ta ve Suriye’de bu tarz köpürtmelerle gerekçe hazırlandığını biliyoruz.
Bir siyah adam ile bir beyaz adam, BM’de “yanlış istihbaratmış” diyerek özür dilemişlerdi ama “ba’de harabül Bağdat:”
Şimdi de Türkiye’yi hedef alıyorlar.
HDP işaret fişeğini çaktı.
Fincancı verilen görevi yerine getirirken yaptığı ispata muhtaç açıklamayla taraf olduğunu gösterdi.
CHP’li Sezgin Tanrıkulu, mal bulmuş mağribi gibi konuyu Meclis gündemine taşıyacağını söyledi.
Organize işler!
CHP içinden itirazlar da yok değil,
Babası eski bir asker olan İzmir Milletvekili Murat Bakan, “Kimyasal silah yalanı, TSK’yı yıpratmaya yönelik organize bir çalışmadır. Şiddetle reddediyor, kınıyorum. Askerimiz, polisimizin destekçisiyim. Şanlı TSK’mızın arkasındayım” ifadelerini kullandı.
Başka tepkiler de var.
Parti Sözcüsü, “Uluorta açıklama yapılmamalı diyerek Tanrıkulu’nu uyardı ve doğru bulmuyoruz” dedi!
Umarım samimidir.
CHP’de hoşnutsuzluk devam ediyor.
Türkiye seçim sathına girdi. Siyasi partiler çalışmalarını yoğunlaştırdı. Yapılacak seçim, ABD’nin bölgedeki geleceği ile ilgili olarak çok büyük önem taşıyor.
Erdoğan yönünü Asya’ya çevirdi. Rusya ile ilişkileri gaz, petrol, turist ve salatalığı aşmış durumda. Karadeniz’in statüsü Atatürk’ün kurduğu şekilde ve Montrö, tıkır tıkır işletiliyor. CHP Milletvekili Büyükelçi Ünal Çeviköz’ün muhalefetine rağmen S-400’ler Yunan sınırında aktif hale getirildi.
Hepsinden de önemlisi, Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşmek tabu olmaktan çıktı ve her an Soçi’de tokalaşabilirler.
Bu Amerika’ya Suriye’den git demektir.
Görüldüğü gibi Erdoğan, Amerika için yoldan çıkmış görünüyor.
Bu nedenledir ki ABD, Federasyoncuların kazandığına göre değil, Erdoğan’ın kazanması durumuna göre gardını alacaktır.
PKK, FETÖ, DEAŞ, Afganlı 300 bin genç ve Suriyelilerden derlenenler dahil bütün elemanlarını sahaya süreceği günler çok uzakta değil;
Fırat’ın doğusunda yapılan tatbikatlar…
Rumların silahlandırılması…
Doğu Akdeniz’deki Fransız, İtalyan ve İsrail’le olan iş birlikleri…
Yunanistan’daki üsler…
Dedeağaç’taki bin tank…
Romanya ve Bulgaristan’daki yığınaklar…
Şimdi de 'Türkiye kimyasal kullandı' iddiası ile Türkiye’ye operasyon işaretleri var.
Irak işgali bu kimyasal yalanı ile gerçekleşti ve Irak’ı üçe böldüler.
Suriye’de önce İhvan, sonra da Beyaz Mihverlilerin kimyasal yalanı ve arkasından PKK/PYD bebeğine bakıcı oldular.
Şimdi aynı taktik Türkiye için de gündemde.
Cumhuriyetin 99. Yıl kutlamalarındaki coşkuyu ve samimiyeti gördünüz.
Birinci vazifesi; Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmek olan bir Ulus var karşınızda!
Camızcı dostlarınıza güvenip bunu test etmeyin!