Ülkemizin sükûneti, itidalini ve huzurunu, öncelikle iktidar partisinin ve onun yardımcılarının sağlaması gerekir.
Huzursuzluk, rahatsızlıkların artması, toplumun kutuplara ayrılması, muhalefetin hoşuna gider. Kaos senaryolarını genellikle muhalefet partilerinin planladığı düşünülür. Sonuç olarak iktidar bu huzursuzluklardan ve gerginlikten sonra zayıflar güçsüz düşer. Muhalefetin hiç bir projesi yoksa bile milletin huzursuz ve gerginliği, iktidarda güç kaybına sebep olur.
Bu anlattığım genel bir teoridir. Şimdi ülkemize bir bakalım isterseniz. Bu genel teori ülkemle örtüşüyor mu?
Örtüşmüyor.
Benim ülkemde ipleri geren iktidar partisidir. Halkı kamplaşmalara zorlayan iktidar partisi ve onun koltuk değneğidir. Seçim çalışmalarını, sanki ülkemize saldıran 7 düvele karşı yapıyormuş havası veren, iktidar partisi ve onun yamağıdır. Kamuoyu böyle görmektedir.
Sanki yerel seçimlere katılmıyoruz. 3. Dünya savaşına hazırlanıyoruz.
Bu hiçte doğru olmayan bir durum.
Bu gidişattan, ülke insanımız ve demokratik kurallarımız zarar görecektir.
Ağır ve acımasız hakaret içeren, vatan hainliği ile suçlayan demeçler, ona cevap olsun diye savrulan salvolar toplumu geriyor, huzursuz ediyor.
Bu ülke bizim ve bu ülkede biz, her kesimi ile birlikte yaşayacağız. Yarın seçim bitecek, hepimizin ekonomik sıkıntıları, ailelerde yıkımlara sebep olacak. Bunalacağız, çaresiz kalacağız ve hemen yakınımızdaki komşumuzun külüne muhtaç olacağız.
31 Mart tarihine kadar dondurulmuş bekletilen fiyatlar, alım gücümüzü oldukça azaltacak. Ekmeğe yapılamayan zam fırıncılarımızın birçoğunu batırmaya doğru götürürken, seçim ertesinde ilk olarak ekmeğe zam gelecek. İşsizlik ve yoksulluk hat safhaya doğru tırmanacak.
Muhalefete, vatan haini gibi davranmak yerine, seçimden sonra, belki de milli bir hükümet kurmak için ortak hareket etmek zorunda kalabilirsiniz. Biraz daha makul olunuz ey yetkililer.
Ülkemiz kaosa sürüklenmemeli.
Bu süreci, özellikle iktidar partisi hiç kışkırtmadan, sakin ve mantıklı davranarak yönetmeli. “Bu seçimler yerel yönetici seçimidir. Bu seçimlerde seçeceğiniz kişiler sizlerin hizmetlerinize taliptir. Bu seçimlerde Vatanın milletin bekası değil en iyi hizmetkâr olacakların seçilecekleri seçimlerdir. Oyunuzu verecekleriniz, partilerden çok, size hizmet edecek kişilerdir. Bunu da en iyi biz ve bizim ekibimiz yapabilir” demesi gerekirken; seçimlere iki ay kala verilen demeçlere bir bakınız Allah aşkına!
Yapacağımız 3. Dünya savaşı değil, yerel yöneticilerimizin seçimi. Belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri ve muhtar seçimi kardeşim. En iyi kim hizmet getire biliyorsa, getire bilecekse, kime daha çok inanıyorsak oyumuzu onlara vereceğiz.
Muhalefet ne yapıyor?
Onlarda da oldukça çok sorun var. Onlar parti içi, iktidar mücadelesi veriyorlar.
9 kez ülke genelinde seçime gireceksin. Dokuzunu da kaybedeceksin ve o muhalefet partisi başkan ve yönetim kadrosunda utanmadan oturacaksın.
Senin ülke yönetmek gibi bir derdin olmadı mı hiç ?
Hiç böyle bir gailen olmadı mı?
Ey Kılıçdaroğlu!
Sen ne yapıyorsun?
Senin kendi koltuk sevdandan başka bir derdin yok mu kardeşim?
Hiçbir gündemi kendin yaratamadın. İktidarın verdiği pasların peşinde koştun. Orta sahada hiçbir oyunu kendin kuramadın. Hiçbir gol de atamadın be kardeşim.
Takımın küme düşüyor. Bir sürü kaliteli oyuncunu saha dışında tutarak beceriksizliğin sonucu, takımını da başarısızlığa götürüyorsun. Allah aşkına git o takımın başından ayrıl.
Diğer yandan, bu seçim heyecanına kapılıp, oyuna gelen, seçimlerden sonra ülkenin kurtulacağını, çağ atlayacağını, uçacağını zanneden sıradan vatandaşımız, uyanacaktır. Bir Nisan da gerçeklerle baş başa kalacaktır.
Ülkenin ağır ekonomik koşulları ile ve cebindeki daralmanın yokluğunun verdiği acı ile yüzleşecektir. Bir Nisan şakasının nasıl bir gerçeğe çevrildiğini görecek ve uyanacaktır.
Ey Millet!
Herkes sakin olsun ve yeniden kenetlenmeye hazır olsun.