Çocuk ağlıyordu. Ağlama sesini annesinden başka duyan olmadı. Baba yoktu, eve ara sıra geliyordu. Geldiğinde de zaten hep alkollü olurdu. Genç kadının bir de, dört yaşında küçük Mehmet'i vardı. Mehmet merdivenlerin başında kardeşinin ağlamasını izledi. Annesi arka bahçeden koşarak yetişti. Sokak kedisinin çocukla oynadığını fark etti. Çocuğu oyunun bir parçası zanneden kedi sağa sola hopluyordu. Onu dışarı çıkardı. Kedi çocuğun yüzünü tırmalamıştı kanıyordu. Çocuğunu kucağına aldı, emzirmek istedi, eliyle başını tuttu, çocuk ağlamaktan iyice kıpkırmızı olmuştu, annesini emmeye başladı. Yüzü ateş içinde, gözleri yerinden çıkacak gibiydi, saatlerce ağladıktan sonra sustu. Uyudu.
Ağlamaktan yorulmuş olmalı ki, uykusunda hıçkırıyordu. Bir ara sesi kesildi. Sessizlik oldu, çocuktan hiç ses gelmedi.
Bir şey mi olmuştu? Ağlasa daha iyiydi.
Anne korkmuştu, kalp atışları hızlandı biraz sonra tekrar ses gelmeye başladı. Rahatladı.
Annesinin eliyle çekiştirip oturttuğu Mehmet'in burnu kızarmıştı, sümükleri dudaklarının üstüne düşmüştü. Mehmet, kazağının kolunun tersine gelen kısmıyla burnunu sildi. Ama o ağlamıyordu. Heyecanlı bakışları ile kafasını bir o yana, bir bu yana çeviriyordu. Afacandı.
Anne çocuklarını alıp gitmeyi çok düşündü. Bu evde yaşamak istemiyordu. Kocasının devamlı eve sarhoş gelmesi onu hayattan bıktırmıştı. Günlerdir çocuğun hasta olduğunu söyledi. Dinleyen olmadı. Dayanacak gücü kalmamıştı. Kocası eve geldiğinde her şeye bahane buluyor, anlamsız şeylerden olay çıkarıyordu. Çok kızdığında alkolünde etkisiyle zavallı kadını dövüyordu. Bir defasında ağlayan çocuğun sesini duymak istemedi. Annesi ve çocuklarını banyoya kapattı. Artık baş edilecek gibi değildi. Evde huzur kalmamıştı. Genç kadın devamlı ağlıyor, ağlarkende "ahh, babacığım yaktın beni" diyordu.
Sebile bu evliliğe karşı çıkmıştı. Çocukluktan beri birlikte büyüdüğü üvey kardeşi Yalçın'la evlenmeyi hiç istememişti. Onunla evlenmek aklının ucundan bile geçmiyordu. Diğer kardeşleri evliydi. Daha evlenme yaşına gelmemişti on altı yaşındaydı. Babası, eve getirdiği dul bir kadının oğluyla, evlendirmek istemişti Sebile'yi. Kadınla da kendisi evlenecekti. Bu habere Sebile'nin annesi çok üzülmüştü. Sebile annesini teselli etmişti. Maalesef bu evlilik de gerçekleşmiş, eve bir üvey anne gelmişti. Sebile babasına çok kırılmıştı, günlerce onunla konuşmadı. Fırsat buldukça yakın köydeki en büyük ablasına gitti. Orada günlerce kalıyor eve gelmiyordu.
Sonradan gelen üvey anne de zaten Sebile'yi hiç sevmiyordu. Birbirlerine hırs dolu gözlerle bakıyorlardı.
Babası Sebile'nin uzaklara gitmesini istememişti. Yakınında dursun istiyordu. O yüzden kuma olarak getirdiği kadının oğluyla evlendirdi.
Sebile'nin babasının hiç oğlu yoktu. İnsan içine çıkamadığını söyleyip duruyordu. Yeniden evlenmesini, belki de bu evlilikten oğlu olabileceğini söylemişlerdi. Bekledi, baskılara dayanamadı. Sonunda evlenmeyi kabul etti. Bu evlilikten iki oğlu olmuştu.
Sebile çocuğunu kucağına aldı. Küçük Mehmet'i de yanına alarak yola çıktı. Nereye gidecekti. Annesinin şehirdeki evine gitmek istedi. Annesi de kocasının eve kuma getirmesine çok içerlenmişti. O da evden ayrılmıştı. Şehirde babasından kalma eski evde kalıyordu.
Sebile biraz daha yürüdü. Az ilerde durdu, ayaküstü biriyle bir şeyler konuştu. Konuşma kısa sürdü. Yoluna devam etti. Biraz daha gitmişti ki, tekrar durdu. Çocuğu için endişeleniyordu. Yolun kenarındaki banka oturdu, biraz nefes aldı. Çocuğunun başını okşadı, çocuk çok terlemişti. Genç anne elini koynuna attı tekrar memesini çıkarıp çocuğun ağzına verdi. Yorulmuştu sessizce kafasını bir köşeye attı. Diğer çocuğun eline bir ekmek parçası tutturmuştu, annesinin evine varmaya az kalmıştı. O eve artık dönmeyecekti. Çocuğunu kurtarmak istiyordu. Ayağa kalkacak hali yoktu. Çocuk uyudu. Ekmeğini bitiren küçük Mehmet de ayaklarını bankın üzerine çekti sırtını annesine yasladı. Onunda gözleri kapanıyordu. Akşam olmak üzereydi. Hava iyice karardı. Sebile kalktı biraz daha yürüdükten sonra annesinin evine geldi. Bir elinde bebeği diğer elinde küçük Mehmet'i kapıya dayandı. Annesi kapıyı açtı. Sebile kendisini divana zor atmıştı. Çocuğunu divanın bir kenarına bıraktı. Yüzünü yıkayıp geldi. Çocuğunu kundaktan çıkarmak istedi. Ağlamaya başladı, elleri titriyordu. Çocuk hareketsizdi. Sağa sola sallamaya başladı. Yüzü morarmıştı. Nefes almıyordu. Genç anne ayağa kalktı çocuğunu kucağına aldı. Evin içinde çığlık atarak oradan oraya koşturmaya başladı. Kafasını duvarlara vuruyordu. "Olmadı yapamadım kurtarmadım yavrumu" dedi.
Çocuk ölmüştü.