Sancak Vakfı Divan Sohbetleri: Bir Cumhuriyet Çocuğu İdris Yamantürk

Efendi BARUTÇU

Sancak Dostları Vakfı'nda Divan Sohbetlerinde bu haftaki misafirimiz değerli büyüğümüz İş Adamı Muhterem İdris Yamantürk ağabeydi.

1926 yılının -merhum annesinin tabiriyle "kiraz mevsiminde"- 28 Haziran'ında Çamlıhemşin'de doğmuştur. Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren birçok önemli siyasi, iktisadi, kültürel hadiseye ve büyük değişmelere şahitlik ettiği 94 yıllık engin hayat tecrübelerini gençlerimizle paylaştı.

Rize Çamlıhemşin'in bir dağ köyünde başlayan ve daha 10 yaşında iken babasız kalarak binbir meşakkat ve zorluklar içerisinde sürdürdüğü eğitim hayatını yatılı olarak Hopa, Erzurum Lisesi'nde parasız yatılı ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Sümerbank desteğiyle elektrik mühendisi olarak tamamlamıştır.

İlkokulda her gün 12 km yaya yürümek zorunda kaldığını, Erzurum Lisesi'nde okurken kalorifersiz binalarda kaldıklarını, tatillerde vasıta ve yol olmadığı için patika yollardan yürüyerek üç günde memleketine ulaşabildiğini anlattı.

Bu şartlar altında dahi kendi döneminden 18 arkadaşının İstanbul Teknik Üniversitesi sınavlarını kazandığını ilaveten 14 kişinin tıp fakültesini kazandığını söyledi. O dönemdeki lise ve üniversite eğitimlerinin çok kaliteli olduğunu özellikle vurguladı. Çocukluk ve gençlik yıllarındaki mahrumiyetinden çarpıcı bir örnek olarak "Üçüncü sınıfta ilkokulu bitirdiğimde fotoğraf gerekiyordu. En yakın fotoğrafçı Pazar ilçesinde idi. Pazar'a gidiş geliş iki gün. Bir fotoğraf çektirmek için iki gün yol yürümek zorundasın. Şimdi torunlarım "Dedeciğim bir resmimi size gönderiyorum." diyor ve bir de bakıyorsunuz o poz anında cep telefonunuza geliyor.

"Ayakkabıyla ilk defa 11 yaşımda Çamburnu'na geldiğimde tanıştım. Oraya kadar çarıklarla geldim."
"Benim liseyi bitirdiğim sene Türkiye'de 45 civarında lise vardı. Bunun on dördü İstanbul'da geri kalanı bütün Türkiye'de idi."

"Ortaokulu okumak için iki yıl Hopa'ya yürüyerek gidip geldim."

"Bunları kendi yoksulluğumu anlatmak için söylemiyorum o zaman herkes yokluk içerisindeydi. Bu fukaralık adeta halkın alın yazısıydı. Bu hadiseler beni çok etkilemiştir. Büyüyünce bu fukaralığı yenmek bizim vazifemizdir diyerek yola çıktığımı söyleyebilirim. Bu insanların hâli bana kırbaç oldu. Siz 2019'un Türk gençleri sizler de Türk milletini fukaralıktan ve yabancılara avuç açmaktan kurtarmak için gecenizi gündüzünüze katarak çalışmalısınız." dedi.

"İstanbul Teknik Üniversitesi'ne geldiğimizde haftada 43 saat ders görüyorduk. Türk Kültür Ocağı'yla tanışmam 1947 yılının başlarında oldu. Türk Kültür Ocağı'nda Mehmet Turgut, Bekir Berk, İhsan Koloğlu, Rahmi Eray, İhsan Koloğlu, Ali Hatipoğlu, Turgut Atasoy gibi bir arkadaş grubumuz vardı sonradan Ferruh Bozbeyli de bize katıldı."

Rahmi Eray; milliyetçilik demeden milliyetçilik yapan, sukünetle sabırla yürüyen ve bizi daima sukunete davet eden bir ağabeydi." Hayatı boyunca Türk milliyetçiliği düşünce çizgisinden ve milliyetçi kuruluşlardan kopmadığını anlattı.

İdris Yamantürk kısa bir memuriyet hayatından sonra ticaret hayatına atılıyor. İstifadan önce merhum eşi Türkan Yamantürk Hanımefendiyle istişaresi çok dikkate değerdir: "Bak benimle evlenirken mühendis İdris Yamantürk'le evlenmiştin. Bana İdris Bey sana Türkan Hanım diyorlardı. Ben iş hayatına atılıyorum, başarılı olamazsam belki de bakkal dükkanı açarım o zaman bana Bakkal İdris sana da bakkal İdris'in karısı derler dediğimde "İdris Bey evime haram lokma getirme ve şerefsiz işler yapma da ne derlerse desinler." demiş.

Uzun ve meşakkatli bir hayat mücadelesinden sonra bugün şirketlerinde altı bin insanımıza çalışma imkânı sağlayan ve kendi alanlarında dünyanın seçkin şirketlerinden biri konumuna gelen "GÜR-İŞ" holdingin kurucusu olmuştur.

Hayatındaki tüm zorlukları aşmada azim ve planlı çalışmanın büyük önemi olduğunu vurgulayarak her gün en az 15 saat çalıştığını halen de şirketlerde hiçbir hissesi olmadığı halde her sabah saat 08.00'de şirket merkezine geldiğini ifade etti.

Bu çalışma şevkini; onun bugünlere gelmesine vesile olan Cumhuriyetin değerlerinden ve bize bu ülkeyi emanet eden Atatürk ve silah arkadaşlarından aldığını ifade ederek "Eğer devlet parasız yatılı okulları olmasaydı ben bu noktalara gelemezdim bu sebeple bizim "TÜRK MİLLETİNE BORCUMUZ" vardır." dedi.

-Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal eden sanayi tesisi diyebileceğimiz yegane fabrikalar şayak fabrikası olarak kullanılan eski Feshane, İstanbul Beykoz’da daha sonra ayakkabı fabrikası olan  bir ayakkabı atelyesi ve Hereke halı fabrikasıdır dedi. Sanayileşme hamleleri Cumhuriyet ile başlamıştır. Cumhuriyet’in önemini ve onun kazanımlarını konuşmasında sık sık vurgulayan Yamantürk, “laik devlet inançlara müdahele etmez. Bizde ezanın okunmasının değiştirilmesi doğru olmamıştır. Çünkü ezan cihanşümul bir mesajdır.” diye konuştu. Ayrıca kendi neslinin en büyük şansını olarak Milli Mücadele’nin kahramanlarının bir kısmını bizzat tanımaları olarak söyledi. Mesela Hamdullah Suphi Tanrıöver’i, Rauf Orbay'ı bizzat tanımışımdır, Rauf Orbay asla elini öptürmez ve bu dünyada eli öpülecek adam var mıdır? diye ziyaretine gelen gençlere sorardı” dedi.

Bunun yanı sıra ömrünü milletimizi müreffeh kılmak, ülkemizi kalkındırarak her bakımdan gelişmiş, dünya devletleri arasında en itibarlı seviyeye ulaştırmak adına azimle çalışarak geçirdiğini ve gençlere de bunu tavsiye ettiğini belirtti.

Davetimizi kırmayarak bir asra yaklaşan hayatını ve başarı hikayesini gençlerimizle paylaşan İdris Yamantürk ağabeyi sonsuz teşekkürlerimizi ifade edip sağlık, hayırlı ömürler dileyerek uğurladık.

Aziz dostlara tavsiyemiz İdris Yamantürk ağabeyin "BİR CUMHURİYET ÇOCUĞUNUN HAYAT HİKÂYESİ: TÜRK MİLLETİNE BORCUMUZ VAR" başlıklı kitabını okumalarıdır.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.