İstanbul, sadece Osmanlı’nın değil, Roma’nın, Bizans’ın değil dünyanın da başkentliğine de layık bir şehir…
Arif Nihat Asya Fetih Marşı’yla 571 yıl öncesini çağrıştırırken;
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek!
Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Bakalım şâirler İstanbul’u nasıl şiirleştirmişler ya da şiire nasıl taşımışlar örnekleriyle takdim edelim…
Nedim -Kaside Der Vasf-I Der İstanbul-da;
“Bu şehr-i sitanbul ki bi misl ü behâdır
Bir sengine yek pâre acem mülkü fedadır” der…
Özdemir Asaf – Olmak İsterdim-‘de;
Şu anda İstanbul’da olmak isterdim.
Mihrabat Korusu’nun dar yollarında seninle
Yan yana, yana yana yürümek…
Bir de martıların kanatlarından seyretmek İstanbul’u.
Orhan Veli Kanık -İstanbul Türküsü-‘nde;
İstanbul'da Boğaziçi'nde // Bir fakir Orhan Veli'yim;
Veli'nin oğluyum // Tarifsiz kederler içinde.
Rumelihisarı'na oturmuşum;
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum….
Vedat Türkali – İstanbul
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Yahya Kemal Beyatlı – Bir Başka Tepeden
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Aşık Veysel Şatıroğlu -İstanbul (Sevgisi İçimde)
Sevgisi içimde yaşayıp duran
Nazlı güzellerin şirin İstanbul
Hayali kafamda hükümler süren
Görmez gözlerime görün İstanbul
Necip Fazıl –Canım İstanbul-‘da
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik…
Bulutta şaha kalkmış Fatih’ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat…
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet…
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul’da bul!
İstanbul,
İstanbul…
Yavuz Bülent Bakiler – Gözlerin İstanbul Oluyor Birden
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Attila İlhan-Neydi o bir zamanlar
istanbul ve sen / ikinizden kalanlar
tekrar tekrar ısrarla yaşayıp durduğum
çengelköy’de yaz unutulmaz erguvanlar
rüya mıdır gerçek mi kendi kendime sorduğum
istanbul ve sen / neydi o bir zamanlar
Ümit Yaşar Oğuzcan -Bir Başka İstanbul-
Oturdum başka bir İstanbul düşündüm
Daha çok sen olan daha bir seninle
Yeşili daha yeşil, mavisi daha mavi
O, her şeyi daha güzel yapan ellerinle
Nurullah Genç -İstanbul ve Sen-
sensiz ne şehrayin, ne deniz kalır
gidersin, harabe olur İstanbul
martılar göç eder; sular alçalır
kendini çöllerde bulur İstanbul
Hicrî takvime göre 1453’ün karşılığı olan 857 sayısını başlık olarak kullanan Nazım Hikmet İstanbul’un fethi için de şunları söyler 857 şiirinde…
SEKİZ YÜZ ELLİ YEDİ
"İslam'ın beklediği en şerefli gündür bu
Rum Konstantiniyye'si oldu Türk İstanbul'u
Cihana karşı koyan bir ordunun sahibi
Türk'ün genç padişahı, bir gök yarılır gibi
Girdi Eğrikapı'dan kır atının üstünde
Fethetti İstanbul'u sekiz hafta üç günde
O ne mutlu, mübarek bir kuluymuş Allah’ın!
Belde-i Tayyibe’yi fetheden padişahın,
Hak yerine getirdi en büyük niyazını
Kıldı Ayasofya’da ikindi namazını!
İşte o günden beri Türkün malı İstanbul,
Başkasının olursa, yıkılmalı İstanbul!
Şâirlerin gönül gözüyle seyreyledikleri ve sevdikleri İstanbul’u anarken 29 Mayıs 1453’te İstanbul’u fetheden; kapılarını açan FÂTİH SULTAN MEHMET HAN’I ve peygamber müjdesine muhatap olan şanlı ordusunun askerlerini rahmetle ve minnetle anıyoruz…
- Arasında yaşanan 1. Dünya Savaşı’nın ardından, önce 1918 sonra da 1920’de iki kez işgal edilen İstanbul’umuzun MUSTAFA KEMAL öncülüğünde yürütülen Millî Mücadele sonrasında 9 Eylül 1922’de işgalcilerin denize dökülmesinin ardından 6 Ekim 1923’te İstanbul’dan çekilmeleriyle 2. Kez fethedilmiş oldu.
Bu vesileyle de İstiklâl Harbi’nin şehit ve gazilerini de rahmetle ve minnetle anıyoruz…
GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…