Söze şöyle başladık;
Geçtiğimiz yüzyılın başlarında Rusya’nın ve Batılı devletlerin desteğiyle ayaklanarak Van’da on binlerce insanımızı katleden ve tarihi Van şehrini yakan Ermeni vahşetini Dünya kamuoyunun gözleri önüne sermek için yanan şehrin harabelerinin bir koruma altına alınarak “Ermeni Mezalimi Açıkhava Müzesi”nin yapılması..
Ermeni Taşnak-Hınçak komitacıları tarafından kayıklara bindirilerek köle yapılmak üzere Ahtamara Adası’na götürürken namuslarını kurtarmak için kendilerini Van Gölü’ne atarak hayatlarına son veren Türk kızlarının ve gelinlerinin hatırasını yaşatmak ve yine insanlığa özellikle bu adadaki kiliseyi ziyarete gelen Hristiyanlara Ermeni mezalimini göstermek üzere “Türk Kadınının Şeref Namus ve Haysiyet Abidesi” adıyla bir abidenin inşa edilmesi..
Doğu Anadolu’muzu 1. Cihan Harbi yıllarında Ermeni işgalinden kurtaran ve bu sebeple de Doğu Anadolu’nun ikinci fatihi sayılan Milli Mücadele’nin büyük kahramanlarından Kazım Karabekir Paşa’nın aziz hatırasını yaşatmak üzere bir heykelinin dikilip heykelin kaidesine “Van Gölü” şiirinin nakşedilmesi..
Yine 1. Cihan Harbi yıllarında cephedeki Mehmetçiklerimize mühimmat ve erzak taşırken büyük bir kısmı donarak şehit olan 120 liseli gencimizin hatırasına, gittikleri güzergahta anıtlar dikilip isimlerinin bu anıtlara kazınması, böylelikle de bu yaşları küçük yürekleri büyük kahramanların da aziz hatıralarının, başta gençlerimiz olmak üzere hafızalarda taze kalması talebimizi ilettik.
Bahçe sarayı Arvas Köyünde Yüz Yıllar önce kurulmuş ve bölgede özellikle İran yayılmacılığına karşı Ehl-i Sünnetin manevi kalesi olmuş, yüzlerce alim yetiştirmiş “ Arvasi Medresesi’nin” günümüz mevzuatı ve kanunlar çerçevesinde yeniden ihyası talebimizi Van Valisi, mülki erkan ve siyasi parti temsilcilerine hitaben dile getirdik.
İnanıyorum ki Hatıralarını ve yüksek fikirlerini dile getirdiğimiz merhum S. AhmedArvasi hocam da sağ olsaydı bu düşüncelerimize can-ı gönülden iştirak ederdi. ZiraArvasi Hocam hayatım boyunca tanıdığım üniversite hocası, fikir adamı, münevver insanlar arasında milli tarih şuuruna sahip ve Türk milletinin milli vicdanını şahsında temsil eden çok müstesna şahsiyetlerden biriydi. Milliyetçiyim diyen herkesten daha şuurlu bir Türk milliyetçisi ve Müslümanım diyen herkesten daha samimi bir Müslümandı.
Kültür Bakanlığı’nın öncülüğünde Van Kültür Müdürlüğü’nün ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin tertiplediği Van Valiliği’nin ve Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Van Müftülüğü’nün desteği ile 5 Nisan 2019 Salı günü Türk İslam ülküsünün büyük mütefekkiri, dava adamı Seyyid Ahmet Arvasi’yi Anma Toplantısı çerçevesinde sabah saat 10:00’da kültür sarayında lise öğrencilerine, öğleden sonra Yüzüncü Yıl Üniversitesi konferans salonunda üniversiteli gençlere hitaben panel gerçekleştirildi. Konuşmacılardan eğitimci Habip Arvas Bey; Seyyid Ahmet Arvasi hocanın hayatını, ehl-i sünnet müdafaasını ve Türk milliyetçiliği anlayışını anlattı. Dr. Semih Uşaklıoğlubey, hocanın eğitim konusundaki görüşleri ile insana bakışını, bendeniz de hocanın şahsiyetini, meslek ve fikir ahlakını, Türk gençliğinin meselelerine yaklaşımından bahisle hocayla olan bazı hatıralarımı naklettim.
Her iki toplantıda da salonlar tıklım tıklım doluydu ve dinleyiciler çok yakın ilgi ile konuşmaları takip ettiler. Sabahki toplantıda Van Valisi Mehmet Emin Bilmez açılış konuşmasını yaparak Seyyid Ahmet Arvasi hocanın fikir ve ahlakından övgüyle bahsetti. Üniversitedeki toplantının açılış konuşmasını da üniversite rektörü Prof. Dr. Peyami Battal Bey yaptı. Üniversiteli gençlere hitaben milletimizin geleceğinin aydınlık olması için Türk gençliğinin Seyyid Ahmet Arvasi ve benzeri büyük şahsiyetleri kendilerine örnek almaları tavsiyesinde bulundu.
Sabahki toplantıda söze başlarken, Van Valisi’nden, mülki erkandan ve konuşmaları alakayla takip eden Ak Parti Van Milletvekili AbdulahatArvas beydenyazımın başında belirttiğim hususları sözlü olarak talep ettim. Ümit ederim bu çağrımız mâkes bulur.
Toplantılara dinleyici olarak katılan genç yaşlı bütün Vanlılar S. AhmedArvasi gibi bir büyük dava adamını, Türk İslam ülküsünün büyük mütefekkirini şimdiye kadar tanıyamamış olmaktan dolayı üzüntülerini ifade ederek özellikle de Van’ın bu fikir ve inanç kahramanını evladını şimdiye kadar tanıyamamanın mahcubiyetini dile getirdiler.
Ayrıca Van şehrinin bu ve benzeri tarih, kültür, medeniyet konulu fikri faaliyetlere çok ihtiyacının olduğunu; bölücü şer odaklarının genç beyinleri ifsad eden zararlı fikirlerinin milli, İslami muhtevalı eğitim faaliyetleri ile önlenebileceğini ifade ettiler.
Öğle arası üniversitedeki toplantıya gitmeden önce AbdulahatArvas Bey’in yemek davetine icabet esnasında kendilerinden Van ile ilgili şu bilgileri aldım; “Van’ın 1.123.000 bu nüfusun %60’ı 18-30 yaş arası gençlerden oluşuyor. Toplam seçmen sayısı 550.000 oy kullanacak genç sayısı 260.000 eğitimde Türkiye sıralamasında 76. Sırada gelişmişlikte 75. sırada gayri safi milli hasılası en altlarda Türkiye’nin genç nüfusa sahip 3. Vilayeti 1990’larda nüfusun %70’i köylerde %30’u şehirlerde 2019’da ise %70’i şehirde %30’u köyde yaşıyor. 142.000 genç iş kurumuna müracat etmiş ve işsiz durumda. 4775 Çocuğa sosyal hizmetler il müdürlüğü tarafından ayda 600-1000 TL eğitim-öğretim desteği veriliyor. Aileleri, PKK eylemlerine katılanlarından bu destek kesiliyor.
Sokakta çalışan ve dilencilik yapan çok sayıda çocuk var, sokakta yatan yok. 350 sokak çocuğuna mali yardım yapılıyor.
Sayın milletvekilinin en çarpıcı ve ibret verici ifadesi ise; ifadesi ise hiçbir yoruma ihtiyaç duymayacak kadar açık: Ak Parti olarak biz iktidara geldiğimizde yeni doğan veya 4/5 yaşında olan bugünkü gençlerin büyük bir kısmı maalesef ki; Marksist- Lenisint ve PKK’lı.”
Van Şehri çoğrafi konumu, büyük gölü karlı dağları ve nüfus çoğunluğuyla bölgedeki 5-6 vilayeti ekonomik, sosyal, kültürel yönden ciddi manada etkileyecek konumda. Bu sebeple de 1990’lardan itibaren PKK terör örgütünün pilot bölge seçtiği şehirlerin başında geliyor. Devletimiz çok uzun yıllar, terörle mücadele yerine teröristle mücadeleyi seçtiği için bu bölücü örgüt mesafe almış ve kendine taban bulmuş. Etnik ayrılıkları, işsizliği, fukaralığı ve özellikle eğitimsizliği istismar ederek bölgede taraftarlarını her geçen gün arttırmış. 1990’lardaki çok yanlış köy boşaltma politikaları da işin tuzu biberi olmuş. Daha önce köyünde mezrasında beş-on koyunu birkaç ineği ve bağ bahçesinden aldığı ürünlerle geçimini aşağı yukarı sağlayan bu insanlar Van ve bölgedeki diğer şehirlerin etrafında oluşan yoksul mahalleler, gece kondu semtleri bölücü örgütlerin eşinme imkanını arttırmıştır.
Bu durumu kırk elli sene öncesinden gören merhum Seyyid Ahmet Arvasi Hoca şöyle diyordu; doğu anadolumuzda uydurma bir ermenistan sözde bir kürdistan kurma planlarının ve hayallerinin arkasında hep bu düşmanca niyetler yatmaktadır.
1980’den önce iç siyaset âlemimizde bazı siyasi partiler ve başta marksistler olmak üzere bazı ideolojiler, doğu ve güney-doğu anadolumuzda müsait bir eşinme zemini bulabilmekte idiler.
Bir taraftan oy avcıları, bir taraftan vatan bölücüleri, bir taraftan da yabancı ajanlar, doğu ve Güneydoğu Anadolu'muzun dert ve meselelerini alabildiğine sömürmüşlerdir.
Gerilik ve sefalet edebiyatı ile geniş halk kitlelerini istismar etmişlerdir.
Azınlık ırkçılığı şuuru ile etnik gruplar ihdas edip aziz vatanımızı bilmem kaç devletçiğe bölmek istemişlerdir. sözde demokrasi ve özgürlük adına apaçık bölücülük yapılmış, bu maksatla kurulan açık ve gizli örgütler dış mihraklar ile de işbirliği yaparak bölücü mitingler ve toplantılar yapmıştır.
Düşmanlarımız, orta doğu’da kalkınmış, sanayileşmesini tamamlamış, milli bütünlüğü ve birliğini pekiştirmiş şahsiyetli ve güçlü bir türk devleti istememektedirler.
Onlar biliyorlar ki, türk devleti güçlenir ve türk milleti bütünleşip ayağa kalkarsa bütün orta doğu bütün islam ülkeleri ve hatta bütün türklük dünyası, tam ve yarı sömürge olmaktan kurtulacaklardır.
Evet, bazı ahmak politikacılar, bazı gafil yazar ve çizerler, aldatılmış piyonlar, basiretsiz ideologlar, milli ve mukaddes değerlere yabancılaşmış kadrolar, ajanlar, çeşitli türdeki azınlık ırkçıları, yabancı uzmanlar, misyonerler, barış gönüllüleri...
El ele vererek ülkemizi felakete sürüklemek istemektedirler.
“Kesin olarak iman etmişimdir ki, müslümantürk milleti ve onun devleti güçlüyse islam dünyası da güçlüdür. aksi bir durum varsa bütün türk dünyası ile birlikte islam dünyası da sömürülmektedir. galiba bu durumu en iyi idrak edenlerde düşmanlarımız. onun için bütün islam dünyasını esir almak isteyen şer kuvvetlerin ilk hedefi türk devleti ve türk milleti olmuştur.
Tarihten ibret almasını bilenler bunu ayan beyan göreceklerdir. durum günümüzde de aynıdır. onun için diyorum ki, Türk devletini yıkmak ve Türk milletini parçalamak isteyen bölücüler yalnız türklüğe değil, islam’a da ihanet etmektedirler”.
12 Eylül cellatlarının elinden canını zor kurtarıp Mamak cezaevinden tahliye olduktan birkaç sene sonra ANAP iktidarının ilk yıllarında, PKK terörü yeniden hortlayıp can almaya milli güvenliğimizi ve vatan bütünlüğümüzü tehdit etmeye başlayınca Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Seyyid AhmedArvasi Hoca’yı Türkiye’nin doğusu ve güneyindeki azınlık ırkçısı, bölücü ve zalim örgütün faaliyetlerine karşı neler yapılabilir diye görüşlerini almak üzere Milli Güvenlik Kuruluna davet eder.Merhum Arvasi Hoca bu konuları “ Doğu Anadolu Gerçeği” isimli kitabında uzun uzun anlattığı gibi bir rapor halinde kurula sunar, sonra da şöyle der; “bakınız milletimizin birliği devletimizin bekası ve vatanımızın bütünlüğü konularında neler yapılacağı hususunu Doğu Anadolunun bir evladı olarak benden soruyorsunuz, ben de bir Türk milliyetçisi olarak alınacak tedbirleri, devlet olarak neler yapılması gerektiğini inançlarım doğrultusunda anlatmaya yazmaya çalışıyorum. Bir yandan benim görüşlerime başvuruyorsunuz öbür yandan devletin sivil memurları evimin önünde adeta gece gündüz nöbet tutarak evime beni dinlemeye gelen insanları, dostlarımı, arkadaşlarımı fişliyorlar.
( Devam edeceğiz… Üniversitedeki panel, Bahçesaray, Arvas Köyünü, Karlı Dağlar’ın tepesinde Mehmetçikleri ziyaret)