Bu günlerde ülkemin başında bir garabet dolanıp duruyor. Ortadoğu tarihinin her döneminde olduğu gibi bu dönemde de huzursuz. Ülkeler yanıyor. İnsanlar birbirinin boğazlarına sarılarak katlediliyor. Washington, Bürüksel, A.B. ve batı ile doğu da Rusya ve Çin yani karar vericiler bölgesel ve küresel değişimi yönlendiriyorlar. Ülkem de karar vericilerin oyun alanına döndü.
A.B.D.ve A.B.Türkiye’ye eş başkanlık görevini yaptırıyorlar. Ülkemi neredeyse federal cumhuriyete dönüştürmeyi umuyorlar. Ama bu devleti çözmeye çalışırken Ulusumuzu ayrıştırmaya çalışıyorlar Anlayacağınız benden sonrası tufan diyorlar.
AKP de gücü elinde tutan ve tek adam olan Sayın Erdoğan bu süreçte vicdan sömürüsü, mağdur edebiyatı üzerinde maddi ve manevi bütün değerlerin sömürüsünü yapıyor.
Dini değerlerimiz hiçbir dönem bu dönemde olduğu kadar zimmet, yalan, talan, yolsuzluk ve usulsüzlük bir arada anılmadı ve görülmedi.
Halkımızı ise Ahtapotun kollarının sardığı gibi hurafeler, tarikatlar kuşatmış durumda olup, bunların verdiği narkozdan halkımız daha kurtulamadı.
Türkiye’nin Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yaydığı aydınlanma süreci tam anlamı ile tersine çevrilerek Arap hurafelerine dayalı orta çağ anlayışı Arap ahlaksızlığı ve çok eşliliğe Türkiye’miz de tersine çevrilmeye çalışılıyor.
Ülkem Ortaçağ dönemindeki olumsuzluğa dönüştürülmek için siyasetçisi, bürokratı, akademisyeni, gazetecisi tek cümle ile Kaşalot aydınlar gaflet, delalet ve hıyanet içinde olup, kimi destekçi, kimi yağcı işlerine geldiği gibi konuşup yazıyorlar.
Mukaddes dinimiz insanları özgür ve eşitlik ve herkese eşit adalet dediği halde, Din tacirleri ve bazı siyasetçiler, liboş gazeteciler ve yandaş TV. Kanallarıyla halk köleleşirken dolar milyonerleri çoğalıyor.
İngilizler İstanbul’u işgal ettiklerinde İngiliz casusu A.Ryan (1919) “Amacımız bölmek ve hükmetmektir. Biz gerçek ideali dinmiş gibi davranacak çıkarcı bir gurubu idareci olarak takdim etmeye çalışacağız”; diyordu.
Acaba 1919 da oynanan oyun bu günlerde de devam ediyor mu?
İslam dinini kullanarak yoksulluk, tefecilik, sömürü, yalan-dolan, devlet malından nemalanmak olan bazıları kendinden olmayan herkese savaş açmış durumda.
Zamanında Libyalı teröristlere kucak açılmış onlara bavullar dolusu dolarlar verilmiş olup, şimdide Suriye’nin terörist çapulcuları Türkiye kamplarında ağırlanıyor. Eğitilip tekrar kendi halkına katliam yapmak için gönderiliyor.
AKP Tek ses, tek söz ve tek yetkili olan Sayın Başbakan terör konusunda muhalefeti suçladıktan sonra kafasından geçeni de açıkladı.”Terörü çözmek için anadilde Kürtçe savunma hakkının tanınması ile Türkçenin tek dil olmaktan çıkarıldığı ve ayrıca bazı yasal değişikliğin yapılarak Kürtlere yasal haklarının verileceğini söylüyor.
Bu çok tehlikeli bir durumdur. Ülkeyi adım adım bölünmeye götürür.
Hani bizde meşhur bir söz var ya “Kendi başını bağlayamayan gelin başı bağlarmış,” diye. Biz ilk önce kuzey Irakta yuvalanan yılanbaşı Kandili yok edemedik ki Suriye’deki kardeşlerimize koşalım.
AKP iktidara geldiği 2002 yılında nerdeyse terör ve anarşi sıfırdı. Şimdi yani 2013 yılında Sayın Başbakanımızın ustalık döneminde terör zirveye çıktı.
Sayın Başbakanın Aydın’da yaptığı bir konuşmada “Kim bizi PKK ile görüşüyor diyorsa veya ima dahi ediyorsa Dünyanın en şerefsizi”.diye ağır cümlelerle hakaret etmişti. Sonra görüşmeler açıklanınca Sayın Başbakan “Devlet görüşür”.dedi. Daha sonra ise “Görüşmeler için bizzat ben emir verdim,”dedi.
Sayın Başbakan, PKK ile barış sağlamak mümkün değil. Onların istediği toprak ve bayraktır. Federasyon bunun ön hazırlığı daha sonraki aşama ise bağımsızlıktır.
Belki biz yanılıyor olabiliriz bu PKK ile anlaşma sağlamaya çalışanlar haklı çıkar. Ülkemde barışı ve kardeşliği istemeyen bir kişi bile bulunmaz. Ama bu barış ne karşılığı olacaktır. Umarım devletin Üniter yapısından taviz verilmez.
Bazı gazetelerin yazdığına göre Sayın Başbakanın başkan olma hırsı ve kaprisi yüzünden ülkeyi sonu olmayan ve tehlikelerle dolu olan bir maceraya doğru sürüklediğini yazıyorlar. Eğer bu gerçekse vay ülkemin başına gelecek belalara.
Ülkem bugün tehlikelerle karşı karşıya Yıllarca başımıza bela olan bölücü PKK varken şimdide emperyalistlerin isteği üzerine Suriye’yi karşımıza almak ülkeme ne kazandıracak zarardan başka.
Bu tehlikeleri ulusal kesim ve geniş halk yığınları bu gerçeğin bilincinde değillerse yarın çok geç olacaktır. Ve ne yazık ki kuzuların sessizliği devam ediyor olacak.
Meclisten teskere geçti. Daha önceleri de Kuzey Irak’a girmek için teskere
Çıkartıldı. Gidildi mi? Hayır.
Türk askerinin kafasına çuval geçirene ne yaptınız. CİA başkan olarak konuk ettiniz?
İsrail Uluslar arası sularda 9 vatandaşımızı öldürdü. Bu ölen vatandaşlara ve ailelerine tazminat almakla olmaz. Ya giden canlar ne olacak?
Uçağımızı düşürüp iki yetişmiş pilotumuz şehit edildi ne yaptınız?
Devleti, milli irade kurar, kirli iradeyi ise yıkar.
İrade kirlendikçe siyasette kirlenir. Siyaset kirlenince vicdanlarda kirlenir. Özelliği ve güzelliği de kaybolur.(Şimdi olduğu gibi)
Bu duruma seyirci kalanlar ya görmezlikten gelenler toplumu çökerten ihanetleri AKP ile PKK-BDP-ABD-DYD İsrail arasında Kandil-Mit-Hükümet cephelerindeki bu iş birliği siyasetin kirli yüzünü açıkça ortaya konulduğunu görmeleri gerekir.
İktidarın bu kadar olumsuzluğuna karşı CHP gerekli aktif muhalefet yapıyor mu?
Hayır!
Benim asıl yazmak istediğim CHP, bunların üzerine sanki ölü toprağı serpilmiş. Mecliste tek muhalefet yapan bir Muharrem İnce ve Kamer Genç gibi bir iki kişi var. Sayın Kılıçdaroğlu efendiliği ve nezaketli oluşu ile sanki çıt kırıldı bir İstanbul efendisi. Yaptığı muhalefet çok cılız. Adamlar Atatürk’ün adını yok etmeye çalışıyorlar CHP etkin bir muhalefet yok. Hüseyin Aygün ve Sezgin Tanrıkulu partiye geldikleri günden itibaren partinin başına bela olmaya devam ediyorlar. Sanki parti içinde Truva atı.
MYK istifa ettirilen Milletvekili Gülseren Onanç’a göre partinin % 65 açılımı destekliyor diyor.
Onanç’a göre: Biz CHP değiştirmeye gelmiştik diye amacını açıklıyor.
Değiştirmek ayrıdır, Geliştirmek ayrıdır.
Bu Onaç bir demecinde PKK töreristlere “gerilla” demişti.
Birde partini başına bela olan Sezgin Tanrı kulu ve Hüseyin Aygün gibi isimlerin CHP çok büyük zararları olmuştur. Sezgin Tanrıkulu CHP ideolojisine saldıran ve CHP kafatasçı ve ırkçı olarak ilan eden, CHP muhalefetine muhalefet şerhi koyan AKP-BDP ittifakı ile birlikte hareket eden bu şahsiyetleri Sayın Kılıçdaroğlu iyi tanıyıp partiye almamalıydı.
CHP milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ı disiplin kuruluna sevk ederek cezalandırılmak istenmesi utanç verici bir durumdur.
CHP oy veren vatandaşların yüzde 99’u aynen Sayın Dilek Akagün Yılmaz gibi düşünüyor.
Aydın’ımızdaki il yönetimi var mı yok mu belli değil. Bazen sadece il başkanı Bir basın toplantısı yapıyor 3 veya 4 gazeteci ile o kadar. Olmuyor beyler olmuyor. Bunun böyle olacağı zaten belliydi. Hani derler ya çarşambanın geleceği perşembeden belliydi diye. İnşallah ben yanılırım. Belki bu yazdıklarımdan pişmanlık duyarım çalışmaları ve başarıları ile beni utandırırlar.
MHP durumun vahametini anladı daha önce yaptığı hatalardan hemen çark ederek etkin bir muhalefet yapmaya başladı. Bu etkin muhalefetinden dolayı MHP yürekten kutluyorum.
Sömürüye ve baskıya karşı olmayanların köleleşmesi kaçınılmazdır.
Sevgili okuyucular Aydın’ımızdaki bir Mayıs Emek bayramı çok görkemli geçti. Sivil toplum kuruluşları ve bazı siyasi partiler ve milletvekilleri katıldı.
Kortejin en önünde elinde Türk bayrağı ile aşırı sıcak da yürüyen belediye başkanı Sayın Özlem Çerçioğlu’na yürekten teşekkür ediyorum.
Sağol sayın başkanım iyi ki varsın.