Ekonominin ayarları bozulmuş ipin ucu kaçmış görünüyor. Fiyatlar almış başını gitmiş. Gıda ve temel tüketim maddelerinin fiyatı o kadar hızlı artıyor ki; aynı ürünü aynı fiyata ikinci kez almak neredeyse imkansız. Toplumun büyük çoğunluğu orta sınıfın altına kadar düşmüş ve dar gelirli. İnsanımız parasızlık yüzünden pazarlara geç vakitlerde gidiyor.
Suratlar asık.
Bir kilo peynir olmuş 70 TL.
5 liralık 10 liralık peynir isteyenleri gördüm. İçim sızladı.
Annesi çocuğunun okul çantasına ekmeği böldü koydu, gözümle gördüm.
Utanmasın diye kafamı çevirmek zorunda kaldım. Kendimi sorumlu suçlu hissettim. Gözlerim yaşardı.
Gençler parasızlık yüzünden sokağa çıkamaz halkın içine giremez duruma gelmiş. Bir arkadaş ile bir yerde oturup çay içmek artık hayal oldu.
Neyse;
Geçen sene yazın 3 TL. civarında olan otogaz bu günlerde 6.30 TL.’ye dayanmış durumda. Bununla orantılı olarak akaryakıt fiyatlarının bir yıl içinde yüzde 50 ile yüzde 70 arasında zamlandığını söyleyebiliriz. Bu koşullarda akaryakıt alıp bir yerden bir yere gitmekte artık hayal oldu.
Kış kapıya dayanmış durumda. Allah garibanın, fakir fukaranın halini korusun.
Dengesiz ve öngörüsüz bir ekonomik çıkmaza giriyoruz. Telafisi zor günler bizi bekliyor. Ekonomi yönetiminin TÜİK kanalı ile yaptığı enflasyon açıklamaları piyasadaki alım gücüyle maalesef uyum içinde değil. Müdahale edildiği apaçık belli oluyor. Her şeyin fiyatı neredeyse yüzde 50'nin üzerinde artarken, nasıl olurda enflasyon yüzde 18.89 olur? Bağımsız kuruluşların açıklamalarına göre enflasyonun yüzde 50’nin üzerinde olduğu söyleniyor. Bu millet artık kime, neye inanacağını şaşırmış durumda.
Doların serbest piyasa ekonomisindeki hızlı ve kontrolsüz hareketleri döviz ile borçlanan ticaret erbabını bunalıma sokuyor. Televizyonlarda esnafın feryadı yürek yakıyor.
Merkez Bankasının karşılıklarının yetersizliği dövizdeki artışı durdurmaya artık yetmiyor. İster istemez Spekülasyon dedikoduları oluyor. Bundan tabii ki olumsuz etkileniyoruz.
Bu işin sonu nereye varacak?
Bir yandan Pandemi ile mücadele ederken diğer yandan ekonomik sorunlar baş göstermeye başladı. Üstelik soğuk kış günleri de yaklaşıyor.
Kötümserlik için söylemiyorum ama bir Maliye mezunu İktisatçı olarak durumu iyi görmüyorum.
Nihayet aynı gemideyiz aynı havayı soluyoruz.
Peki neden böyle oldu?
Kısmi birkaç örnek vermek gerekirse;
-Döviz ile ithalat yapıyorsanız yeterli girdiyi sağlayamaz, üretim ara mamulünü bulamazsınız.
-Üretim Ekonomisine geçemiyorsanız fiyatları kontrol edemezsiniz.
-Fabrika kurmayıp istihdam yaratamıyor sanız işsizliği önleyemezsiniz.
-Köylüyü sübvanse etmiyorsanız, tarımı güçlendiremezsiniz.
-Küçük esnafı desteklemiyor sanız, iflaslarının önüne geçemezsiniz.
İpin ucu kaçmadan ekonomide reform başlatmaktan başka çare gözükmüyor. Maalesef eski bol sıfırlı değersiz milyonlu günler aklıma geliyor, moralim bozuluyor. Böyle giderse Merkez Bankası beş yüzlük banknotları hazırlayabilir. Öyle görünüyor ki ekonomik kararları yeni baştan gözden geçirmek gerekiyor. Aksi halde ağır reçeteler tekrar geri gelebilir.
Sıcak para ile bu iş olmuyor, daha nereye kadar böyle gidebiliriz?
Halkımızın alım gücü iyice daraldı, asgari ücretli açlık sınırında, emekli aybaşını getiremiyor, dar gelirlilerin sokağa çıkacak durumu kalmadı.
İnşallah yanılıyorumdur sevgili okuyucularım.
Saygılarımla.