T.C. Başbakanı;16 Şubat 2004 Teke Tek programında “Amerika’nın da düşündüğü Büyük Ortadoğu projesi var ya biz onun eş başkanlarından birisiyiz Ortadoğu’ya barış getirecek BOP…” diyerek bu Amerikan projesinin taşeronlarından biri olduğunu bütün Türkiye’ye duyurmuşken (ilk olarak bu programda müjde verir gibi ifade ediyor),
2’nci olarak 4 Mart 2006 da bu defa Bayrampaşa ilçe kongresinde kendi delegelerini hem bilgilendiriyor hem de Amerika nezdinde ne kadar önemsendiğini duyurmak ve gönüldaşlarını da gururlandırmak için yine “BOP Eşbaşkanlarından Biriyim” diye tekrar hatırlatıyor.
Ve üçüncü olarak13 Ocak 2009 da Meclis AKP gurup toplantısında Orta doğu barışına yönelik, Kadın haklarına yönelik, demokrasiye yönelik gibi laflarla süsleme ihtiyacı da duyarak yine itirafta bulunuyor ve “BOP eş başkanlarından birisiyim. Bizim bu proje içinde bir görevimiz var…” diye övünerek anlatan Kişi T.C Başbakanıdır. Ve komşularına yönelik dış politikasının ABD tarafından oluşturulduğunu da itiraf etmektedir. 1920'li yıllarda Ankara’da Hindistan’dan gelen Mustafa Sagir diye birisi dolaşmaktadır. Hint Müslümanlarının selamını getirdiğini söyleyerek O günkü istiklal harbi kumandanlarının bir kısmıyla görüşmeler yapar. Kendisi İngiliz casusudur. Kısa bir araştırmadan sonra hükümet, adamı kaldığı otel odasında yakalar ve mahkemeye çıkartılır ve netice de bu Müslüman hain idam cezasına çarptırılır. O gün hainini tereddütsüz yargılayıp asabilen Ankara hükümeti daha sonra bütün işgalci devletleri ve onların oyuncağı yunan ordusunu mağlup eder. Ve bugün ilk üç maddesini değiştireceğiz diye yırtınan AKP-BDP-PKK ittifakının saldırısına uğrayan anayasayı yürürlüğe koyarlar. O anayasa ve ilk dört maddesi bizim istiklal harbimizin, iki dedemin de katıldığı kutsal cihat’ın tescil edildiği mukaddes mührüdür. Bu mührü kim bozmaya kalkarsa bilinsin ki o, vatan hainidir. Din hainidir. Yani birer Mustafa Sagir’dir. PKK isimli terör örgütünü kurdurtan ABD’dir. Ermeni Asala örgütünün devamıdır. Öldürmeye; temsilcisi olduğunu söyledikleri Kürtlerden başlamışlardır. Bütün batı ve “dostumuz” ABD, Apo alçağının mahkeme ifadesiyle de sabit olduğu gibi PKK’yı korumuş kollamış silah ve para vermiştir. Bu terör örgütünün Türk ordusu tarafından kurulduğunu ima edecek kadar çıldırmış ve kudurmuş bir zihniyet Terör örgütünü şu anda Amerikan baskısıyla temiz ilan etmiştir. Bu; Allah’a Kuran’a Peygambere ihanettir. Barış gelsin diye bir martavalla böyle bir ihanet açıklanamaz. Çünkü Türk bilir ki Barış isteyen savaşa hazır olmalıdır. Bu söz Osman Gazinin sözüdür. Yani Osmanlı devletinin kuruluş mantığını ifade eder. Barış gelsin diye hiçbir devlet kolluk kuvvetlerinden ordusundan vazgeçmez…
Evet, şu anda ülkemizde ölümüne ihaneti sürdürmeyi kafaya koymuş bir siyasi ekip ve müttefikleri vardır. Fakat her şey apaçık olmasına rağmen bu ihanet çemberinin bize şeriatı ilahi adaleti getireceğini zanneden yığınlar var… Bu yığınlar acaba neden kâfir ABD ve kâfir İsrail amacına hizmet için uygulamaya konan BOP isimli projeye destek olmaktadır. Yukarıda 3 adet yer ve tarih verilerek sunulan delile göre Başbakanın kendisi hem de övünerek BOP eş başkanıyım diyebiliyor. Cürete bakın Allah’ınızı severseniz. Ve 2011 yılına gelindiğinde de kendisinin, bir kâfir projesinin uygulayıcısı olarak suçlanması ağrına gitmiş ki bu iddiayı ortaya atanlar bunu ispatlamak zorundadır. Eğer ispatlarlarsa biz her şeye varız, eğer ispatlayamazlarsa kendileri şerefsizdir alçaktır… diye meşhur klişe savunmasını yapıyor. Yahu ispat eden kendisi; 2004,2006 ve 2009 da kibirli bir ses tonuyla “eş başkanlarından biriyim ben” diye hem de övünerek ilan eden kendisidir. Kendi meclis gurubu da şahit… Niye şerefini bu kadar aceleyle ortaya sürüyorsun? Çok mu ucuz bu şeref meselesi…. Şerefiyle ve meclisin de tasdikinden geçirilerek görüşmeler yapmak ve anlaşmalara imza atmak her hükümetin yetkisindedir. Fakat anlaşma yine bir devletle veya devletlerle yapılır. Bakın bakalım şimdi şerefiyle görüşebildiği bir tane bile devlet kaldı mı? Kimlerle Ankara’da gizli mahfillerde görüşüyorlar? PKK –PYD veya onun gibi çapulcularla…Gördünüz mü şerefini iki de bir kumar fişi gibi masaya sürmenin sonucunu…? Ey AKP ye rey verenler bunları görmek ve sorgulamak zorundasınız. Bunlar siyasette ihanetin sonuçlarıdır. Bir de dini İslam’a yapılan ihanetin ipuçlarını da görmek zorundasınız. Çocukluğumuzda ilk öğrendiğimiz dini bilgi neydi? İmanın ilk şartı kelime-i şahadettir. İçinde “ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed(S.A.V.) onun kulu ve elçisidir.” Geçen bu lafzı dil ile ikrar ve kalp ile tasdik gerekir idi değil mi? Pensilvanya’da 130 dönümlük malikâne de yaşayan bin 200 TL. emekli maaşı ile geçinen bu muhteşem imparatorluğun sahibi Fethullah Gülen; ”kim ki Allah’ın birliğini tasdik eder de ikinci kısmı kasten söylemekten kaçarsa ona rahmet nazarıyla bakılabilir..” diye bir papaz lafını söyleyebiliyorsa bu lafının üstünde durmalıydı Müslümanlar ve iman sahipleri…Durmadılar. İhanete ses çıkarmadılar. Ses çıkarmalı ve sormalıydınız;
1)”hoca efendi sen böyle haince bir laf ettin mi?
2)Ettiysen sen kim oluyorsun da peygamberimizin üstünü çizen böyle bir lafa rahmet gözüyle bakıyorsun. Rahmet etmek Allaha aittir. Bir yerlerden aferin almak dışında durup dururken böyle haince bir sözü niye söyleme gereği duydun? Böyle bir lafı CIA’nin koruması altında ve Reşat halifenin yamağı sıfatıyla senden çok önce söylemiş bir Edip bilmem kim diye bir alçağı tanımıştık, sen de ikincisi oluyorsun. Yani bu hain laf ancak CIA’nin emriyle edilebilir….
Ve 3) Eğer böyle bir söz söylemediysen neden bütün dünyanın duyabileceği şekilde ;”ben böyle sapıkça bir laf etmedim iftiradır bühtandır” diyemiyorsun.Taaa oralardan bilmem kime taziye mesajları gönderebiliyorsun yani Türkiye’de olan biten her şeyden haberin var ve hakkında da bu ithamlar yapılıyor ve bunları da duymamana imkan yok iken hala daha niye bu ithamlara herkesin duyabileceği şekilde cevap vermiyorsun ? diye en azından bu üç soruyu sormak zorundasınız ey iman sahipleri….. Hocanızın son incisi; ”Ben Kuran’daki Yahudilerle ilgili ayetleri yanlış tefsir etmişim, onlarla ilgili kanaatlerimde değişiklikler oldu…” Mesajıdır. Bu mesaj eğer kendisi tarafından inkâr edilmez ise hocanızın dini ıslama ihaneti apaçık ortada demektir. Hiç lafı saptırmayalım. Burada dediğimiz şey şudur; Fethullah Gülen bu sapıkça lafları en erken vakitte ret etmek ve durumunu açıklığa kavuşturmak zorundadır. Ret etmediği sürece kendisi hakkında varılacak kanaat yukarda beyan edildiği gibi olacaktır. Evet, önce bizim dinimize ihanet eden “büyük adamlar” karşısında suskun kaldık. Suskun kalmadık ona dört elle sarıldık varımızı yoğumuzu ona hibe ettik. Onun oluşturduğu gurubu bize menfaati dokunabilecek bir topluluk olarak gördük. Söylediklerini takibe almadık. Hala daha acaba söylemiş midir diye merak etmiyorsak bu inandığımızdan değildir. Ondan gelecek menfaat elden giderse biz zarar ederiz dediğinizdendir. Bu güzelim dini papazların dini haline getireceksiniz. Hedefe giden yolda her şey mubahtır dediği için hakaret kastıyla adını andığımız Makyavel(izm) ile yarışır hale geldiniz ey cemaat-hizmet şirketi mensupları. EY AKP ye rey verenler siz önce dinine ihanet etme şüphesi olana kayıtsız şartsız teslim oldunuz. Sonra siyasetteki ihanete tabi oldunuz ve kayıtsız şartsız destek olmaya devam ettiniz. Şimdi görüyor musunuz durduğunuz safta kimlerle yan yanasınız? Irz düşmanı Allah düşmanı bebek katili silahsız savunmasız Türk –Kürt demeden insanları katleden Ermeni PKK örgütüyle….Siz bu yeni dostlarınızla artık cennette Allah’ın cemalini görebilecek miyiz diye bekler durursunuz… Bu yazıyı okuyan ve “Hizmete kayıtsız şartsız devam ederiz “diyenler; bilin ki haberim yoktu, ikaz eden de olmadı diyemezsiniz. Dininize, kitabınıza ve peygambere ihanet etmiş sayılırsınız. En azından açıklama yapmaya ve bütün dünyanın duyabileceği şekilde ilan etmeye hocanızı zorlamak görevinizdir. Eğer siz zorlamaz veya kendiliğinden bütün bu sapık lafları(İbrahim’i dinler, dinler arası diyalog çıkışları da dahil) ret etmez ise bilin ki siz bir mürtedin peşinden gidiyorsunuz demektir. Müseylemetül kezzabın askerlerindensiniz demektir. Bu sizin için ölümüne ihanete devam kararı gibi bir şey demektir… Amerika’yı BOP isimli katliam planını devreye sokması için cesaretlendiren Turgut Özal’dır. Korkmuştur, boyun eğmiştir. Amerika’ya Irak’a girme girme cesareti veren ve milyonlarca Müslümanın kanının akmasına sebep olan AKP hükümetleri ve Başbakan Tayyip Erdoğan’dır. Kullandığı en büyük argüman Dindir, İslam’dır. Bugün yine Amerika’yı Suriye’ye ve hatta Mısıra girmesi için iknaya çalışan, bazen yalvaran bazen azarlayan Tayyip Erdoğan’dır. Amerika’nın girdiği yerden hangi çığlıkların yükseldiğini unutmadık. Ve ikinci olarak Bir kafir devleti Müslümanların yaşadığı yere saldırtmaya çalışmak hem Müslümanlara ihanettir hem de kurana ihanettir. Daha önce dedik. Eğer bir zulüm kokusu aldıysan sen gir Suriye’ye aslanlar gibi harbet ESED’in askerleriyle ve Suriyeli Müslümanları Amerikan kâfirlerinin kucağına atma. Müslümana bu yakışır. Diğer model dinime ihanettir. Müslümanlara ihanettir. Hem de ölümüne ihanettir.