İlkokul öğretmenlerimiz yaşamımızda iz bırakanlardandır…
Geçtiğimiz 24 Kasım öğretmenler günü idi. Bu vesile ile daha önce de yazdığım satırları yeniden karalamak istedim. Bizim dağ köyümüzde her gelen öğretmen bir yolunu bulup gitmeye kalkıştığından biz 5 yılda ortalama 5-6 öğretmende okumuştuk. Torpili olmayanı ise 2-3 yıl görev yapmak zorunda kalırdı. İlkokulda ilk iki yıl okuduğum rahmetli Veli Balcıoğlu öğretmenim, tayin olmasına rağmen lise yıllarımda dahi her sömestrde gelir beni çağırtır, derslerimi sorardı. Bize disiplinli, düzenli yaşamayı öğretti.
İlkokul 3 ve 4. sınıfta öğretmenim Köşklü rahmetli Çetin Yılmaz idi. Köylümüzle güzel bağlar kuran öğretmenim bize Atatürk’ü sevdirdi, demokratlığı öğretti. Okulda öğrenci mahkemesi kuruldu. Her hafta mahkeme toplanır, suça göre bir ceza karşılığı vardı. Küfür eden sobayı yakacak şeklinde… Ben savcı idim. cezayı kendimiz verirdik. Çevre okullarda ses getirmişti.
Biz öğretmenimizden Fakir Baykurt’u, Yaşar Kemal’i, İnce Memed’i tanıdık. Eğitildik, kimsenin adamı olmamayı, onun bunun kılıcını sallamamayı, sürü halinde davranmamayı, biat etmemeyi öğrendik.
Öğretmenlerin kitapları, özel eşyalarına denkti adeta o yıllarda. Öğretmen dediğin okuyup yazmalı, sazını çalmalı, türküsünü çığırmalı derdi Çetin öğretmenimiz. Köylüler ile öylesine güzel bağlar kurmuştu ki, köye bir hareket gelmişti. Her hafta okul bahçesine hazırlanan voleybol sahasında baklavasına, helvasına iddialı maçlar yapılırdı. Hep birlikte yüzük oyunu oynarlardı. Domuz avlarına katılmaktan geri kalmazdı.
Bir 23 Nisan kutlamasında biz öğrencilerin oynadığı piyes sonrası köylülerin de bir oyun sahnelemesini istedi. Köydeki koca adamların kadın elbiseleri giyip, yüzlerini boyamaları, tüfekli zeybek ve zaptiye olmaları ile Yörüklerin geleneksel “Arap” oyununun sahnelenmesi gerçekleşti. Ertesi yıl yine biz çocukların piyesinden sonra heyecan içinde yeni bir oyun sergilemek için bekleyen babalarımızı görünce tarifsiz sevinç duyduk.
Sonuç öğretmen- köylü diyalogu…
Daha sonra Çetin Yılmaz hocamızı ardında acılı bir eş ve öksüz iki çocuk bırakarak katlettiler. Her andığımda içim sızlar.
Ah hocam!
**
**
Köy yollarındaki öğretmenlere seslenmiştim;
Anadolu yollarında öğretmenler,
Kolunda gazetesi, kitabı,
Dudağında türküsü, ıslığı,
Omzunda dertli sazı,
Ve de gönlünde kara sevdası,
Anadolu Yollarındaki öğretmenler…
İşte o eli öpülesi eğitmenler,
Bir nesli bu günlere taşıyanlardır.
**