Öğretmen yüreği ana yüreği gibidir...
Öğrencilerini çok seven bir yürek!
Öğrencileri sevinçli olunca sevinen, üzüntülü biraz boynu bükük düşünceli görünce, onunla ilgilenen ve onların başarıları için çırpınan bir eğitim emekçisi fedakâr bir insandır öğretmenler...
Gözü yaşlı öğrencisinin gözyaşlarını silen, dertlerine derman olmaya çalışan, içleri şefkat dolu bir yüreklerdir, o güzel öğretmenler.
O da bir insan. Bir baba, bir anne, bir ağabey, bir abladır. Öğrencisinin sırdaşı, can yoldaşı velhasıl her şeyidir öğretmen.
Öğretmenlerden, öğrencilerden ve eğitimden filan bahsedince, “Hayrola Ali bey, Öğretmenler Günü kutlamasını mı hatırladınız?” diyenleriniz olabilir. Hâlbuki bizim kadim kültürümüzde öğretmen alimdir, bilgindir, sanatçıdır, şairdir, ressamdır, yazarlardır, mutasavvıftır. Yani topluma ışık saçan ulu çınardır. Ve pek çok saygın, işini düzgün yapan sanat ve meslek erbabı seçilmemiş olsalar da, halkın mahşeri vicdanında değer bularak, seçkin ve müstesna şahsiyetler olarak asırlarca toplumu besleyen ana damar inanç ve kültür pınarlarıdır. Anadolu'yu sevgi, hoşgörü ateşiyle aydınlatan Koca Yunus gibi “Gel, gel” diyen, dergâhın manevi sofrasına açan; Mevlâna gibi, Hacı Bayram Veli gibi... Çağının en büyük muhteşem eserlerini yapan Koca Sinan'lar gibi... Kurtuluş Savaşı'nda memleket memleket gezen Hürriyet ve İstiklâl aşığı Mehmet Akif Ersoy gibi... Anadolu kadının gür sesi Halide Edip Adıvar gibi... Ve destan yazan niceleri...
“Ali bey, bu satırları yazmana sebep ne” diyenler için konuyu açıklık getirelim. Geçen hafta biraz duygu ve mesaj dolu, “Nisan yağmurunda ıslandım” başlıklı bir yazı kaleme aldım. Yazımdan Kuyucak Lisesi'nde dersine girdiğim öğrencilerden biri biraz alınganlık göstermiş. Bana, dolayısıyla diğer öğretmenlerine öfke ve tepkisini, yorum yazarak göstermiş.
Kırılmadım.
“İyi anlatamadım mı?” diye kendimi sorguladım.
Öğrencimin morali çok bozuk bir anda yazıyı okuyup, kafasını kurcalayan başka can sıkıcı konularla da karıştırmış olabilir diye düşündüm.
Kalp, gönül kırgınlığı olmasın diye, öğrencilerimi hiç gereksiz yanlış anlaşılabilecek ifadeler yüzünden kimse üzülmesin, kimse incinmesin diye bu yazıyı hem insanı yönden, hem eski bir öğretmen olmam nedeniyle yazmak mecburiyeti hissettim.
Bu söz konusu ifadelere pek takılmıyorum.
Tabi ki bir öğretmenin hataları da olacak...
Şimdi de eli kalem tutuyor, yazarlık yapıyormuş...
Elbette eksik, yanlış ifadeler veya farklı düşünceler, siyasi fikirler de olacak. Kırıcı, yıkıcı, ahlak dışı olmadığı, hakaret, şiddet içermediği müddetçe her fikir değerlidir ve yücedir. Bu gerçek fıtratımızla, insan olarak yaratılış gayemizle ilgilidir.
Eğer biz; Afrika çöllerinde veya uçsuz bucaksız vahşi ormanlarda doğmuş bir tam tam kabilesinden bir insan olsaydık. Ya da kutuplarda yaşayan Eskimo olsaydık, Asya'daki bir Çinli, Japon bir aileden doğsak acaba insan değil miydik? Farklı düşünceler olunca, illaki kanlı bıçaklı düşman mı olmamız gerekiyor? Neyse, olacak bunlar. Hayatın bir cilvesi olsa gerek.
Öğretmenlere he çiçekler verilmez ya! Bazen eleştiri de olacak. Hayatın da acı gerçeği bu! Yolda yürürken, bazen ayağına diken batacak. Bir demet çiçek yerine, kurşun gibi sözler işitip, başına bir kazan kaynar suda dökülecek. Hani öğretmen yüreği demiştik ya… Seviyorsan katlanacaksın! Gülü dikeniyle beraber seveceksin! Dünü hiç unutmayacaksın! Ne oldum değil, ne olacağım diyeceksin. Helâl alin terini bileceksin! Emeği, üretmeyi, aşkı ve çileyi tadacaksın.
“Elif okuduk ötürü,
Pazar eyledik götürü,
Yaratılanı hoş gördük,
Yaratandan ötürü.”
Diyen Yunus Emre gibi seveceksin!
Değerli bir öğretmenim, “Nefes almak, yaşamak bir bayramdır” diyor...
Geçmişte Kuyucak Lisesi’nde okuttuğum öğrencilerin varlığı ve değişik alanlarda bu ülkeye, bu devlete hizmet ediyor olmaları benim iftihar ettiğim en büyük mutluluk tablosudur.
Hatırladığım kadarıyla sadece Aydın Adnan Menderes Üniversitesinde iki profesör öğrencimin olduğunu biliyorum. Öğretmen - öğrenci ilişkisi dışında da tanış olduğumuz değerli hocalarımızla sohbetlerimiz oluyor. Bu vesile ile ilimizin biricik Üniversite su Adnan Menderes üniversitesi ' ne Rektör olarak yeni atanan Prof. Dr. Bülent Kent bey hocamı tebrik ediyorum. Altmış binin üzerinde kocaman, dev bir ilim, eğitim ordusu olan ADÜ' ye Aydın ilimize, hayırlı uğurlu olması dileklerimle, hem Rektör hocama, hem de değerli ekibine başarılar diliyorum.
İçinde öğrenci, öğretmen olan; sevda ve aşk kokan, bu meşalenin ışığı ile Anadolu'daki karanlıkları aydınlatan, eğitim emekçisi, gönüller elçisi öğretmenler için yazılmış şair Ceyhun Atuf Kansu’nun bir şiirini paylaşmak istiyorum. Kalın sağlıcakla.
DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçeklerini getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin...ve sonra öleceğim.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kir ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Koy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencileri istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatimin çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu essiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yasamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yasadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Simdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.