Diyar diyar dolaşarak kaleme aldığı seyahatname ile yaşadığı döneme ışık tutan Evliya Çelebi’nin hayran olduğu güzel bir şehirde yaşıyoruz. Evliya Çelebi’nin “Dağlarından yağ, ovalarından bal akan şehir” diye nitelediği Aydın’da bıraktıkları eserleriyle, hizmetleriyle iz bırakan siyasetçilerimiz var.
Mesela, Aydın’da belediyecilik denince, 1955 yılında henüz 27 yaşında iken Aydın Belediye Başkanı seçilen ve bu görevinden, 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra tutuklanmak suretiyle başkanlıktan ayrılmak zorunda kalan İsmet Sezgin akla gelir.
1973-1977 ve 1989-1994 yılları arasında iki dönem belediye başkanlığı döneminde her zaman kapısının açık olmasıyla bilinen Cevat Aldemir hala hatırlanır.
1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştiren hükümetin başbakanı Bülent Ecevit idi. Ülkede “Kıbrıs Fatihi”, “Karaoğlan”, “Umudumuz Ecevit” rüzgârı esiyordu. 1977 seçimlerinde CHP'nin aldığı yüzde 41’lik oy oranı, Türkiye tarihinde sol bir partinin aldığı en yüksek oy oranı olarak tarihe geçti. Bu rüzgârın etkisi Aydın’da da görüldü. 1977 yerel seçimlerinde “sağın kalesi” Aydın’da CHP’li Muhteren Ağababaoğlu belediye başkanı seçildi. Ağababaoğlu’nun başkanlığı 1980 darbesiyle son buldu ve CHP tam 32 yıl yerel seçimlerde başarılı olamadı.
Nevzat Biçer 1980 askeri döneminin belediye başkanı oldu. Biçer, disiplinli biriydi, şehircilik, hizmet ve uygulamalarıyla Aydın’a iz bırakanlar arasında yerini aldı.
1994 seçimlerinde ise Nevzat Biçer’in kefil olduğu Hüseyin Aksu belediye başkanı seçildi. Başkanlığı döneminde yerel yönetim hizmetlerinden, şehircilikte yeni bir vizyon, ufuk ve misyonla, projeleriyle dopdolu, konusuna hakim, hizmetleriyle hem Aydın'da, hem Türkiye'de ses getiren, belediyecilik farkındalığı yaratan bir portre çizdi. Şehrin her mahallesine, her sorununa dokundu. ‘Olmaz’ denilen sorunları kendisine has yöntemlerle çözdü. Başkanlığı döneminde ‘Şantiye şefi’ gibi çalıştı. Bu yüzden adı ‘Projeci Başkan’a çıktı. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen hala iz bırakanlar arasında ise yaptığı kalıcı hizmetlerdendir.
Sonra İlhami Ortekin greve geldi. “Önce insan” diyerek, sosyal belediyeciliği öne çıkardı. Belediye çalışanları onu çok sevdi, ona “İlhami baba” lakabını taktı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den sonra “Baba” lakabı takılan siyasetçi oldu İlhami Ortekin.
Yerel hizmetlerle gıpta edilen Aydın, her dönemde bakan çıkarıyordu. Süleyman Demirel döneminde İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe, Turgut Özal döneminde Cengiz Altınkaya ve Yüksel Yalova bakanlık yaptı. O dönemde komşu şehirler gelişmişlik olarak çok geride olduğundan hep Aydın örnek gösterilirdi. Demem o ki; Aydın, hem bölgemizde, hem de ülkemizde birinci ligde oyun oynamaya alışık olmuştur.
Allah nasip etti, halkımızın da desteğiyle 1984-1994 yılları arası 10 yıl Pamukören Belediye Başkanlığı görevinde bulundum. 1983-1988 yılları arasında Aydın Valisi Aykut Ozan’dı. Tarihi tam olarak hatırlamıyorum ama o dönem Vali Aykut Ozan “Aydın'ın Ülke Ekonomisindeki Yeri” konulu bir etkinlik düzenledi. O yıllarda Aydın, tüm iller arasında 11.ci sırada yerini alırken şimdi 39. sıraya geriledi.
Denizli’nin gıpta ile baktığı Aydın şimdilerde bu ilimizin çok gerisinde. “Dağlarından yağ, ovalarından bal akan şehir” Aydın’ın içine düştüğü durum beni çok üzüyor. Ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz, havasını teneffüs ettiğimiz bu şehirde yaşayan herkesin kendisine “Bizim Denizli’den neyimiz eksik?” sorusuna cevap araması gerektiğini düşünüyorum.
Yeraltı, yerüstü zenginliklerimiz var mı? Var.
Deniz, yayla, tarih turizmine sahip miyiz? Evet.
Zeytinimiz, incirimiz, kestanemiz, narenciyemiz, her çeşit meyvemiz var mı? Var.
Taş eksen çıkacak verimli topraklarımız var mı? Var.
Başarılı insan kaynaklarımız var mı? Fazlasıyla var.
Öyle ise neyimiz eksik?
Aydın ilinin potansiyeli bir çok ili 10’a katladığı halde, Yani en güzel helvayı yapmak için her türlü imkân ve malzeme var olduğu halde helvayı neden karamıyoruz?
Pireleri bilirsiniz. Onlarla ilgili yapılan bir deneydir öğrenilmiş çaresizlik. Hani bir kavanozun içine pireler doldurulur ve üzeri bir camla kapatılır, alttan ısıtılır. Amaç pireleri zıplatmaktır. Pireler kurtulmak için zıplayıp zıplayıp cama çarpar ve kavanozun içine düşer. Bütün pireler defalarca bunu tekrarlar ve sonuç hep aynıdır.
Bir süre sonra kavanozun üzerindeki cam kaldırılır. Aaa hiçbir pire zıplamamaktadır. Hâlbuki bir zıplayışta dışarı çıkıp kurtulabileceklerdir oysa. Öğrenilmiş çaresizlik budur işte.
“Parti büyüklerim ne der”, “Partim zarar görür”, “Karşı partiye yarar”, “Aman benden olmasın”, “Benim hırsızım iyidir” vs düşüncelerle Aydın’ın içinde bulunduğu kötü duruma ses çıkarmayanlar var. Ben bunlara bu pirelere benzetiyorum.
Aydın geriye gidiyor, kimse zıplamıyor.
Gençlerimiz işsizlikten kırılıyor, kimse zıplamıyor.
Son zamanlarda Aydın’da taş üstüne taş koyana hasret, kimse zıplamıyor.
Aydın Büyükşehir Belediyesi yolsuzlukla, rüşvetle anılıyor, kimse zıplamıyor.
Kamu kaynakları çarçur ediliyor, kimse zıplamıyor.
Belediye personeli izah edilemeyecek şekilde zenginleşiyor, kimse zıplamıyor.
Değerli okurum!
Çaresiz kalmayalım. “Çaresizseniz çare sizsiniz.” Çünkü “Öğrenilmiş Çaresizlik” bir psikolojik sorundur. Bizi hiçbir zaman pes ettirmemelidir.
Yörük Ali Efe, Demirci Mehmet Efe, Gökçen Efe, Danişmentli İsmail Efe, Mesutlulu Mestan Efe, Germencikli Sarı Efe, Sökeli Cafer Efe, Ayşe Çavuş, Çiftlikli Kübra, Emir Ayşe Efe, Sökeli Ali Efe ve daha nicelerinin başlattığı Kuvayı Milliye ruhuyla yeni bir uyanış ve dirilişle Aydın'ın makûs kaderini değiştirecek bir seferberlik, bir ekonomik kalkınma destanı yazmalıyız…
Bilinmelidir ki;
Zihinlerdeki “Öğrenilmiş Çaresizlik” zincirini kırmamız halinde bu imkânsız değildir.
Kalın sağlıcakla.