Babamı ziyarete gittiğimde bilinci yerinde değildi. Yatağında, yorganın altında adeta kendini saklar bir hali vardı. Gözleri her zamanki gibi ışıltılıydı. Eğildim, elimi alnına koydum. Baba ben geldim dedim. Baktı önce algılayamadı. Yatağının kenarında komodinin üzerine bir su bardağı ve bir tatlı kaşığı vardı. Kaşıkla su vermek istedim Önce almadı Ağzını kapattı. Bir dakika sonra beni tanımış olacak ki ağzını açtı. Kaşıkla ağzına üç kere su verdim Tamam der gibi ağzını kapattı.
Salonda annemin yanına geçtim. Emine sultanım sen nasılsın dedim. Gözleri parladı. Güldü. İyiyim dedi. Evden ayrıldım Balçova'da oğlumun kaldığı eve geldim. Kız kardeşim anne ve babamın başında duruyordu. Babam bilincini kaybetmeye başlayınca onların başına gelmişti. Saat saat ondan bilgi almaya başladım. Aradan iki gün geçti. Gündüz saat üçte telefon çaldı. Kız kardeşim abi babam nefes alamıyor dedi. Bir ambulans çağırın dedim Ambulans kısa sürede gelip babamı sigorta hastanesine götürdü. Hemen acil servise aldılar. Tahliller filimler derken hemen özel bir hastaneye gönderildi. Doktorlar “Tüm bulgulara baktık, veriler iyi değil, durumu ciddi” dediler. Özel hastaneye gidince hemen yoğun bakıma aldı. Burada beklemeyin bir şey istersek veya bir durum olursa size haber veririz dediler. Eve dönünce hemen bilgisayarda hastanenin e-laboratuvar sitesine girdim. Her gün tahlil yapıyorlar ve kontrol ediyorlardı. Tahlil sonuçlarına bakıyor internetten tıbbi terimlerin anlamlarını araştırıyordum. On gün hastanede kaldı. Ayın on dokuzu gecesi saat üçte kız kardeşimim telefonuyla uyandım. Kalbime ateş düştü. Öldü mü dedim. “Abi hastaneden aradılar Gelin dediler” dedi. Sesi çok üzüntülüydü. Tamam dedim Acele giyinip oğlumla arabamıza atladık. Yağmur bardakta boşanırcasına yağıyordu. Basmane’de bulunan özel hastaneye geldik Yoğun bakım katına çıktık. Haber beklemeye başladık Az sonra kız kardeşim ablamla geldiler. Beklemeye başladık. Yoğun bakımın önünde hastalarından haber almaya çalışan vatandaşlarda vardı. Bir hemşire kapıda gözüktü. Onlara hastalarının durumunu anlatı. İnsanlar ağlayarak kattan ayrıldılar.
Biz beklemeye başladık. Bir saat kadar geçti. Kapı açıldı. İki hemşire bize babamızın kalbinin durduğunu, çalıştırmaya çabaladıklarını ancak başarılı olamadıklarını başımızın sağ olmasını, iki sat sonra alt katta indireceklerini son defa orada görebileceğimizi söylediler. Aşağı kata indik, morg dairesinin önünde beklemeye başladık. Asansör aşağı indi, kapı açıldı, görevli önümüzde durdu. Babamın beyaz çarşaflara sarılı yüzünü açtı. Kardeşlerim ağlamaya başladılar. Babam sanki uyuyor gibiydi. O her zamanki gülen yüzüyle sanki hemen kalkıp ağlamayın diyecek gibiydi. Elimle yüzünü okşadım. Sıcaktı.
Kardeşlerimi teselli edip lobiye çıktık Saat dokuzdan sonra ölüm kâğıdını vereceğiz dediler. Evlerimize dağıldık. Saat dokuzda yeniden hastaneye geldik. Yağmur daha da hızlanmıştı Hemen telefonla 188 numarayı aradım. Burası belediyenin mezarlıklar dairesiydi. Biz her şeyiyle ilgileniriz dediler. Kardeşlerimle aramızda bu gün çok şiddetli yağmur yağmaya devam ettiğini gerekirse cenazemizi bir gün sonra kaldırmamızı görüştük. Bu sırada kızım telefon etti. Baba ben belediyeye telefon ettim, hava şartları ne olursa olsun istersek cenazeyi defin edebileceklerini söylediklerini haber verdi. Biz de cenazeyi bekletmeyelim dedik.
Belediye Doğançay mezarlığında gusülhane yapmış. Cenazemizi orada yıkanacağını
ne zaman istersek de o zaman toprağa vereceklerini cenaze arabası şoförü söyledi. Mahalle muhtarımızı telefonla aradım. Muhtarın bürosu camini yanındaydı. İmam beye haber verebilirseniz babamın selasını vermesini rica edelim dedim. Muhtar büroya gelmemizi bilgileri burada vermemizi söyledi. Sen imamımızın telefonun ver dedim. Muhtar imam beye şaka yapıyorlar dedi. Telefon numarasını verdi. İmama telefon edip rica ettim. Bilgi verdim. İmam tamam dedi. Hep beraber Doğançay mezarlığına geldik Babamın tabutunu arabadan indirip bir masa üzerine koyduk Görevli sırada iki kişi var sonra sizinkini alacağız dedi. Bu arada büroya gittim. Görevli form doldurdu. Yüz lira vereceksiniz dedi. Verdim Tabutun başına geldik Bir görevli Tahta ve hasır lazım, almanız gerekir dedi. Hemen telefon etti On dakikada bir araçla tahtalar ve hasır geldi. Yüz otuz lira verdik Yağmur şiddetini artırmıştı. Kız kardeşimin biri Eskişehir de öğretmendi. Erkek kardeşimde Antalya'dan geliyordu. Kız kardeşim sabah saat sekizde otobüse binmişti Saat dörde doğru Mezarlığa yetişebilecekti Cenaze yıkandı. Her şeyi hazırlandı. Kız kardeşimi beklemeye başladık. Namazın mescitte kılınacağı ve oraya gitmemiz gerektiği söylendi. Araçlarımızla mescidin olduğu yere gittik. Kız kardeşim geldi. Yağmur şiddetli yağdığından Mescidin yan tarafında bulun tenteyi açtılar. Cenazeyi araçtan çıkarmadan namazını kıldık. Pandami nedeniyle ve yağmur çok şiddetli yağdığından bu yöntemi bulmuşlar. Namazdan sonra cenazeyi defnedeceğimi parsele gittik. Çalışanlar yeri çoktan hazırlamışlardı. Açık arazi diz boyu çamurdu. Çalışanların üzerinde bütün vücutlarını kaplayan şeffaf yağmurlular vardı. Yağmurdan hiç etkilenmiyorlardı. Cenazeyi yerine yerleştirdik. Bu ara akrabalardan biri yanıma geldi. Amca adettir. Bu görevlilere biraz çay parası versek iyi olur dedi. Oğlum hemen yüz lira çıkardı. Mezarlık başında toprak atan işçilerden birine yüz lira verdi. Erkek kardeşim de imam efendiye yüz lira verdi. Görevlilerden su testisi getiren görevliye de yüz lire verildi.
Adamlar tam organizeydi. Toprak atan bir guruptu. Su getiren bir kişiydi. Su testileri bir görevlinin elindeydi. Biz parselden çıkarken sıralanmışlar bahşiş bekliyorlardı. Oğlum baba bunlar maaş almıyorlar mı dedi. Oğlum adet diye bu usulleri uydurmuşlar. Artık bu sırada üç beş kuruşu aramıyor insanlar dedim. Gelen akrabalara veda edip mezarlıktan ayrıldık. Yağmur yine şiddetli şekilde yağıyordu. Doğu Anadolu’da uzun süre kaymakamlık yapmıştım. Orada askerlerimizin, vatandaşların ve PKK’lıların ölülerini çok gördüğümden bende duygulanma hissi yok olmuştu. Bir yandan da iyiydi Cenaze merasiminde hep etrafımdakileri teselli etmeye çalıştım. Ben de duygulanmalı ve gerekirse ağlayabilmeliydim ama doğunun bende bıraktığı bu bir arazdı. Bekliyorum ne zaman duygu yükü beni yakalarsa doya doya ağlayacağım. Eve geldim yağmur hala şiddetle yağmaya devam ediyordu. Babama bu gün ben ağlayamasam da gökyüzü doya doya ağlıyordu.