Değerli okurlar Nevruz bayramını daha önce yazmıştım. Şimdi tekrar yazmamın nedeni ise Nevruz Bayramı sanki Kürtlerin bayramıymış gibi bir algı olduğundan yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için tekrar yayınlamak istedim.
Nevruz Farsça NEV (Yeni) RUZ (Gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen yeni gün anlamını taşıyan Nevruz Orta Asya’da yaşayan Türkler, Anadolu Türkleri ve İranlıların yılbaşı olarak Kutladıkları bir gündür.
Bu gün gece ile gündüzün eşit olduğu Miladi 21 Mart Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır.
Nevruz bir başka söyleyişle tabiatın kıştan kurtuluşunun bolluk ve berekete kavuşmanın simgesi olması yanında, toplumların yaşamlarındaki hareketliliklerin başlangıçları ve dönüm noktalarının da ifade edildiği bir gün olma özelliği taşır.
Nevruzun sarı, kırmızı ve yeşil renkleri yüzlerce yıldır Türk manevi ve ulusal hayatının kısaca Türk kültürünün temel unsurlarındandır. Bu renkler tarihin derinliklerinden gelen anlam yüklü renklerdir. Bu renkler tarih ve kültür birliğinin, beraberlik duygusunun simgesi olarak kullanılması gereken motiflerdir.
Tarihin eski devirlerinden beri çeşitli renkler manevi ve ulusal simgeler olarak kullanılmışlardır. Nevruz kutlamaları ile bağlantılı olan sarı renk merkez, kırmızı güney ve yeşil renkte doğu yönlerini ifade etmek için kullanılmıştır. Bu renklerin daha ayrıntılı bir şekilde kullanıldıklarına bakacak olursak:
SARI: Sarı renk dünyanın merkezinin sembolü olarak kullanılmıştır. Bu anlayış Şamanizm’den kaynaklanmaktadır.
Türk mitolojisinde ki Ülge’nin altın tahtının simgesi olarak dünyanın merkezinin işareti olarak kabul edilmiştir. Sarı renk hükümranlık rengi olarak da kabul edilmiştir.
Harzemşahlar, Eyyubiler, Memluklar, Osmanlıların bayrakları sarı renklidir.
KIRMIZI: Şamanizm’de al ruhu veya al ateş denilen ateş tanrısının veya koruyucu bir ruhun varlığı bilinmektedir. Türklerin en eski devirlerden beri al bayrak kullanmalarının bu al ateş kültü ile bağlı olan bir gelenek olacağı hatıra gelmektedir.”Al” rengin Türklerde tarihin başlangıcından beri manevi renk olarak algılandığı inançları yansıtan nitelik kazandığı görülmektedir. Türklerde X1.Yüzyılda Al sözü bayrak adı olarak kullanılmaktadır. Karahanlılar da, Gazneliler’de bayrakların kırmızı renkli olduklarına dair bilgiler mevcuttur. Orduların savaş bayrağı hüviyetini kazanmış olan al bayrak, hem padişahların ve şahısları temsil eden bayraklarla birlikte Osmanlı devletinin sonuna kadar devam etmiştir.
Uygurlar ve Moğollarda” al kaftan ve “al damga hakanlık simgeleri olarak kullanılmıştır. Al kaftan güveye gerdekte giydirilen bir elbise haline gelmiş, gelinliğin simgesi de al duvak olmuştur. Başkurtların eski dönemlerinde kızıl cepken güveylik nişanesi olarak bilinir. Günümüzde de gelinlerin başına al duvak örtülür.
Y E Ş İ L: Türkler yön belirtmede yeşil rengi doğu’nun sembolü olarak kabul etmişlerdir. Ayrıca hâkimiyet sembolü ve bayrak rengi olarak ta kullanılmıştır.
Eski Türklerde yağmurun tabiatı yeşerten bir tabiat vergisi olarak değerlendirildiği bilinmektedir. Yaş sözü hem ıslaklık, hem de suyun canlandırdığı yeşilliklerin adı oluyordu.
Eski Türkler, başlıca iki doğa olayının görülmesini yılbaşının başlangıcı olarak Görmüşlerdir. Birisi otların yeşermesi, diğeri gök gürlemesi ve yıldırımların düşmesi. Göçebe hayat sürdüren Türklerin ekonomik hayatlarının temelini teşkil eden hayvan sürülerini otlağa çıkarmak ve sürülerin yavrularını elde etmek itibariyle otların yeşerme zamanı Türklerin hayatında çok önemli rol oynamıştır. Bu nedenle Türkler yeşil renge çok önem vermişlerdir.
Al kaftan ve al duvak geleneğinin yanında, “al kaftan ,,ve yeşil duvak,, eşlemesi de Türk gelenekleri arasında en eski zamanlarda yer almış bulunmaktadır.
Yeşilin İslamiyet’le birlikte Hz. Peygamberin üç sancağından birinin rengi olarak ayrıca manevi bir anlam kazandığı ve Müslüman Türklerin hayatında önemli bir yer işgal ettiği de bilinir.
Bu üç rengin ayrı ayrı kullanılmalarının yanında her üçü de tarihin çeşitli dönemlerinde hem yan yana, hem de iç içe kullanılmışlardır.
Göktürkler döneminde bu üç renk Türkler de beyler zümresinin bir simgesi olarak kullanılmıştır.
Altay ve Sayan dağları bölgesinde yapılan kazılarda 7–8 Yüzyıl Türk aristokrasi zümresine mensup beylere ait mezarlarda bu renklerden oluşan kıyafetlere rastlanmıştır.
Selçuklular döneminde bu üç renk hükümranlık simgesi olarak sancaklarda kullanılmıştır.
Osmanlılarda Osmanlı devleti arması başta olmak üzere pek çok sancak ve nişanda bu üç renk kullanılmıştır. Osmanlılarda Orhan Gazi döneminde bu üç renkten oluşan bayrağa rastlanmıştır. Osmanlılarda bazı devlet memurlarının ve askerlerinin kıyafetleri de bu renkten ibaretti.
Günümüz Türkiye’sinde bazı örneklerde bu üç rengin bir arada kullanıldığı görülmektedir. Örneğin Yargıtay’ın amblemi
Kadınların giyim kuşamlarında bu renklere çokça rastlanmaktadır. Anadolu’nun her yöresindeki günlük ve özel gün (Bayram, düğün vb.)Kadın giysilerinde tercih edilen geleneksel renklerdir.
Türk Cumhuriyetlerinde de bu renklerin bir arada kullanıldığına dair örnekler vardır.
A-Sakaların bayrakları bu renklerden oluşmaktadır.
B-Giyim kuşamda da yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.(Hakaslar, Türkmenler, Kırgızlar ve Azeriler)
Sonuç olarak: sevgi, hoşgörü ve dayanışma gibi yüksek insani ve milli değerleri en yoğun bir şekilde yaşadığımız baharı müjdeleyen bu nevruz bayramımızın tüm kırgınlıklardan, tahriklerden Kışkırtmalardan uzak. Birlik ve beraberliğimizin bir göstergesi olarak el ele kutlamanın yardımcı olacağına inanıyorum.
Bu dileklerle Nevruz bayramı hepimize hayırlı olmasını temenni eder, Nevruzun ayrılıkçı değil birleştirici bir bayram olması dileği ile, bütün yurttaşların Nevruz bayramını kutlarım.