Şu yaşanan olaylar, tartışmalar, televizyon programlarındaki açık oturmalarla ortalık, gündem iyice toz duman vaziyette.
Konu o kadar çok ki…
Hangi birini yazayım şaşırıyorum!
Gündemi en çok meşgul eden Sedat Peker olayından mı başlasam?
Kripto para vurgunundan mı?
Filistin'in İsrail tarafından vahşice işgalinden mi?
Doğu Türkistan'daki müslüman Uygur Türkleri soydaşlarımıza yapılan insanlık dışı Çin zulmünden mi?
Kadın cinayetlerinden mi?
Pandemi sürecinde var olma kavgası veren esnaflardan mı?
Büyük Menderes ovasını kasıp kavuran kuraklığı mı yazayım.
Menderes’in kirliliğini mi?
Söyleyin hangisini yazayım?
Artık bu kadar da yeter diyeceğimiz çok sıkıntılı bir Mayıs ayı geçirdik. Yaşadıklarımızdan çok sıkıldık, çok bunaldık.
Mayıs ayı başından başlayan 17 günlük tam kapanma kararı, sonra da 1 Hazirana kadar devam eden kontrollü serbestlik ve 1 Haziran sonrası biraz rahatlatacak uygulamalar…
Eş, dost, büyük küçük, yakın akraba anne baba ve çocuklarla yaşayamadığımız buruk geçen bayramlar...
Gönlümüzce yaşayamadığımız Ramazan Bayramı ve coşkuyla kutlayamadığımız 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı.
Milletçe bayram özlemlerimizi;
Geçmişin o tam kıymetini bilemediğimiz neşe, sevinç ve mutluluk dolu o eski bayramların hatıralarında arar olduk.
Bayramları buruk, sönük yaşarken ülkemizin güvenlik problemleri de devam ediyordu. Bu alanda da, milli savunma sistemlerindeki mücadelemizi de başarıyla sürdürmekteyiz.
Kadın cinayetleri, kadına şiddet, yasak aşk ve intihar olayları sıradan, günlük vakalar haline dönüştü.
Korona, pandeminin sıkıntıları üzerine İsrail'in Filistin'e işgali, Mescid-i Aksa baskını, Filistinlilere yapılan zulüm ve saldırılar, şehitler, yaralılar.
Bu da bir insanlık dramı olarak yaşadıklarımızın tuzu biberi oldu.
Biz milletçe Filistin Filistin diye, kutsalımız Mescid-i Aksa diye çırpınırken İslâm ülkelerinden ve Arap dünyasından yeterli bir tepki, ses çıkmadığını da şahit olduk.
Hatta bu Filistin davasına olan bu ateşli müdafaamız, Filistin yöneticilerinin Türkiye düşmanları Yunanistan, Ermenistan ve Güney Kıbrıs ile anlaşma imzalayıp, iş tutmalarını rağmen ısrarla sürdürdüğümüz bu Filistin taraftarlığımızı, Doğu Türkistan'daki soydaşlarımız olan Uygur Türkleri' ne neden göstermediğini eleştirilerinin de yapıldığını görüyoruz.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Filistin davası için; “Bütün dünya sussa da, Türkiye susmayacak..” diyor.
En başta Türk Milleti ve bütün Türk Dünyası kamuoyu aynı duruş ve milli tepkiyi Çin zulmü altında inim inim inleyen, insanlık dışı işkenceler gören Doğu Türkistan'daki Uygur Türkleri soydaşlarımız için de beklemektedir.
Dış politikada bunlar yaşanırken iç politikada, kamuoyuna bomba gibi düşen Sedat Peker olayı, siyaset dünyasında muhalefet ve iktidarı ucu, başı, sonu gelmeyecek derin ve sert tartışmaların fitilini ateşliyordu.
Tüm bunlar olurken üzüldüğümüz anlar oldu. Milletçe “Biz bunu hak etmedik” dediğimiz sözler işittik.
Bütün bunların yanında ülkemizde iyi şeylerin olması ümidimizi yeşertti. Dünyanın ilk SİHA gemisini denize indirmenin de haklı gururunu da yaşadık. Ukrayna'ya satılan İHA’lar, SİHA’lar.... Suudi Arabistan'dan gelen İHA, SİHA talepleri ve Türkiye tarihinde ilk kez bir AB ve NATO ülkesi Polonya'ya SİHA ihraç edildi. Bütün dünyada savunma sanayimizin konuşuluyor olması göğsümüzü kabarttı.
Bir de Aydın iline bakalım.
3 Haziran’da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Aydın’a geliyor. Yerel olayları ve gündemi çok iyi takip eden Aydın 24 editörü ve yazarı Servet Töz, “Kılıçdaroğlu'na açık çağrı: Gelin Aydın'a bir iyilik edin!” başlıklı bir köşe yazısı kaleme almış.
Servet Beyin yazısı çok ilgimi çekti. Okudum. Bir daha okudum.
Bir basın mensubu olarak CHP kadrolarının halk indindeki durumlarını, fiil ve eylemlerini, yapılan vukuatları yani halkçı, sosyal demokrat belediyenin hizmet yetersizlikleri, nahoş olayları, belediyeden yükselen pis kokuları bu bütün şeffaflığıyla eğip bükmeden tam bir bilgilendirme dosyası hazırlamış Kılıçdaroğlu'na.
Şimdi Kılıçdaroğlu’na düşen görev; bu iddiaları araştırmak ve gereğini yapmaktır.
Kalın sağlıcakla.